Yetmez ama evetçi, yıllar boyu AKP'nin değirmenine su taşımış, eski AKP MYK üyesi, şimdilerde günah çıkartıp demokrasi havariliği yapıyor. Yemezler yetmez ama evetçi, asla affedilmeyeceksin.
Dersleri muhabbet sohbet havasında geçen, derse geç kalmasının sebebini sabah canının kelle paça çekmesine dayandıracak kadar samimi, marmara üniversitesi anayasa hukuku öğretim üyesidir. Derste uyutur, piyasadaki hiç bir anayasa hukuku ders kitabını beğenmez.
Marmara hukuk da anayasa hukuku profesörlüğü yapmaktadır. Akp den 7 haziran da milletvekili olmuş 1 kasım da aday gösterilmemiştir. Dersleri iyi anlatır öğrenciler tarafından sevilir.
Şeker gibi hocadır. Dersleri büyük zevkle dinlenir. dersi var diye sabah erkenden kalkilir. çok güzel tespitler yapar lakin bazen arkası boştur , kötü olani söyler ama bu daha iyi demez. Benim için bir idoldur. Şuncu yada buncu diyecegim an tam ters düşecek bir şey soyleyebilir.
yargıdaki sızma eyleminin önemli aktörlerinden biri olup "Artık yargıya bir kemalist bile giremez" demiş kişi.
ayrıca deniz güçer'le röportajından bir alıntı yapmak istiyorum:
"- Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğuna inanıyor musunuz?
Etiketler önemli değil. işin özü meşru olmayan yollarla önemli devlet kurumlarını ele geçirmek suretiyle siyaseti dizayn etme ve demokrasi ve sosyal barış ihtimalini ortadan kaldırma faaliyeti ile karşı karşıyayız."
Dün nerdeydiniz ve ne işle meşguldünüz diye sorabilir miyim sayın profesör?*
öğrencisi olduğum yıllarda hükümete 301. madde konusunda ağır ithamlarda bulunurken günümüzde aynı hükümette adalet bakanlığı yapmaya hazırlanan bu hareketi ile ne kadar çıkarcı bir insan olduğunu göstermiş hocam.
fem dersanesine gittim bu sene. hocalar da hedefi hukuk olan öğrencileri güya moralmen hazırlamak için konferans var demişlerdi. marmara üniversitesindendi galiba osman can. neyse gittik gördük ki anayasanın hazırlanış sürecini anlattı bize salonun yarısı horluyor.
ilk başta laiklikten girdi ve o koca fettullahçı dolu salon da sizin kesinlikle laik olduğunuzu düşünmüyorum. siz laik falan olamazsınız demişti. helal dedim. bütün fettullahçılar birbirine baktı bu adam ne diyor diye. salonu terk edenler falan. ardından bu sefer de fettullahçılarla paslaştı. onların suyundan gitmeye başladı. anlattı anlattı durdu.
şu lafını sevmiştim hatta:
- Bizim ülkemiz de avrupa'nın en büyük adalet sarayı var. ne utanç verici! demek ki o kadar suç o kadar tecavüz olayları yaşanıyor ve o kadar kan dökülüyor ki. ülke de suçluları anca sığdırmış.
gibi bir şeydi. ama adam kabına göre şekil almıyor değil.
Akp'nin ilk ateist transferi. Ateist'lerin gönlüne taht kuran yeni parti olma yolunda emin adımlarla ilerlemekte. Görüyor musun osman can bey, ateist raportör'lükten nereye. Şimdi ilerde adalet bakanı da olursa bu entry kesin götümde patlar. Atayizler bile açıklayamaz bu durumu.
kaç senedir kanal kanal gezip televizyon ekranlarında girdiği tartışmalarda genelde ergenekon ve balyoz davaları ile ilgili hükümet yanlısı bahaneler bulmasının, bir çok kereler ümit kocasakal gibi hukukçular tarafından madara edilmesine, hallaç pamuğu gibi oradan oraya savrulmasına rağmen inatla devam etmesinin karşılığını almak ve yağmadan sebeplenmek üzere tayyipperestler kabilesine güle oynaya girmiş.
akşam kafasını yastığa koyduğunda " .. belki bana da bir bakanlık düşer .. ne bileyim belki de adalet bakanlığı .. oda olmassa milletvekili olurum yolumu bulurum " diye düşler kurduğuna neredeyse emin gibiyim, öyle bir havası var bu cengaverin.
antitezi hiçbir zaman sabih kanadoğlu, vural savaş, doğu perinçek olamayacak hukukçu. eğer böyle bir şey iddia olunuyorsa çok samimi söylüyorum bu tek kelimeyle ''komik'' olurdu. ama en komiği de buna inanan insanların olduğunu görmek tabi.
farklı iki çağdan söz ediliyor burada: ismi zikredilen üç kişi ve temsil ettikleri hukuk anlayışı bugüna ancak ve ancak somali'de, sudan'da kabul görebilecek bir ''hukuksuzluk'' anlayışıdır.
osman can ise en kaba ifadeyle o çokça taptığınız evrensel değerlere hakikaten inanmış 'şucu, bucu'' yahut, ''türk, kürt'' ayrımı yapmayan, kuşatıcı ve insan için, insanlık için bir anayasa gerekliliği olduğunu her defasında ifade eden gerçek bir çağdaş hukukçu.
ben bunu anlayamıyorum, her dem evrensel çağdaş değerlerden söz eden insanların hedeflerini şaşırmalarını anlayamıyorum. bu adam savunuyor işte o değerleri, solcuyum diyorsun o zaman gerçek bir solcu olan osman can'a destek versene. sabih kanadoğlu, vural savaş, doğu perinçek neyin temsilcileridir, seni onların hukuk duayeni olduğuna kim inandırdı, neden ve nasıl bu kadar o insanlara sevgi besleyebiliyorsun ve aileni savunur gibi savunabiliyorsun? savunma demek için değil ama nasıl bir zihin ve anlayış durumu icbar ediyor seni buna. ismini saydığım bu insanların şecereleri o kadar kir ve pislikle kabarık ve şaibeli iken nasıl oluyor da itibar göstermeği geçtim aşk beslediğin bu insanların geçmişlerine şöyle bir nazar etmek geçmiyor aklından. osman can'ı akla hayale gelmedik şeylerle itham edebiliyorsan mezkur şahısların da geçmişini(2007 bile henüz geçmiş sayılmaz) iki dakika araştırmaktan aciz değilsindir. eğer bunu yapmıyorsan istediğine, işinin geldiğine inanıyorsun demektir.
kendisi hakkında yapılan spekülasyonlara, manipülasyonlara, iftiralara, türlü çamur atmalara bakılacak olursa aslında sayılacak onca sebeb arasında çok basit bir sebebin daha ayan görüleceği hukukçu.
osman can'ın kendi cuntacı, gayri hukuki hukuk sistemini cumhuriyetin ilk yıllarından beri oturtmuş, destansı bir biçimde bütün hukuk birimlerinde kadrolaşmış seyfi oktay'lar, mehmet moğultay'lar yetiştirmiş karanlık odaklarca ve onlara bilerek yahut bilmeyerek destek olmuş kişilerce en çok eleştirilmesinin sebebi nedir biliyor musunuz?
en basit sebeb: kendisi müslüman olmamasına rağmen müslüman'ın da hakkını, kürd'ün de hakkını, ezilen üniversite gençliğinin de hakkını savunuyordur ve bunu yaparken müthiş donanımlı bir hukukçu olduğunu her defasında gösteriyordur. öyle ki konuşurken kitaptan okuyormuş izlenimi veren bu adam on dakikada onlarca referans verebilir birçok hukukçudan ve maddeden. bunun yanında görülmektedir ki kendisi karşıt görüşteki kimseyi sessiz ve sakince dakikalarca dinleyebiliyor, muhatabın sözü bitince bir hukukçuya yakışır biçimde müthiş bir rasyonalite ve kavrayıcı üslupla argümanlarını sunuyor. karşıdakinin bütün tezlerini yavaşça, tereyağından kıl çeker kolaylığıyla çürütüyor.
ee, sabih kanadoğlu ve türevi ortaçağ hukukçuları ve yine söylüyoruz bilerek veya bilmeyerek bunlara destek olanlar da bu kişinin kendileri gibi her tartışmada, konferansta nefretten, kinden ağzından tükürük saçmamasına sinir oluyorlar adeta gerginlikten tırnaklarını kemiriyorlar. onları asıl deli eden bu. çünkü inanamıyorlar böyle insanların da olduğuna, zannediyorlar ki hukuk her zaman birine karşı verilen bir savaştır. bazı şeylerin insanlara hizmet etmek amaçlı olduğunu, sevgi aşılaması gerektiğini, ayırıcı değil birleşirici olduğunu, olabileceğini bilmedikleri için daha doğrusu buna inanamadıkları için böyle bir kutlu dava için yola çıkmış hukukçulara inanamıyorlar. ben onlara kızamıyorum gerçekten bakın. çünkü diyorum ya bilmiyorlar, yanlış yaşadıkları hayatın doğruluğuna kendileri de inanmışlar bir zaman sonra.
sabih kanadoğlu'nu, vural savaş'ı, doğu perinçek'i saygın, dürüst, duayen hukukçu addeden zihniyetin gözünde beş paralık değeri olmamasının hiç ama hiç şaşırtıcı olmadığı genç, dinamik, yabancı dil bilen, din-dil-ırk ayrımı yapmayan kapsayıcı bir anayasa gerekliliğini her konuşmasında, makalesinde ısrarla vurgulayan, konuşurken ııı, ööö bile demeyen(ne dediğini, diyeceğini o kadar iyi bilir) dürüst insan. en önce insan.
çok açık, basit bir şey: yutup'ta bir vidyo var. geri kalmış üçüncü dünya cunta hukukçusu sabih kanadoğlu ile osman can'ın tartışması var. gayet düzeyli bir tartışma. bir seyredin farkı görün iki çağ arasındaki, karanlıkla aydınlık düşüncenin farkını görün. kendisi gibi düşünmeyenlere nefretini, kinini her şart ve durumda kusmayı yıllardır görev bellemiş bir iktidar delisi ihtiyarla aydınlık düşünce müdafii genç bir hukukçunun mücadelesini görün.