yanına pis kokan, senin nefes amanı engeeyen birisinin gelmesi. bu son 1 ayda 5 kere başıma geldi bindiğim vasıtadan inmek zorunda kaldım, o kadar kötü kokuyorlardı ki bütün otobüsün içine ettiler.
ayrıca yanına kilolu birisi veya kendi koltuğunun yanında seninkini de gasp ederek oturan (yayılarak)tipler yolculuğu piç ediyor.
ankara'deki ego şöförleridir. bildiğiniz gibi ankara soğuk bir yerdir. (ne soğuğu amk, kıçımız donuyor!) ama otobüslerde ise durum tamamen tersinedir. dışarıdaki -10 derecelik sıcaklığa rağmen içerisi +30'u bulmaktadır. bunun iki kötü yanı vardır. birincisi özellikle kalabalık bir otobüse atladıysanız ve montunuzu da çıkaramadıysanız yandınız bittiniz. ankara büyükşehir belediyesi mobil sauna hizmetine hoş geldiniz. cam açtırmayan teyzeler de cabası. ikincisi ise böyle bir saunada kıça kadar terledikten sonra ankara'nın o keskin soğuğuyla tanışmaktır ki hastalık davetiyesidir.
önünde boşalan koltuğa 10 metreden atlayan ablalar.
sanki rezervasyon yaptırmış amına kodumun.
çanta atan var lan, biri kalkıyo, abla 5 metreden çantasını atıyo boş koltuğa.
nasıl bir beyin, nasıl bir bünye. sanki eve götürecek amk. koltuğunu.
lan zaten götün çapı 160-170, daha fazla oturup ne yapacaksın.
bir anket yapılsa kesinlikle ve kesinlikle ilk sırada ağlayan bebeğin olacağı sebeplerdir.
hemen arkasından desibeli kopasıca 13-17 yaş aralığındaki özgüvenli gruplar gelir.
(bkz: insanın kulağını siker bunlar)
ve son olarak yaş ilerledikçe yolcunun otobüse verdiği rahatsız edici koku da artar.şehirler arası otobüsteki kuru köfte kokusu misal.ama koku konusunda başımdan geçen en fena hikaye de şudur a dostlar:bursada yaşadığım semtten uü'ne normalde üç dört vesaitle giderken sabahları 7.30da tek vesait olduğunu öğrendiğimde çok sevinmiş idim.ancak fakülteyi hesaba katamamış idim.o yüce günün sabahı bin atlılar gibi şen hazırlanıp otobüse bindim ve otobüs doldukça gözyaşlarıma hakim olamadım.çünkü adeta bir avm servisine verilen tepkiyle "dosdoğru tıp fakültesine gidiyor,haydi ne duruyoruz o zaman?" diyerek olayı sevinçle karşılamış olan nüfusumuzun bütün yaşlıları bindi otobüse.hayır sözlük yer vermek değil derdim * ,"nasılsa hepimiz yaşlıyız,üstüne üstlük hastayız,göt kası dediğin nedir ki,yaşlandıkça gevşer"diyerek 45 dakikalık yol boyunca sırayla osurdular.bi daha binmedim.
zaten bu otobüs hariç bindiğim bütün otobüslerde bebek olur.gerçi benim gittiğim her yerde bebek olur.olmakla kalmaz,mutlaka ağlar.geçen gün veteriner fakültesine gittim.tarihlerinde ilk defa bebek geldi okula.arkama oturdu.oturmakla kalmadı,ben gidene kadar ağladı.
- otobüs şöförünün el frenini çektikten sonra ayağa kalkıp, kaba bir şekilde ' boşlukları dolduralım beyler ' diye bağırması.
- otobüs tıka basa doluyken, her durakta durulup arka kapıların açılarak yolcu alınması.
- ortalık gevur amı gibi yanarken, klimanın çalıştırılmaması.
bunun gibi onlarca madde yazabilirim, ama kısaca toparlayacak olursak; istanbul da yaşayıpta toplu taşıma kullanıyorsan kriz geçirmek için falan sebep falan olmasına gerek yok!
Otobüs dolu olduğu halde, muavin beyefendinin! hala yolcu almasıdır. .
yaşlı, hamile ve çocuklu kişilere, özellikle annelere verilmeyen yerlerdir.
Daraltan arabesk müziklerdir.
Sevgililerin toplum için de olduklarını unutup, yaptıkları saçma sapan canım cicim hareketler ve konuşmalar.
otobüsü dolmuş şoförünün kullanıyor olması.
frene, sanki köşeye uzun bir odun parçası koymuş da onu kırıyor gibi basması.
gaza, sönmezse patlama oluşturacak sigarayı aniden söndürmesi gerekliymiş gibi basması.
leş gibi sıcakta kaloriferi açarken, buz gibi soğukta açmaması.
ve sallanıyor ayağına birilerini taciz etmeye çalışan ergen gençler.
elinizde kocaman bi resim dosyası + poşetler + çanta ve siz ayaktasınız daha kötüsü otobüs tıklım tıklım tutunacak doğru düzgün yer yok zaten elleriniz de doludur gel de sinir krizi geçirme.
yaşlı birine yer vermişimdir, tamam onca genç insan,çocuk varken biz verdik.tamam sorgulamıyoruz, razıyız. benim anlamadığım olay şu; zaten ayaktayım tıklım tıklım otobüs, yerime neden göz dikiyorsun, nereye geceyim tavana mı çıkayım. imalı imalı bakmalar,ittirmeler. otursam neyse de ayaktayım ya. bunu bari yapmayın.
son beş senedir ihtisas alanımdır. genel başlıklar şunlardır:
- trafiğin yolcular üzerindeki etkileri
- otobüsün duraktaki tek kişiyi almak için durup o kişinin "bu otobüs bağcılardan geçer mi?" demesi
- akşam saatlerinde otobüse binenlerin beyinlerinin gün yorgunluğundan laçkalaşıp saçma sapan laf kavgalarına girmesi
- camların önüne üşüyen teyzelerin oturması
...
şöför'ün araba ağzına kadar dolu olmasına rağmen her duraktan yolcu alması ve arabanın balık istifi haline gelmesi.
bu yetmiyormuş gibi bu sıkışıklığın sebebi yolcularmış gibi onları azarlaması.
Daha binemeden otobüsü hareket ettirmesi şöförün sinirlenmeye ilk adımdır. Ardından başlayan ani frenler, Puştun tekinin istemeden bana dayaması krize yol açmaktadır. Toplum sizsiniz taşıma araçları size girsin.
bundan yaklaşık 6 ay önce eve gitmek için bindiğim otobüsde bazı matematiksel hesaplamalar sonucu yüksek ihtimalle 65 yaşında olduğunu kestirdiğim bir bayana yer vermek için ayağa kalkıp :
*Buyrun hanfendi oturun isterseniz? dedim.. kadın ise.:
-yok canım ben almıyım sen başka teyzelere ver o yerini ayaklarım tutuyor çok şükür ..( ama kadın da öyle bir hava vardı ki sanki 20 yaşında çıtır amk ..yaşlısın lan işte yaşlı ..bildiğin ölmüşsün.)
..dediğinde inanın o kadar sinir oldum ki tüm otobüsün içinde bu sebepten dolayı terslenmek bana epey koymuştu. sinir krizi geçirmedim belki ama sağlam küfür etmişimdir kadının arkasından.zaten sonra ilk durakta inip arkadaki otobüse binmiştim.