türkiye'ye bir kaç beden büyük gelen demokrasi anlayışının sahibi, usta hukukçu.
anayasa mahkemesi meslisten geçen anayasa değişikliği paketini adeti olduğu üzere, * usulen değil de; aslen incelerse, röportorlukten istifa edeceğini ifade etmiş.
bu adamı başbakan yapsan, ciddi söylüyorum rıdvan akar bile tekmil verir. o derece ne yaptığını bilen, konuya hakim şahsiyet. birileri hala akepeci, şucu bucu desin dursun; adam tam bir sosyal demokrat.
bugün anayasa mahkemesinin statükocu hiyerarşik düzenini savunanların, yarın -yedi sekiz sene sonra- "çoğulcu" bir düzeni değil de; "çoğunluk" sisteminden sızan sular yüzünden mağdur olacaklarını ilan etmiştir. bu düzen yarın sizi düzer demiş diyebilir miyiz? evet tam da öyle demiştir.
eşbaşkanı olduğu demokrat yargı derneği'nden istifa et(tiril)miştir.
akp'nin hukuk alanındaki en önemli militanlarından biri olan osman can'ın demokratlık hikayesininde de böylece sona erdiği tescillenmiştir.
bir masalımızın daha sonuna geldik...
kendisi istanbul üni. hukuk fakültesi anayasa hukuku kürsüsüne gelmiştir.
fakat henüz okula teşrif etmedi.
dört gözle bekliyoruz kendisini..
"anayasa mah. bu konudaki olumsuz bir kararı yok hükmünde olacaktır" diyen bir hukuk fakültesi hocası!
düşünmesi bile heyecan verici sözlük...
türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacının 4x4 arabaya benzetip "engebeli arazide gittiği zaman bütün o arazi şartlarına göre kendinizi uyarlayabileceksiniz" demiş anayasa mahkemesi eski raportörü .
ateist olduğu halde, sırf 367 sabih'in yanında durup darbe şakşakçılığı veergenekon militanlığı yapmadığı için "şakirt" sıfatı yapıştılabilmiş eski anayasa raportörü. bu kemalist analiz tarzı aynı zamanda kemalist siyaset dağarcığı hakkında da ipucu verir. zira bir şekilde kemale ve ilkelerine iman etmiyorsan "şakirt" olman kaçınılmazdır.
sabih kanadoğlu'nu, vural savaş'ı, doğu perinçek'i saygın, dürüst, duayen hukukçu addeden zihniyetin gözünde beş paralık değeri olmamasının hiç ama hiç şaşırtıcı olmadığı genç, dinamik, yabancı dil bilen, din-dil-ırk ayrımı yapmayan kapsayıcı bir anayasa gerekliliğini her konuşmasında, makalesinde ısrarla vurgulayan, konuşurken ııı, ööö bile demeyen(ne dediğini, diyeceğini o kadar iyi bilir) dürüst insan. en önce insan.
çok açık, basit bir şey: yutup'ta bir vidyo var. geri kalmış üçüncü dünya cunta hukukçusu sabih kanadoğlu ile osman can'ın tartışması var. gayet düzeyli bir tartışma. bir seyredin farkı görün iki çağ arasındaki, karanlıkla aydınlık düşüncenin farkını görün. kendisi gibi düşünmeyenlere nefretini, kinini her şart ve durumda kusmayı yıllardır görev bellemiş bir iktidar delisi ihtiyarla aydınlık düşünce müdafii genç bir hukukçunun mücadelesini görün.
kendisi hakkında yapılan spekülasyonlara, manipülasyonlara, iftiralara, türlü çamur atmalara bakılacak olursa aslında sayılacak onca sebeb arasında çok basit bir sebebin daha ayan görüleceği hukukçu.
osman can'ın kendi cuntacı, gayri hukuki hukuk sistemini cumhuriyetin ilk yıllarından beri oturtmuş, destansı bir biçimde bütün hukuk birimlerinde kadrolaşmış seyfi oktay'lar, mehmet moğultay'lar yetiştirmiş karanlık odaklarca ve onlara bilerek yahut bilmeyerek destek olmuş kişilerce en çok eleştirilmesinin sebebi nedir biliyor musunuz?
en basit sebeb: kendisi müslüman olmamasına rağmen müslüman'ın da hakkını, kürd'ün de hakkını, ezilen üniversite gençliğinin de hakkını savunuyordur ve bunu yaparken müthiş donanımlı bir hukukçu olduğunu her defasında gösteriyordur. öyle ki konuşurken kitaptan okuyormuş izlenimi veren bu adam on dakikada onlarca referans verebilir birçok hukukçudan ve maddeden. bunun yanında görülmektedir ki kendisi karşıt görüşteki kimseyi sessiz ve sakince dakikalarca dinleyebiliyor, muhatabın sözü bitince bir hukukçuya yakışır biçimde müthiş bir rasyonalite ve kavrayıcı üslupla argümanlarını sunuyor. karşıdakinin bütün tezlerini yavaşça, tereyağından kıl çeker kolaylığıyla çürütüyor.
ee, sabih kanadoğlu ve türevi ortaçağ hukukçuları ve yine söylüyoruz bilerek veya bilmeyerek bunlara destek olanlar da bu kişinin kendileri gibi her tartışmada, konferansta nefretten, kinden ağzından tükürük saçmamasına sinir oluyorlar adeta gerginlikten tırnaklarını kemiriyorlar. onları asıl deli eden bu. çünkü inanamıyorlar böyle insanların da olduğuna, zannediyorlar ki hukuk her zaman birine karşı verilen bir savaştır. bazı şeylerin insanlara hizmet etmek amaçlı olduğunu, sevgi aşılaması gerektiğini, ayırıcı değil birleşirici olduğunu, olabileceğini bilmedikleri için daha doğrusu buna inanamadıkları için böyle bir kutlu dava için yola çıkmış hukukçulara inanamıyorlar. ben onlara kızamıyorum gerçekten bakın. çünkü diyorum ya bilmiyorlar, yanlış yaşadıkları hayatın doğruluğuna kendileri de inanmışlar bir zaman sonra.
antitezi hiçbir zaman sabih kanadoğlu, vural savaş, doğu perinçek olamayacak hukukçu. eğer böyle bir şey iddia olunuyorsa çok samimi söylüyorum bu tek kelimeyle ''komik'' olurdu. ama en komiği de buna inanan insanların olduğunu görmek tabi.
farklı iki çağdan söz ediliyor burada: ismi zikredilen üç kişi ve temsil ettikleri hukuk anlayışı bugüna ancak ve ancak somali'de, sudan'da kabul görebilecek bir ''hukuksuzluk'' anlayışıdır.
osman can ise en kaba ifadeyle o çokça taptığınız evrensel değerlere hakikaten inanmış 'şucu, bucu'' yahut, ''türk, kürt'' ayrımı yapmayan, kuşatıcı ve insan için, insanlık için bir anayasa gerekliliği olduğunu her defasında ifade eden gerçek bir çağdaş hukukçu.
ben bunu anlayamıyorum, her dem evrensel çağdaş değerlerden söz eden insanların hedeflerini şaşırmalarını anlayamıyorum. bu adam savunuyor işte o değerleri, solcuyum diyorsun o zaman gerçek bir solcu olan osman can'a destek versene. sabih kanadoğlu, vural savaş, doğu perinçek neyin temsilcileridir, seni onların hukuk duayeni olduğuna kim inandırdı, neden ve nasıl bu kadar o insanlara sevgi besleyebiliyorsun ve aileni savunur gibi savunabiliyorsun? savunma demek için değil ama nasıl bir zihin ve anlayış durumu icbar ediyor seni buna. ismini saydığım bu insanların şecereleri o kadar kir ve pislikle kabarık ve şaibeli iken nasıl oluyor da itibar göstermeği geçtim aşk beslediğin bu insanların geçmişlerine şöyle bir nazar etmek geçmiyor aklından. osman can'ı akla hayale gelmedik şeylerle itham edebiliyorsan mezkur şahısların da geçmişini(2007 bile henüz geçmiş sayılmaz) iki dakika araştırmaktan aciz değilsindir. eğer bunu yapmıyorsan istediğine, işinin geldiğine inanıyorsun demektir.