o zaman ki türk kavramı ile şimdiki aynı değildi. 1789'dan sonra şimdi anladığımız anlamda türk kelimesi kullanılmaya başlıyor. bu sadece osmanlı'da değil tüm dünyada böyle. 1789 öncesinde din ve kavim/boy kavramı ayrıştırmada kullanılıyor sadece. milliyetçilik yok ortada. osmanlı idaresinin sevmediği türk tipi ise göçebelerdir. çünkü şehirleşmeyen, yerleşik olmayandan vergi alamamaktadır ki bu o zamanın ekonomisi için yıkıcı bir durumdur. o yüzden osmanlı, ortaasya'dan gelen kavim/boyları yerleşik düzene sokmak için büyük önem ve çaba sarfetmiştir.
1789'dan sonra milliyetçiliğin hızla yayılması ve sonrasında sadık teba olarak düşünülen sırpların isyanı ve son durumda ise balkanların elden gitmesi ile çok büyük şok yaşamıştır osmanlı. öyle böyle değil, ciddi bir tramvadır bu kayıp. çünkü bilinenin aksine osmanlı kendi ana yurdu olarak anadolu'yu değil, balkanları görmekte idi. elde anadolu kalınca onunla yetinildi.
yine yeniler bilmez ama misal ittihat ve terakkinin 1908 seçimlerinde (evet ciddi ciddi seçim yapılmıştır) ortağı ermeni partisidir*.
çünkü balkan yenilgisine rağmen osmanlı'da elde kalan teba halen osmanlı tebası olarak görülüyordu. şimdi ancak turist olarak gidebileceğimiz mısır vatan toprağı idi hala, ya da bağdat. üst yönetimde ise türkler de vardı, devşirmelerde. burada da şu karıştırılmamalı: devşirmeler gayet osmanlıcı ve müslüman idiler. etnik kimlikleri hep arka planda kalmıştır. osmanlı yönetim anlayışına ve zihniyetine taban tabana zıt bir ihtilal olan fransız ihtilalinin önce avrupa, sonra da tüm dünyada hızla yayılması üzerine osmanlı'da da özellikle, jön türkler, sonrasında ise ittihat ve terakki ile türkçülük anlayışı gelişmiştir. ama dediğim gibi bu tüm dünyada böyle olmuştur. yani osmanlı sevmeyenlere buradan ekmek çıkmaz bence.
osmanlıyı yıkıma götürüp en sonunda yıkan ittihat ve terakki zihniyetinin iktidarı ele geçirmek için zamanında kamuoyunda oluşturmaya çalıştığı psikolojik harekatın ana teması.
Osmanlı dediğin etliye sütlüye karışmayan.Biz içtiğimiz afyona yedimiz hatuna aldığımız paraya bakalım diyen kafadır.Bu yüzden müslümanlığı yüzyıllarca yönettiği avrupaya yayamamıştır.Bu yüzden fransız ihtilalinin anasını ağlatacağını görmemiştir.Adamlar geleceği değil bugünü yaşamıştır.Bir kaç ileri görüşlü padişah olmuştur ama genel itibari ile durum böyledir.
bu zihniyetlilerin hazarlar, avarlar, sabirler, bulgar türkleri ve nice türk boylarından devletlerin birbirleriyle neden savaştıkları sorusuna karşı da böyle beyinleri bulanır. başlık açılır. (bkz: türkün türke düşman olması)
osmanlı da türk kelimesinin insanları aşağılamak için kullanıldığını bilmeden osmanlı atamız ayağına yatıp savunan garip gureba olmasa anlaşılabilir bir konudur.
- istanbul alındıktan sonra, osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları türk'e kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirldiği enderun okullarına türkler alınmamışlardır.
- geçmiş yüzyılda jön türkler'in kendilerine bilinçli olarak türk demelerinden önce, türk kelimesinin ''geri kalmış köylü'' anlamında kullanıldığını okumuştum.
- 1912 yılında sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda ''türk'' kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kafirlik sayılıyordu. ''türk hükümeti'', ''türk ordusu'', ''türk ülkesi'' deyimlerinin osmanlı halkı üzerinde rahatsızlık yarattığı biliniyordu.
- 1913 tarihli ''mecmuai ebuzziya'' dergisinin 94. sayısında, ''bizim türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. bizler, yani türkler müslümanlık içinde erimişizdir. türk falan değil, sadece müslümanız'' denilmektedir.
- üniversitede profösörlük yapmış olan ahmet naim, 1913 yılında yazdığı ''islamda davai kavmiye'' adlı kitabında, türk'e karşı savaş açmış ve ''türkün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzüm ve ihtiyaç yok, gerekli olan şeriatı öğrenmektir'' demiştir.
- 1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve padişahla birlikte ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan mustafa sabri efendi ise, türk'e türklük benliğini vermek isteyenlere ''soysuzlar'' yakıştırmasında bulunmuştur.
atatürk de bir hatırasını şöyle anlatıyor:
''orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklükten başka bir şey değildir.'' (türk ve türklük, türk standartları enstitüsü, s.19).
ziya gökalp, türkçülüğün esasları adlı eserinde şu bilgileri veriyor:
''bu milletin yakın zaman kadar kendisine mahsus bir adı yoktu. tanzimatçılar ona: 'sen yalnız osmanlısın. sakın başka milletlere bakarak sen de milli bir ad isteme! milli bir ad istediğin dakikada osmanlı imparatorluğu'nun yıkılmasına sebep olursun' demişlerdi. zavallı türk, vatanımı kaybederim korkusu ile, 'vallahi türk değilim. osmanlılıktan başka hiç bir içtimai zümreye mensup değilim' demeye mecbur edilmişti''(s.34).
''osmanlı imparatorluğu genişledikçe, yüzlerce milletleri siyasi idaresine aldıkça idare edenlerle idare olunanlar iki ayrı sınıf haline geliyorlardı. idare eden bütün kozmopolitler osmanlı sınıfını, idare olunan türkler de türk sınıfını teşkil ediyorlardı. bu iki sınıf birbirini sevmezdi. osmanlı sınıfı kendini millet-i hakime (egemen ulus) suretinde görür, idare ettiği türklere millet-i mahkure (aşağı ulus) nazarı ile bakardı. osmanlı türk'e daima eşek türk derdi...'' (s.27).
falih rıfkı atay, batış yılları adlı eserinde şunları yazıyor:
''kendime ilk defa ne zaman türk dediğimi pek hatırlamıyorum. bizim çocukluğumuzda türk, kaba ve yabani demekti. islam ümmetinden ve 'osmanlı' idik. ilmihallerde baş dersimiz 'din ile milliyetin bir olduğunu' öğrenmekti.
vatan sözü yasaktı. onu ben büyüyüp de namık kemal'i okuduğum günlerde kitapta gördüm. kulağımla ancak meşrutiyet'te duydum. padişah kulları idik. okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, 'padişahım çok yaşa' diye bağırırdık.
... okullarda da arab'a arap, arnavut'a arnavut, rum'a rum, fakat kendimize osmanlı derdik.''
ahmet vefik paşa, bursa valisi iken (1880) ilçeleri teftişe çıkıyor. paşa, uğradığı bir ilçede, halkla sohbet ederken, etnik kökenlerini soruyor; aldığı cevaplar, konuştuklarının çerkez, arnavut, boşnak, gürcü vb. olduklarını gösteriyor. sorduğu soruya utanarak, cevap vermek istemeyen bir ihtiyara, ''hangi milletten'' olduğunu ısrarla söyletmek isteyince, o, bir kabahat ifşa ediyormuş gibi ürkek, titrek bir sesle, ''ben türküm efendim'' diyor. bunun üzerine paşa ''niçin sıkılıyor, saklanıyorsun? türk olmak kabahat mı? bak ben de türküm'' diyor. o titrek ihtiyar birden canlanarak, ''sahi sen de türk müsün? demek türk'ten paşa da olurmuş ha'' diye sevinçle karışık hayret ifade edince, vefik paşa ''paşa da kim oluyormuş, padişah da türk, padişah da'' diye haykırıyor. sonra, imparatorluğun iki dertli ihtiyarı, sakallarını ıslatan yaşlar birbirine karışarak sarılıp, türkün hazin kaderi için ağlaşıyorlar. (türk ve türklük, türk standartları enstitüsü yayını, s.238).
şair fuzuli bir şiirinin son beytinde şöyle diyor;
...
fuzuli, gökten yere insen sana yer yok
yürü var gel, ya araptan ya acemden...
osmanlının türk olmadığını iddia etmek aynı zamanda türklerin adamakıllı bir devlet kuramamış olduklarını iddia etmektir.
osmanlıdan önceki devletlerin tamamı göçebe (selçuklu biraz istisna) devletleri olup hiç biri gerçek anlamda bir devlet değildir. atalarımız devletin ne demek olduğunu bir iranlıdan (nizamülmülk) öğrendi ve daha sonra dünyanın en köklü devlet mirasını (roma) devraldılar.
osmanlı sapına kadar türktür ancak devlet yönetme şekli türk usulü değildir. öyle olsa bir aşiretten öteye gidemezdi. osmanlı türk düşmanı değil bütün dünyaya türk gibi güçlü deyimini öğreten bir devlettir.
kısmen düzeltilmesi gereken entrydir. osmanlı türk düşmanı değildi. ama en büyük handikapı milliyetçi değil ümmetçi olmasıydı. insanlar kendini türk değil de osmanlı olarak adlandırırlar,osmanlının bir ırk olduğunu düşünürlerdi. osmanlı ise bu şekilde halkları birarada tutabileceğini düşünmüş fakat güçsüz düştüğü anda ben osmanlıyım diyen tebaanın isyanlarına maruz kalmıştır. yani insanların milliyete dayanan yanlarını törpüleyememiştir, kendi sonunu hazırlamıştır.
Osmanlı Türk düşmanlığı Yaptı da ben Arabım mı dedi? Ben iranlıyım mı dedi? Ben Osmanlıyım mı dedi? Yedi ceddini sayarken osmanlı ne diye saydı? sorularını aklıma getiren bir söylemdir. Osmanlıda millet yoktur, ümmet vardır ve osmanlı tebaası vardır. >Devletin bekâası ümmetcilik anlayışı ile Saltanat-ı Osmanlıya bağlı toplumlar üzerine kuruludur. birlik böyle sağlanır.
Osmanlıda Milliyetcilik Yüzyıllarca reddedildi. Reddedilen türkçülüktür. milliyetcilik akımıdır. Yoksa Onlarda türk'tü!
Osmanlıda Esas Ümmetcilikti, yüzyıllar boyu ümmetci zihniyetle, Türk, kürt,Acem,Arap, afrikalı,balkanlısı tek bir çatı altında bu felsefeyle tutuldu.
Ümmetciliğin yıkılma için ne zaman ingilizler ortadoğuda ve fransızlar osmanlıda milliyetcilik akımını oluşturdular iç savaşlar ondan sonra başladı.
Eskiden imparatorluğun en köşesine gidip selamun aleyküm ağalar ben türküm dediğinizde osmanlı tebaasından makbul bir insan olarak kabul görür ve misafir edilirdiniz.
Ne zaman Arap ingilizin altınına kanıp ben Arabım dedi, ne zaman bizimkiler Biz Türküz dedi, O zaman işte herkes kendi davasını sürmeye başladı. Selam bitti. Ben türküm dediğimiz an bende arabım, Kürt2üm acemim cevapları ile karşılaşmaya başladık.
Bize bu zehri akıtanlar, boş durmamış onlarıda bize karşı örgütlemişti. Ümmetcilik yıkıldı. Osmanlı tebaası kavramı değerini yitirdi.
Artık elimizde bizi bir yapan sadece Milliyetçiliğimiz kaldı.
Onada Faşizm diyorlar,
Peki onu da bitirelim.. Ne kalacak?
E namazımız var dinimiz var, ona da Gericilik, dincilik yobazlık diyorlar.
onu da bırakalım ne kaldı ?
Dünya sistemi Hümanizm adı altında yavşamış bir küresel toplumun Ruhsuz parçası yapmaya çalışıyor bizi
Görmüyorsunuz değil mi?
kavramlar üzerinde oynama yapmayalım. Mesajı tam verelim.
kökü fransız ihtilaline dayanan daha geriye gitmeyen geri zekalı bir söylemdir.
kendilerini türk, osmanlıyı türk düşmanı gösterenler büyük ihtimalle anadoluda kalmış moğol artıklarıdır.
osmanlı türklerin kurduğu, dünyaya hükmetmiş bir devlettir. yaptığı en büyük hata milliyetçiliğin ortaya çıktığı bir dönemde kendini buna uygun bir dönüşüme hazırlamamış olmasıdır. (amerika'da çıkıp etnik kökeni için bağımsızlık istiyorum diye kanırtan aptal milliyetçiler yok, bu sayede dünyaya hükmediyorlar).
Osmanlı türk düşmanı degildi. osmanlı kendisine ihanet edip sefevi devleti yanında olan türkmen alevilerine karşı idi. bazı uyanıklar bu olayı farklı yerlere çekiyorlar.
--spoiler--
Birinci Dünya savaşı sırasında Yakup Kadri yurtdışındadır. Onun satırlarından aynen alıntı yapıyoruz.
''Bir Mayıs sonu ya da Haziran başı idi. Bağımsız fakat bütün kalbi ile ittifak devlerinin zaferini kutlayan bir Avrupa şehrinde, başım eğik, gözlerim yaşlı dolaşıyordum. Yüreğimde derin bir uçurum, kafam bir cehennemdir. Gün geçmiyor ki bir mağazada, bir lokantada Türk olduğum anlaşılınca acı bir alay edilme veya ağır bir hareketle karşılaşmayayım. Lakabımız makak'tı (bir çeşit şempanze maymunu türü). Gönül verdiğimi genç kızlar Türklüğümüzü sezince bizden iğrenip kaçıyordu. işte o şehrin bu cehhennem atmosferi içinde, birgün, yılgın çekingen dolaşırken, gözlerim ansızın, bir gazete satıcısının sergisinde, bir sürü gazete adı ve başlıkları arasında, iri harflerle dizilmiş şu satırlara ilişiverdi; "Bir Türk generali itilaf kuvvetlerine karşı yeniden harbe hazırlanıyor." Titreyerek gazeteyi aldım. Yürürken, okuyorum; "Mustafa Kemal Paşa isminde bir Türk generali."
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk 1971 sy24,25)
--spoiler--
--spoiler--
Şair Mehmet Emin Yurdakul'un ilk defa, Manastır askeri idadisi'nde öğrenci iken okuduğum , "Ben Bir Türküm, dinim, cinsim uludur" mısrası ile başlayan manzumesinde, bana ilk gençliğimin gururunu tattıran, ilk manayı bulmuştum. Fakat ben asıl, orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşı'nın "Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın" diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç menbaım oldu. Benim hayatta yegane fahri servetim Türklük'ten başka bir şey değildir.
Osmanlı, Türk düşmanı değildi ama Türk sözcüğünü kaba, görgüsüz türk anlamında hakaret sözü olarak kullanırdı. Bu alışkanlık bazı yörelerimizde hala sürmektedir.Bu yörelerimizde Türk, eşek türk gibi sözler aşağılama amaçlı kullanılmaktadır. Atatürk ise ne mutlu türküm diyene diyerek yeni bir anlayışın ilk adımını atmıştır.
Atatürk'e göre "milli" bir yapıya sahip olmayan Osmanlı'da "milli bir tarih" de yoktur. Osmanlı döneminde hakimiyet millete değil, milletin başına geçen birtakım kişilerdedir. Millet, evi barkı ile ilgileneceği, kendi topraklarında hayatını devam ettirebilmek için çalışacağı yerde cepheden cepheye koşturulmuştur. Milletin arzusu, emelleri ve gerçek ihtiyaçları göz önünde bulundurulacağına millet şunun bunun şahsi ihtiraslarına alet edilmiştir. iç politika ise dış politikanın gereğine göre düzenlenmiştir. Bu nedenle Osmanlı dönemde Türk halkı milli bir hayat yaşamamıştır.
"Osmanlı halkı içindeki Türk milleti de tamamen esir vaziyete getirilmişti. Bu netice arz ettiğim gibi, milletin kendi iradesine ve kendi hakimiyetine sahip bulunmamasından ve bu irade ve hakimiyetin şunun bunun elinde istimal edile gelmiş olmasından kaynaklanıyordu."
osmanlı türk düşmanı değildir, faşizmin ve ırkçılığın düşmanı idi. fransa'dan dünyaya açılan ulusalcılık ve milliyetçilik hareketi osmanlı'yı etkilememişti, çünkü osmanlı hayat felsefesini, yaşam doğrultularını islama göre şekillendirmiş bir imparatorluktu, ve islam'da milliyetçiliğe, ırkçılığa, renk, dil ve din gözetmeye asla ama asla yer yoktu.
sonradan farkedilene edit: osmanlı bir ülke değil, büyük bir imparatorluktu. ülke ne lan amına koyim?