bugün

Minibüs şoförünün gelen müşteriyi yolun tam ortasına beklemeye kalkması ve arkada kilitlenen, sürekli korna çalan diğer aralabaları pekte önemsemsemeden kafasını camdan çıkarıp "Bi 5dk bekle ulan ölür müsün?" diye bağırarak, inersem seni döverim tüm yollar zaten benim istediğim yerde beklerim havasına girmesi.
istemsiz ritmik ayak hareketlerimle 15 dakika öndeki amcanın ayağını tekmelemem ve akabinde 16. dakikada azar işitmem

15 dakkadır bu ne sabır amca demeden duramayacağım.
arkaya doğru biraz daha yanaşalım lütfen.
ickili vaziyette gece vakti binilen otobüste sallantinin da etkisiyle hööööörrkkk diye kusmak.ortaligin vicik vicik olmasi ve igrenen yolcularin ilk durakta inmelerini firsat bilerek sahsin da otobüsten tüymesi.
domuz gribi nedeniyle kadının, biri hapşırdığında hemen ıslak mendille elini silmesi ve bunu farketmemle iki de bir hapşırmam ipnelik olsun diye. kadın anladı ve pis pis bana baktı. galiba ıslak mendili bitti bidahaki hapsırdığımda elini silmedi.
balık istifi olayıdır.yağmur yağıyor insalar ıslanmasın diye otobüs şöförü yolcu alır da alır.millet artık birbirine dayıyor kardeşim.kimin eli kimin neresinde belli değil. durum böyle oluncada 1 kişi inmeye kalkınca 4-5 kişi otobüsten aşağı iner tekrar biner.
otobüs ilk duraktan kalkar misler gibi yerine oturmuştur jimi cim. iki üç durak sonra otobüsün tıklım tıkış olması en muhtemel durağa gelinir. yağmur deli divane olmuştur. önce 3 kişilik bir genco grup biner. geçerler en arkalara. dördüncü ama bunlarla alakasının olmadığı belli bir genco daha biner otobüse. öğrenci basar (izmir-kentkart). şoför öğrenci kartını görmek ister. "abiğğ unutmuşuz kartı evde beaa" diye bir cevap gelir bünyeden. şoförle bu genco tartışmaya başlarlar. dışarda binmek için bekleyen insanların yağmur altında sabır sıvıları bardaklarından taşar. şoför ve genco kavgalarına devam ederken herkes biner otobüse. otobüs hareket eder. şoförle genco hala devam etmektedirler. birazdan birbirlerine sarılıp delicesine sevişeceklermiş gibi ateşli bir tartışmadır bu. fakat bu güzel aşkı bir anda yolculardan 40-50 yaşları arasındaki bir amcanın uçan tekmesi bozar. şaakkk! amcam gencoya tokadı basmıştır. hikayede sessiz kalan ilk 3lü genco grubu atağa geçer. uçan tekmeci amcaya "senin çocuğun yoh mu leaaa ona böyle yapsalar nolacahh yavuşaaaah?!" diye bağırışmalarla atağa devam ederler. araya giren 50 yaş üstü amcalar gencolarla uçan tekmeci amcanın arasında sınır oluştururlar. olaylar tam durulurken seda sayan izleyicisi kıvamında bir teyze "ayıp ama ayıp cık cık cık" diyerekten olayı alevlendirir. teyzenin iki tarafı da kınamaları sonucu ortamda tokat sayısı artarken diğer kadınlarımız da "e be kadın sus artık ne gazlıyorsun milleti?" diyerek teyzeyi devre dışı bırakırlar.
bu sırada günün yorumu jimicimin yanında oturan takım elbiseli, 25-30 yaş arası genç ve insani adamdan gelir. "ben geçtim ya o bölgeden gerisi beni pek ilgilendirmez".
bir yaz günü arkadaşımla otobüe doğru yürürken konuşuyoruz:

deep blue: ya otobüse pideyle biniyolar ya kokusu hiç çekilmiyo.
gülser: bi de yaz günü millet zaten ter kokuyo bi de onun kokusu olunca off yani.

otobüse binilir. oturulur ve birden iki kişi ellerinde bi koliyle otobüse binerler. hem de içi pide dolu bir koliyle.

dumur olmaya yetti. sanki bizi duydular da inadına yaptılar.
Otobüsün içinde osurup milletin burnunun direğini kırmak.

Ve otobüsten inerken muavinin acele edip inen yolcuları görmemesi ve kapıyı kapatıp kızın elini ve kafasını kapıya sıkıştırması. (bkz: aa bu benim !)


Oha ya!
genellikle sadece birkaç dikkatli kişi tarafından anlaşıldığında daha keyifli oluyorlar.

mesela;

birkaç yıl önce, üniversitede ilk senem; çubuk - ankara arasında gidip gelmeyenlerin ne demek olduğunu pek bilemeyeceği çubuk özel halk otobüslerinden birine bindim doğal olarak (daha ego diye bir şey görmemiş ki çubuk halkı melih gökçek sağolsun). bu otobüsler alışılagelmişin tersine yolcuyu arka kapıdan alırlar ve ayakta dikilenlerin önde gideninin keyfine göre ya arka tarafa sıkışıp kalırlar ya da birkaç adım ilerleme fırsatına sahip olurlar; ikinci durumda milletin ter kokusunu çekmek zorunda da kalmazlar. ama o gün öndeki adam tersinden kalkmış olacak ki (!) zaten tırkış pırkış dolu olan otobüsü her durakta durdurup kadrosuna iki üç yolcu daha katan şoföre ve otobüs yönetimine sinirinden, bulunduğu yerden bir adım bile kıpırdamama kararı almış.

olan bana ve aynı duraktan otobüse bindiğimiz bir kadına oldu, diye düşünürken ben, şoför bu adama "biraz ilerle ağbi," der ağır-adam havalarıyla. bizimki bunu yanlış anlar, şoförün yanına gider, onunla tartışmaya başlar (bu arada seyir halindeyiz ve havaalanı yoluna çıkmak üzereyiz). şoför sonunda arabayı sağa çeker ve kalkar, ödediği faturaları otobüsün rafından alıp bu adamın kafasına fırlatır ve der ki: "bu otobüse o kadar gazi biniyo lan, o kadar şehit biniyo! utanmıyon mu onların hakkını yimiye! şerefsize bak!" vs...

ben gülmeye başladım, yanımdaki kadın bana garip garip baktı; ona bu otobüse şehitlerin de biniyor olduklarını söyledim ve birlikte gülmeye başladık; ama başka hiç kimse bunu anlamış gibi görünmüyordu.
malum toplu tasıma araclarında kisiyi koltuguna cakan ve gülmekten kitleyen durumlardır.

bilenler bilir. 20ü hattı vardır. tepeüstü-kadıköy arası calısır. arkadasımla kadıköye dershaneye gidiyorum o zamanlar. bindik otobüse gidiyoruz. göztepe köprüsünde durdu. binecek olan bir teyze söföre aynen su soruyu sormustur. "kadıköyden gecer mi evladım?" o günden beri bu otobüse cok sık binmiyorum.

bir tane daha var ki bu sefer olay 20k hattında gecmektedir. kazım karabekir-kadıköy seferi yapıyor bu hat. yine dershaneye yine aynı arkadasımla gidiyorum. cep telefonuyla bagıra bagıra konusmaları gectim, otobüste kusanları da gectim ama bir olay yeter artık dedirtmisti. efendim bir teyze muavinin hemen sonraki koltugunda oturuyor. cep telefonu calıyor. teyze telefonu acıyor ve konusmaya baslıyor. "alo! alo!" teyze bagırıyor ancak bir türlü ses alamıyor ve telefonu kapatıyor. peki ne var bunda diye soranlara teyzem cep telefonunun kıcını kulagına basını agzına dayıyor öyle konusuyor. haliyle ses seda gitmiyor. her seye tamam derim ama teknolojiye yapılan katliama asla göz yumamam. ayrıca bu olaydan sonra bir daha bu hatta binmedim.
bir arkadaşımın otobüs durakta durmasına rağmen inmemesi, inmekte geç kalması ve otobüs hareket ettikten sonra aşağı atlaması; sonrasında sendelemesi ve en sonunda muavinin haykırışları bu duruma örnektir:

- hay babanın muna goyam!
otobüste hapşırmak ve mendilin bulunmaması. o sümük illa bulaşacak eline ya ellerini kenetleyip uslu uslu oturmaya devam edeceksin, ya ellerini üstüne sürüp temizleyeceksin, ya daa.. midem kaldırmıyor ama oldu bu, hapşıran arkadaşım sümüğünü yedi, yemek zorunda kaldı. o günden beri o arkadaşımla görüşmüyorum.

(bkz: ıyk)
çanakkaleden banırmaya kadar otobüste tek başına donarak gitmek. bandırmada yanına 2 tonluk bi teyze oturması teyze oturduğunda tam ısındım derken teyzenin inmesi benim tekrar üşüye üşüye bursaya dönmem.

not: burda dumur olan olay 2 tonluk teyze tarafından ısıtılmam değil 5 saatlik yolda otobüsün kaloriferlerinin yanmamış olmasıdır.*

edit: imla. *
ankarada otobüsün merdivenlerinde kartımı cüzdandan çıkarmak üzereyken kapının kapanması ve beni dışarı fırlatması. cama vurmamla otobüs şoförünün kapıyı açması "benim burada olmamam gerekiyo ama olduk bi kere napalım" demesi. sonra yol boyunca etraftaki araçlardan sürekli olarak korna seslerinin duyulması, şoförün ise "lan ne diyonuz, anlamıyomki ben sizi, kırma lan önüme gavat" şeklinde bağırması. pek az otobüse binen ben için ilginç bi tecrübeydi.
bir amca kendi yaşlarında bir teyzeye yer vermek ister.
-gel bacı böyle otur.
teyze;
-ben nerden senin bacın oluyorum.oturmuyorum.
-oturmazsan oturma cehennem iti.
der amca.
orta sırada oturan sarışın bayanın yellenmesi ve akabinde tüm dolmuşun iç kanama geçirme tehlikesi yaşaması.***
bursa terminal otobüsünde yaşanan olayların tümüdür.
belediye otobüsünde ani fren neticesinde pos bıyıklı bir adamın üstüne düşmek.
genellikle her seyahat eden vatandaşın en az bir tane yaşadığı tuhaf, ekseriyetle iğrenç kokulu hadiselerdir.

öreğin mesela;
-anneee çok kakam geldii
-sabret kızım.
-çooortttt (püüfff leş gibi kok)
-anne ebrar sıçtıııı
kadının kucağı ısal kakası içinde.
-anne çok pis koktu kusucaamm (bööörçeşaaarr)
kadının üstü kusmuk içinde.
otobüs ahalisi dumur içinde.
-kızım naptın? nasıl temizlicez şimdi bunu?
ve 5 yaşındaki kızdan şok edici açıklama;
-makineye atarsın.
bütün gün ayakları terlemiş olan adamın bağcıkları arasından sızan koku,tayyibin hastası olduğunu söyleyen insanlar daha ne olsun?
otobüste oturan iki kızın birbirine oje sürmeye çalışmasıdır sanırm.
(bkz: ben bunu gördüm)
yanınızda oturan bayanın telefonda sevgilisiyle ağlamaklı bir ses tonuyla ama duyulacak kadar yüksek bir sesle "ama ben o gün gerçekten hastaydım. üstümü örtmüşüm üşüyorum sen gelmişsin yapalım diyorsun. şimdi başka kadınlara gitmeni haklı çıkarmaya çalışma" gibisinden konuşması. nerdeyse tüm yolculuk boyunca bu konu üstüne konuştular. son 2-3 durak kaldığında otobüs nerdeyse tamamen boşalmıştı ama konuşmanın sonunu duyabilmek için geçemedim başka yere. pembe dizi gibiydi kim kiminle nerede falan. *
iett şöförünün pasodaki fotoğraftaki size benzemiyor diyerek kimliginizi göstermenizi beklemeden pasonuzu çat diye kırması.
kalabalık bir otobüste kızın kolundaki çanta nerdeyse düşecek gibidir, yavaş yavaş aşaı inmektedir, kız kalabalıktan kımıldayıp çantasını omzuna tekrar atamaz, tutunmazsa çanta değil kız düşecektir zira. bu arada kızın yanındaki adamcağız kızın çantasını omzuna geri götürür ama bu arada ne kız adama ne adam kıza bakmaz. Bu olayın, diyalogsuz biçimde, aynı yolculukta, üstüste 4 kez gerçekleşmesidir.