otobüsün ön tarafında mantar gibi bekleyen kalabalık güruhun başını çektiği sebeplerdir. en fazla orta kapıya kadar ilerliyorlar. zannedersin ki otobüse ilk bindikleri bölge afrikadaki aslanların falan bölgelerini işaretlemeleri gibi bunların oluyor. müsaade istiyorsun ters ters bakıp müsaade etmiyorlar ki arkaya ilerleyesin. ite kaka geçiyorsun bu sefer söyleniyorlar aptal aptal. ben fiziğimden ötürü yarma harekatı düzenleyerek ilerliyorum. açıkçası normalde insanları rahatsız etmekten imtina ederim ancak bunlara böylesi müstehak. ses de edemiyorlar çok eylenceli oluyor *
sonrasında otobüse binmeden seri şekilde sigarayı kökleyenler var. zannediyorlar ki o dumanı üfleyince hiç koku falan kalmıyor. her nefes alıp verdiklerinde yakınlarındaki herkesi rahatsız ediyorlar ama umurlarında değil. allahtan boy farklarından dolayı bunlarla da fazla muhatap olmuyoruz.
telefon ile bağıra çağıra konuşanlar ve kahkaha atanlar. bunlara söylenecek çok bir şey yok. allah ıslah etsin. bu saatten sonra eğitemezsin de bunları. toplumla yaşamanın ne olduğunu bilmiyorlar.
gerçekten oturmaya ihtiyacı olanlar insanlar ayakta sağa sola savrulurken hiç istifini bozmayan gençler. bunlarda hiddetimizden nasiplerini alıyorlar düzenli olarak. yüksek ses ile "yer versenize amcaya, teyzeye lan ne biçim gençsiniz" deyince kalkmak zorunda kalıyorlar.
fordçular falan var ama bunların sayısı eskiye nazaran bayağı azaldı. eskisi gibi insanlar çok umursamamazlık etmiyorlar o yüzden meydan dayağı yeme riski yüksek olduğundan eskisi kadar fazla fordçu yok.
Öküz gibi yayılan mahlukatlar birde kolunu açarlar daracık alanda bırakırlar. Kokan insanlar terliyorsun anlarım sonuçta herkes insan terleyebiliyor ama git bir deodorant al pis kokunu kimse koklamak zorunda değil. Diğer bir konu ise ayakkabıya basan insanlar yanlışlıkla basarsın onuda anlarım insan bir pardon, özür dilerim diyebilir anca suratına avel gibi bakarlar.
içi ağzına kadar kadın kız dolu tramvaya binmek zorunda kalmak. Hepsi nasıl denk gelmiş o kadar bilmiyorum. Ve gelin görün ki; afedersiniz de tamamen yapışıyorsa herkes birbirine çok zor bir durum yani. Çünkü arkadaki kız sana yapışmış durumda, yandaki de öyle ve sende başkasına yapışmışsın. Abi bir erkek için çok zor. Çantayı önden giyersin, tutunacak yer yoktur, elinin kimseye çarpmaması veya onların senin eline çarpmaması gerekir, dengede duramayıp yığılanlara karşı dengeni korumaya çalışırsın ve düşmemeleri için elini, dirseğini engel olarak koyarsın. Nefes alınmaz off! Daraldım beh!
inmesi de çok ayrı dert bunun. Neyse bunu erkekler iyi bilir efendim.
otobüs ağzına kadar doludur. şoför bey bir öndeki durakta bulunan 50 kişiyi inatla almak ister. Pencerelerden kol bacak sarkıyordur artık o derece kalabalık ve arkalardan gelen o sinir bozucu ses, kaptan daha niree doldurcan bizi.
Tartışmasız ağzı kokanlardır. Ya o nasıl bir sarımsak yemektir, o nasıl bir ağız kokusudur. Hele yaz mevsimiyse iş bitti arkadaş. Ben söykerim yüzüne karşı.
- Telefonuyla yüksek sesle konuşanlar. Böyle insanları kapı açıldığında aşağı ittirmek istiyorum. (Yani bize ne senin ofisindeki klimanın su damlatmasından..)
- Duşun icat edilmediği orta çağ avrupasından otobüse direk ışınlanan tekeler. (Bunlar da lütfen ölsün, tahammül edemiyorum)
halk otobüsünde karnı burnunda tabir ettiğimiz bir halde hamile olmama rağmen kesinlikle kimsenin yer vermemesidir. bu durum ön koltuklarda oturan kişiyi kaldırmamla ve hayretler içinde" bu kadar da olmaz artık" dememle biter. demek otobüste doğursam kendi kendime, o da olur yani. kedi gibi.
Yandaki bebenin ağlaması ya da soförün dikiz aynasından sizi dikizlemes ya da çok yavaş ilerlenmesi ya da şunu uzatırmısınız diye sorulması ya da şoförün müzik zevki ya da erkeğin yanına oturmayıp ayakta işkence çekmeye razı olan 'namuslu' teyzeler.
dolu bir otobüse binerken arka tarafta boş yer olmasına rağmen ilerlemeyen, ön tarafta tıkışan, her defasında size ''arka tarafa doğru ilerlermisiniz!'' tepkisini göstertmek zorunda bırakan ve bu tepkinize rağmen mal mal etrafına bakan insan topluluğu...