bu yalana halen inananlar olması ne gariptir. düşünsene, osmanlı döneminde "müslüman" demek, neredeyse "türk" demekle eş anlamlı hale gelmişti. müslüman olan binlerce insan, aynı zamanda türk de olmuştu. (örnek vermeme gerek var mı?) tarihte hiçbir zaman türk adını osmanlı kadar insanlığın kafasına kazıyan bir devlet olmadı.
daa siz hangi merada otluyorsunuz, ben anlamadım ki?
hanedan-ı osmaniyye kayı aşiretinden mütevvellit idare-i örfi de hükmü altında bulunanları adaletle yönetmiştir. hanedan-ı osmaniyeye kavmiyetçilik damarından yaklaşmak medeniyet-i ibtida kuyusunda bulunmaktır. mussırımızda hor görülen ve de tepiklenen bir haldir.
Kafamı pencereden çıkardım, bu tümceyi söyledim. Osmanlı türk düşmanı bir ülke. Baktım kargalar gülmeye başladı. Lan olum mal osmanlı zaten türk milleti idi yav ne mal söylemler bunlar. Ecdat görse bunları. Vay babam vay.
1- I.murat'in annesi bizanslı horofira yani nilüfer hatun.
2- yıldırım bayezid'in annesi bulgar marya yani gülçiçek hatun.
3- çelebi mehmet'in annesi bulgar olga hatun.
4- II.murat'ın annesi veronika.
5- fatih sultan'ın annesi sırp despina yani hüma hatun.
6- II.bayezid'in annesi kornelya.
7- yavuz selim'in annesi; ayşe takma adlı pontuslu bir rum.
8 -kanuninin annesi; polonya yahudisi helga yani hafza sultan.
9- II.selim 'in annesi yahudi kızı roksalan yani hürrem sultan.
10-III.murat 'ın annesi yahudi raşel yani nurbanu sultan.
11-III.mehmet'in annesi venedikli bafo yani safiye sultan.
12-I.ahmet'in annesi yunan helen yani handan sultan.
13-genç osman'ın annesi sırp evdoksiya yani mahfiruz sultan.
14-IV.murat'ın annesi sırp anastasya yani mahpeyker sultan.
15-IV. mehmet'in annesi rus nadya yani turhan sultan.
16-II.süleyman'ın annesi sırp katrin yani dilaşüb hatun.
17-II.ahmet'in annesi polonya yahudisi eva yani hatice sultan.
18-II.mustafa'nın annesi rum evemia yani emetullah sultan.
19-III.ahmet'in annesi de aynı yani ii.mustafa ile aynı anneden.
20-I.mahmut'un annesi aleksandra yani saliha sultan.
21-II.osman'ın annesi sırp mari yani şehsüvar sultan.
22-III.mustafa'nın annesi fransız janet yani mihrişah sultan.
23-I.abdülhamit 'in annesi fransız ida yani şermi sultan.
24-III.selim'in annesi cenevizli agnes yani mihrişah sultan.
25-IV.mustafa'nın annesi bulgar sonya yani sineperver sultan.
26-II.mahmut'un annesi fransız rivery yani nakşidil sultan.
27-I.abdülmecit'in annesi rus yahudisi suzi yani bezm-i alem valide sultan.
28-abdülaziz'in annesi roman besime yani pertevniyal sultan.
29-V.murat'in annesi fransız vilma yani şevkefza sultan.
30-II.abdülhamit 'in annesi ermeni virjin yani tirimüjgan sultan.
31-mehmet reşat'ın annesi arnavut sofi yani gülcemal sultan.
32-mehmet vahdettin'in annesi çerkes henriet yani gülistan sultan .
--spoiler--
sallamasyondur.
sarayında konuşulan dil türkçe olan, devletin resmi yazışma dili türkçe olan (selçuklular farsça yazışırdı) bir oğuz kayı asıllı türk imparatorluğa yapılmış iftiradır.
bunu yapanlar belli.
ateistleşmiş, çaldıran'ı hâlâ unutamamış birkaç alevi can.
hiçbir imparatorluk bir millete bağlı olmaz. ayrıca osmanlı da devlet lideri türktür. ama şuan ki bazı gerizekalı yobazlar kendilerini yahudi gibi algılayıp soyun anadan gittiğini söylüyorlar. türklerde soy babadan gider. türk olmaktan utanıyorsanız gidin kürtüm diyin yada belki öylesiniz bilinmez.
boş entrylerin görüldüğü başlık.
türk kızlardan cariye (köle) olmazdı; türk gençlerden yeniçeri-kapıkulu (köle) olmazdı evet.
yavuz'un annesi türk'tü; genç osman'da türk kızla evlenmek istemişti.
osmanlı ordusunun %80'inin oluşturan sipahiler türk'tü; zaten sipahiler daha sonra yeniçerileri tasfiye etmedi mi ?
Eksik bir bilgidir. Zira osmanlı katıksız türk düşmanı bir ülkedir. Buna yalan diyenin aklına sıçayım. Bir de osmanlı sarayında türkçe konuşuluyordu diyen embesil gerizekalılar vardır ki sormayın gitsin. Neymiş çaldıran'ı unutmayan ateist alevi'ymiş. Lan muaviye soyu. Lan yezit. senin olmayan beynini kuşlara taksak geri geri uçarlar ne diyeyim... Neymiş? Sipahilerin % 80'i türk müş neymiş yavuz türk anadan doğmaymış.
"Her tac olmaz fahr-u fena ehline sertac
Türk ehlinüney hace başı biraz kabadır."
( Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olmaz/Ey Hoca, Türk toplumundan olanın başı kabadır,sultan olma yeteneğinden yoksundur.)
Nef-i'den;
"Türk'e, Hak çeşme-i irfanı haram etmiştir."
(Tanrı Türk'e irfan pınarını yasaklamıştır.)
Divan-ı Hümayun katiplerinden Kadimi Hafız Çelebi'nin 1499 yılında yazdığı bir manzume;
"Devr-i daldan beri şahım eflak
Zem olur alem içinde Etrak
Vermemiş Türk'e Hüda hiç idrak
Akl-ı evvel de olursa bi bak
Uktülü't-Türk'e velev kane ebak"
(Önceden beri benim şahım Tanrıdır.
(Bilirim ki) tüm dünyada kötülenir Türkler
(Çünkü) Tanrı Türk'e hiç bilinç vermemiştir
Hele birde ukala olursa tümden pis olurlar
Baban da olsa Türk'ü öldür)
"Dedi ol kan-i kerem şah-ı celal
Türk'ü katleyleyiniz kanı helal
Daim oldubunların işi dalal
Cümlesinden bunu ahzeyle misal
Uktülü't-Türk'e velev kane ebak"
(Bağışlar kaynağı ulular şahı olan Peygamber
Türk'ü öldürünüz onların kanı helal
(Çünkü) bunların işi sürekli kötülüktür
Bu yargı yalnız bir Türk için değil tüm Türkler için geçerlidir
Baban da olsa Türk'ü öldür)
"Türk'ü zannetme kim ola adem
Türk ile durma oturma bir dem
Şeker alsa eline Türk ola sem
Şer-i Etraki kesüb hiç yeme gam
Uktülü't-Türk'e velev kane ebak"
(Sakın Türk'ü insan sanma
Bir an bile olsa Türk'le birlikte olma
Türk eline şeker alsa o şeker zehir olur
Türk'ün başını keserken sakın gam yeme
Baban da olsa Türk'ü öldür)
"Osmanlı sarayında "Türk" daima olduğu gibi "kaba köylüyü" temsil eder."
( S. Yeresimos, Kostantiniye ve Ayasofya Efsaneleri s. 114 )
Henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "Türk iti şehre gelince Farisice ürer" denilmektedir.( Burhan Oğuz'dan aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 118.)
Hırvat kökenli, Sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 155.000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı "Vurun şu pis Türkün başını" olmuştur. Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat Osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocuk da Anadolu'nun evladı Türk'tür.(Naima Tarihi'nden)
Osmanlı tarihçisi Naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır: "Türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok." Yani, Türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır.
Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, şunları yazmıştır: "Hunhar Türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar."( Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.12.)
1912 yılında Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda; "Türk" deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu.
1913 tarihli "Mecmuai Ebuzziya" dergisinin 94. sayısında; "Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. Bizler yani Türkler Müslümanlık içinde erimişizdir. Türk falan değil, sadece Müslümanız. Buharalı hanlar bile kendilerini Türk saymazlar. Zira onların cetleri de vaktiyle Türkistan'ı zaptetmiş olan Araplardan başka bir şey değildir,"
Üniversite profesörlüğü de yapmış olan Ahmet Naim, 1913 yılında yazdığı "islam'da Davai Kavmiye" adlı kitabında, Türk'e karşı savaş açmış ve "Türkün geçmişini bilmesine ve öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok,gerekli olan şeriatı öğrenmektir," demiştir.
1919-1920 yıllarında Şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve Padişahla birlikte ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan Mustafa Sabri Efendi ise, Türk'e Türklük benliği vermek isteyenlere "soysuzlar" yakıştırmasında bulunmuştur.( Mustafa Coşturoğlu, a.g.y., s.278, 279.)
"Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur.( Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, s.22, 23, Cahen'den aktaran, Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, s.1.)
Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türk'e kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun okullarına Türkler alınmamışlardır.(Hikmet Bayur, a.g.y., s.15.)
istanbul'un alınmasından 4. Murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, Türk kökenlilerden de 10 kişinin sadrazamlığa atanmış, aynı dönemde devşirmeler toplam 167 yıl, Türk kökenli sadrazamlar ise 17 yıl görev yapmıştır.(Hikmet Bayur, a.g.y., s.17.)
(Özer Ozankaya, Türkiye'de Laiklik, istanbul, 1990, s. 253.)
Osmanlı yönetiminde Türk'e yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:
"Türk değil mi, Merzifon'un eşeği,
Eşek değil, köpekten de aşağı."
Koçi Bey, 4. Murat'a sunduğu risalesinde (küçük kitap) Türkler hakkında şunları yazıyordu: "...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, çingene, tatar, kürt, ecnebi, laz, Yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."
"Harem-i Hümayuna kanuna aykırı olarak Türk ve Yörük, çingene, Yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu." Bu sözler yazılıp Türk olduğu söylenen Padişaha veriliyordu.(Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.145.)
Abdülhamit'in Araplara ve islamiyet2e dayanan siyaseti, Türk'ü, Türkçüleri baş düşman olarak görmekteydi. Onun zamanında "Türk'üm demek, Türk'ten söz etmek büyük suçtu". (Esat Kamil Erkut, a.g.y., s.63)
Devletin dayandığı kendi halkına bu denli yabancılaşmasından olsa gerek, Osmanlı Devletinde kamu ile ilgili belgelerde, Türkçe sözcüğe 1876 Anayasasına değin rastlanmadı.( M.Rauf inan, Atatürk'ün Önder Kişiliği, Eğitimci Kişiliği ve Amaçları, Ankara, 1983, s.198.)
1897 tarihinde, bir ingiliz gezgini şunları söylüyordu: "Türk adı nadiren kullanılır, onun iki yolda kullanıldığını işittim; ya bir ırkı ayırt eden deyim olarak, örneğin bir köyün 'Türk' veya Türkmen' olup olmadığını sorarsın, ya da bir hakaret deyimi olarak, örneğin ingilizce söyleyeceğin "eşek kafalı" anlamında, "Türk kafa" diye homurdanırsın."( Ramsay'dan aktaran, Bernard Lewis, a.g.y., s.331.)
1. Selim (Yavuz), Sah ismail'e; "... ben Sultan Beyazıt oğlu Sultan Selim, sen ki ey eşek Türk .."
( Sahabettin Tekindağ'dan aktaran, Baki Öz, Osmanlı'da Alevi Ayaklanmaları, Ant Yayınları, istanbul 1992, s.;15. (Osmanlı vakanüvislerinin -zamanın olaylarını saptamakla görevli devlet tarihçilerinin- Türk'ü aşağılayan belgeleri için adı geçen yapıtın 69 uncu sayfasında kaynakları ile birlikte bir çok örnek bulunmaktadır.)
Mekteb-i Sultaniye'ye Osmanlı'nın son yıllarına kadar Türk soylular alınmazdı.
(M. Rauf inan, Atatürk'ün Evrenselliği, Önder Kişiliği, Eğitimci Kişiliği ve Amaçları, Ankara, 1983, s.198.)
ümmetçilik fikri esas alınmış ve şeriatla yönetilen bir imparatorluk olduğu için maalesef doğrudur. Devlet yapısı ve ordu teşkilatı çok ulusluluk göstermektedir. Asıl olan devlatın bekasıdır, kişinin ırkı bir anlam taşımaz. Bu mantalite sayesinde pek çok ulusu bir arada tutmuş ve ömrü uzun soluklu olmuştur. Osmanlıya sadece biz Türkler sahip çıktığımız için de bu bizim zorumuza gider.
Yıldırım Bayezıd ile başlayan türkleri saraydan uzaklaştırma politikası Cem Sultanla zirve yapmıştır. Cem sultanı destekleyen Türkmen beyleri cezasını fazlasıyla ödemişlerdir.
zırva söylemden ibarettir. osmanlı amerika gibidir, bolca etnik kökenin bir anda yaşadığı bir devlet olarak rumeliye geçişle beraber uzun yıllarca varlığını korumuştur. bu süreçte herhangi bir ayaklanma ya da ciddi iç savaşın yaşanmaması da her şeyin yolunda gittiğine kanıttır.
külliyen yalandır. onca ülkeyi, onca farklı dilden, dinden, ırktan insanı bir arada yaşatmayı başaran bir devlet nasıl bir ırkın düşmanı olabilir? hele ki sınırları içinde yaşayan insanların çoğu türkken? mümkün değil. kimse de kalkıp hoşgörüsüyle nam salmış bir imparatorluğu faşizme kurban götüremez.
ne yazık ki hâlâ gündemde tutulan ancak aslı astarı olmayan, saçma sapan bir iddia.
osmanlı'nın türk düşmanı olduğu çeşitli çevrelerce sık sık zikredilir. bir gün kemalistler, bir gün ise nihâl atsız'ı takip ettiğini söyleyip onu bir kez olsun okumamış olanları bu iddiayı gündemde tutanlar arasında gösterebiliriz.
bunun çeşitli sebepleri var elbette. okulda verilen eğitimi yeterli görmek, bağnazlık, okumamak, kapasite eksikliği vs. bu nedenlerin tafsilatına girmeyip osmanlı türk düşmanı idi iddiasını savunanların argümanlarının ne kadar temelsiz olduğunu anlatmaya çalışacağım.
osmanlı türk'e etrak-ı biidrak yani akılsız türk demiştir argümanı osmanlı'nın türk düşmanı olduğu iddiasında bulunanların en sağlam(!) dayanak noktasıdır.
derine inmeden; olayların siyasî, sosyolojik saiklerini göz önüne almadan okunduğu zaman osmanlı'nın türk düşmanı olduğuna inandıracak bir iddiadır.
evet, etrak-ı biidrak kullanılmıştır. ancak buradaki türklük ırksal bir anlam değil sosyolojik, siyasî bir mânâ ihtiva eder.
siyasî olarak değerlendirirsek, akılsız türk olarak kastedilenler tüm türkler değil, merkezi otoriteye boyun eğmek istemeyen türkmenler ile şii propagandasına alet olup huzursuzluklar çıkaran türklerdir.
etrak-ı biidrak sözcüğündeki türk'ün sosyolojik-dinî açıklaması da vardır ki bu da hadarilik ve bedevilik ile ilgilidir. kur'an'da da bedevilik yerilmiştir. osmanlı devleti'nin islâmî bir hüvviyeti olduğu göz önüne alındığında islâm'ın kitabında yerilen bir kavramın osmanlı için de "hoş karşılanmaması olağandır".
kaldı ki soydaş toplumları dinî sebeplerle hor görme kültürü türk tarihinde osmanlı'ya has bir özellik değildir. karahanlılar soydaşları olan ancak müslüman olmayan türkleri ıslah edilmesi gereken birer zındık olarak görmüşler; karahanlılar kendisine tâbii olmak isteyen kimi ülkeleri müslüman olmadığı gerekçesi ile kabul etmemişlerdir.
ayrıca bu tür aşağılamalar yalnızca türkler için söz konusu değildir. kürtler için kullanılan ekrad-ı vahş buna örnek gösterilebilir. huzursuzluk çıkaran, bedevi yaşantısı süren araplar için de benzer tabirler mevcuttur.
ayrıca nasıl bir türk düşmanlığı vardır ki osmanlı'da, osmanlı hanedanının soyu oğuz kağan'a dayandırılır. osman gazi, oğuz kağan'ın 46. nesilden torunu olarak görünmektedir osmanlı şecere kayıtlarında.
şahsen ben türk düşmanı bir arap milliyetçisinin soyunu tuğrul bey'e; fransız düşmanı bir alman'ın soyunu 14.louis'ye dayandırdığını görmedim.
bunlardan başka, osmanlı-türklük ilişkisi hususunda yapılan eleştirilerin bir diğer dayanağı ise osmanlı hanedanının kanında "türklüğün az" olmasıdır.
"ülkü denen nazlı gelin erde şan ister
büyük devlet kurmak büyük kan ister"
demiştir nihâl atsız. ama o yazmasa da büyük devlet kurmak için kanın yanında büyük bir akıl da gerektiği ortadadır. rahmetli erol güngör'ün deyimi ile bir aile kurmak; bir aileyi birkaç yıl ayakta tutmaktan âciz olanların büyük bir devletin nasıl kurulacağını, nasıl ayakta tutulacağını anlamalarını beklemek pek adaletli olmayabilir.
ancak yine de açıklamakta fayda var. en iyisi mehmed niyazi'nin kaleminden dinletelim bunu değerli okurlara:
"Bu cahiller şunu bilmiyorlar ki Osmanlı hanedanının tanınmış bir Türk ailesinin kızıyla evlenmeleri mümkün değildi; devlet sırlarının korunması, saray çevresinde mütegallibe bir zümrenin doğmaması için bunu elzem görüyorlardı."
kaldı ki bu sadece osmanlı'ya has bir durum değildir. bourbon hanedanı ispanya topraklarında hüküm sürmüştür. ancak kanca ispanyol olmadığı adından bile anlaşılabilir. bununla birlikte hiçbir kimse çıkıp da bu hanedanın topraklarına hükmetmesinden bizdeki gibi ar etmez. hele hele "bunlar da ispanyol kanı yok" diyerek.
aynı şekilde, macaristan için hayatını savaş meydanında vermiş olan layoş da kanca macar değildir. fakat kaç macar layoş kadar macaristan'a hizmet etmiştir?
bırakalım yabancı hanedanları, bize bakalım. mehmed âkif'in kökeni hakkındaki bilgiler karışık olmakla birlikte arnavut olduğu öne sürülür.
fakat kaç kişi onun gibi şiirler yazarak türklüğe hizmet etme şerefine nail olmuştur?
örnekler çoğaltılabilir elbette.
kültür ve dil meselesi de önemli elbette bu hususta. bahane arayana bahane bulmak nasıl kolaysa, osmanlı düşmanlığını dayandıracak temel bulmak da istendiğinde gayet kolay.
kimi kaynak alıyorlar bilmiyorum ama osmanlı'nın arapça konuştuğunu zannedenler var.
dilin bugünkü gibi olmadığı gerçeği bir yana osmanlı'da türkçe konuşulurdu. dilin fatih zamanında, istanbul'un fethedilmesinin ortaya çıkardığı psikolojik sebeplerle ağırlaştığı da sık sık dile getirilir.
daha pek çok şey de yazılabilir ama çok gereği olduğunu düşünmüyorum.birilerinin kızacaklarının farkındayım ancak son olarak:
osmanlı bir türk devletidir. türk'ün devlet kurma şaheserinin ise zirve noktasıdır.
milliyetçiliğin fransız devrimine kadar varolmadığını bilmeyenlerin tespitidir.
her olgu kendi gerçekliği içinde olduğu tarihsel koşulları içinde değerlendirilmelidir ama ne yazık ki bu ülkenin okullarında bu en temel düşünce sistematiği bile öğretilememektedir.
osmanlılar, "ulusun soy ve köküyle olan tüm bağlantılarını, öz benlik
bilincini, töre ve ülküsünü, bir kozmopolit pota'da eritip yok etme çabasına
girişmekten çekinmediler. devlet kısa zamanda türk devleti olmaktan
çıkarıldı."
bu nedenle, türkçüler, özellikle cumhuriyet döneminde osmanlılardan "türk
ırkını yok etmek isteyenler" olarak söz etmişlerdir.
kaynak: ali kemal meram, türkçülük ve türkçülük mücadeleleri tarihi
"efendiler, diyebilirim ki bugünkü felaket ve sefaletin tek nedeni bu hakikatin gafili bulunmuş olmamızdır. gerçekten, yedi asırdan beri cihanın muhtelif yanlarına sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini (yabancı) topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna karşılık daima tahkir ettiğimiz ve aşağıladığımız
ve bunca fedakarlığına ve iyiliğine karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda utançla ve saygıyla gerçek durumumuzu alalım"
iddia edilmeden önce daha derin araştırma yapılmasında yarar olan, aşırıya kaçmış bir genelleme.
--spoiler--
"sultan murad han gazi kosova gazası'ndan edirne'ye geldi. veziri halil paşa'ya "halil! kızımı çeyizledim çıkardım, şimdi dilerim ki oğlum sultan mehmed'i evereyim. ancak, dulkadiroğlu süleyman bey'in kızını alayım derim. hem o türkmen; bizimle doğruluk eder." dedi."
--spoiler--