ön kapıdan inmek için çabalayan insanlar , üstünüze çıkmak için özel çaba sarf etmeyen danalar , kavga eden yaşlı amcalar , oturmak için yer arayan amcaların-teyzelerin yüzünüze kalk lan ordan denyo tadında bakışları , ön kapılarda yığılma olması dolayısıyla orta tarafın boş kalması ve otobüsün dolu olduğu düşünülüp sonraki durakta otobüse binemeyen insanlar , okuduğu bölümün inanılmaz olduğunu zanneden hıyarların kendi aralarında sesli biçimde ve anlaşılmaz latince kelimelerle konuşarak otobüs sakinlerine vaaz vermeleri ve nasıl koduk ama edasında inişleri , birbirini tanıyan bayanların hiç bir konu olmadığı halde saatlerce konuşabilmeleri , camların sürekli açmak ya da kapamak amaçlı kurcalanması , koltuklara acaip şekiller çizilmesi yazılar yazılması , yırtılması , el tutacaklarının kesilmesi , otobüsü cafe sanıp hatunları dansa davet etmek için fırsat kollayan apaşlar , fordçular , trafiğin sıkışması ve 5 dakikada ulaşabileceğiniz yere yarım saatte anca gitmek , şoförün durağa tam yanaşmadan kapıyı açmayıp seni içerde 2 dakika daha fazladan esir tutması...
bir keresinde telefonu bozulan bir muavinin telefonunu bana uzatarak "bir bakabilir misiniz kendiliğinden mesaj gönderiyor." demesi üzerine "ben anlamam ki isterseniz bir tamirciye götürün" tavsiyeme suratını asıp "nasıl bilmezsiniz üniversite okuyorsunuz" cevabını vererek bir de yol boyunca trip atan bu cinste muavinler otobüs yolculuğunun vazgeçilmezleridir.
bir otobüs, bir muavin, biri uyuyan en az iki şoför en az bir mola tesisi ve aynı anda aynı yere aynı saate bilet almış insanların oluşturduğu hayal birliğinden mütevellit olmazsa olmaz bütünsellik. otobüsten iner inmez sigara yakanlar, iki koltuk ötesindeki dişiyi kesenler, mola yerinde otobüs etrafında volta atanlar ve self servis lokantada tepsisini dolduranlar, yolluk kumanyasını otobüste yiyenler, kafası camda titreye titreye uyuyanlar, tepedeki havalandırma ve ışıklarla oynayanlar, osuranlar, cep telefonunu sessize alıp mesajlaşanlar, koridora sarkıp ön camdan yolu izleyenler, koltuğunu arkadakinin kucağına yatırmadan rahat edemeyenler, vıdır vıdır muhabbet edenler, varacağı noktaya bir an önce varmak isteyen sabırsızlar, sollanan otobüsteki yolcuları tek tek süzen 15-16 numaralı koltuk insanları, arka beşli ezilmişleri, titreye titreye ara durakta ölü gözü gibi ışıkta bagajdaki valizlerini denkleştirmeye çalışan ara durakçılar, kendinden emin son durakçılar, ikrama tenezzül etmeyen cool yolcular, geçilen ıssız yoldaki en uzak dağdaki ışığın altında yaşayan insanları merak eden hayalperestler...hayattan bir dilim kesilmiş pasta gibidir otobüs yolcuları.
en arkanın bi önüne geçip;geçmişe veya geleceğe doğru,öğrenci sesleri arasında hayaller kurmak.şimdi artık yapamıyorum bunu ama özlemedim dersem yalan olur sabahları telaş içinde otübüse binen insanlar,kavgalar,tacizler ve bi türlü bitmek tükenmek bilmeyen
kalabalık.unutmadan bi de söför amca vardır;inen olsun olmasın her durakta durup,ön taraf dolduğu için artık arka kapıdan alan ve kışın ortasın da kıçımın donmasına sebep olan amcadır kendisi.şimdi o cama kafamı yaslayıp tekrar hayaler kurmak için neler vermezdim ki!
kis mevsiminde ankara-mersin arasi yolculuk yapliliyorsa, kucuk bir siseye doldurulmus birazcik viski, karli yollardan gecip toros daglarina dogru tirmanirken otobus, o an gelir ve degisir butun ruh haliniz.
bindiğinizde anında gözünüze çarpan koltuğun arka filesine tıkıştırılmış önceki günden kalma spor gazeteleri ya da bulmacalar vazgeçilmezdir bilhassa oyalanmak adına..
bayram günleri, bagajda seyehat etmek. bagaj derken çanta kısmı değil, şöförün dinlenmesi için ayrılmış hilton kısmı..
edit: eksileyen güzel kardeşim, sen arabana binip, klimanı açıp seyehat ediyor olabilirsin.. ancak merak ediyorsan git harem' e ve şöförlere de ki; kaptan bu arabada hilton nerede ?.. göstersinler de öğren.. sallamıyorum, bol keseden hiç atmıyorum..