her zaman sade olacak diye cansız renklerde olan, parasına göre hizmet kalitesinin değiştiği, çok lüks değilse hijyenik olduğunu tahmin etmediğim konaklama yerleri.
Yağmur yağar şehirde. Trafik sıkışıktır ve hayat- ah o hayat - kapınıza gelip dayanmıştır. Aldatmış ya da aldatılmışsınızdır ergen bir aşkın arifesinde. Yalnız hissederseniz kendinizi. Kaçıp gitmek gelir aklınıza. Kendinden kaçmak şehirden kaçmak gibidir.
Gibidir ama...
Tek bir bilet bulsanız bilmediğiniz şehirlerin, sahipsiz otellerine sığınacak ya da o otellerin tanımadık barlarında olmayı yeğleyeceksenizdir.
Belki o otellerden birininin barında tanımadığınız bir barmen sizi dinleyecek ve anlıyormuş gibi yapacak ya da en fenası anlayacaktır.
Gitmek , kaçmak kolay değildir vesselam! Trafik vardır havaalanına doğru uzanan , gideceğiniz şehri ya da ilk uçağın uçacacağı isitkameti kestirememenin güvensizliği durur zulada... Ne halt edeceksinizdir bilmediğiniz bir şehirde tek başınıza? Bir başınıza bir otel barında , ya da bir restaurant'da sadece acınacak gözlere hedef olacak kaybedecek ve kaybedecek ve kaybedeceksinizdir...
ihtiyacınız olmayan tek şey kaybetmişken kaybetmektir.
O yüzden kendi sığınağınıza yani şehrinizdeki evinize daha bir sarılırsınız.
Oysa kanadınız kırıkrtır ve evdeki herşey giden herşeyi hatırlatmaktadır.
Kendi yaşadığınız şehre misafirsinizdir...
Keyiflidir kendinden kaçmak kimi satıraralarında
Bir otel odasının o huzursuz huzurunda!!! *
pencerelerine ışıklar düşen
ah otel odaları, otel odaları
sarı, yeşil, kırmızı, mor
hepsi de acının değişik tonları
yalnızlığın mezarları
otel odaları, otel odaları
sürgünlerin, gurbetlerin diyarı
her gece sabaha karşı dönersin
bir bardak su durur masanın üzerinde
sabahtan kalma ekmek peynir kırıntıları
rutubetli duvarlarinda hayallerin gezinir
yatağında küflenmiş bir battaniyeyle dertleşirsin
bitmiştir gece artik kendi kendinlesin
ah otel odaları, otel odaları
yalnızlığın mezarları
otel odaları, otel odaları
sürgünlerin, gurbetlerin diyarı