almanyada doğmuş büyümüş gibi bir aksanla konuşuyor kendisi ve çok kulak tırmalıyor. aynı aksan mehmet baransu da da var. adam gibi türkçe konuşamazmı bu fetocular.
balçiçek pamir'in programında sabih kanadoğluna adeta bir hukuk dersi vermiş hatta sabih kanadoğlunun bozulup sinirlenmesine sebeb olmuş demokrat bir anayasa hukukcusu. kanadoğlu hiç bir soruya açıklama getiremezken osman can tüm sorularına, eleştirilere avrupadan ve tarihten örnekler vererek kanadoğlunun kızarması görülmeye değerdi. her şeyi bilen adam bu sefer biraz çetin cevize tosladı.
an itibari ile akp'nin arka bahçesi olan trt 2'de hükümete yıkama yağlama yapan; yargıya ise akp ağzı ile laflar söyleyen kişidir.
birileri düğmeye bastı anlaşılan ki artık bu tipleri sık sık görürüz.
bi de bu tipler hep mi aynı olur.
yani böyle tek merkezden üretilmiş oyuncaklar olur ya hani.
hepsi doğal olarak düğmesine basınca aynı şeyleri söyler.
bunlarıda ona benzetiyorum bazen.
zira ne zaman bu tipler tv'ye çıksa şu lafları söylerler;
darbe anayasası, yargı reformu, yargı diktası, yargı darbesi falan diye.
ayrıca geçenlerde nazi almanyası ve weimar anayasası ile söyledikleri ile ne kadar bilgisiz olduğunu ve sırf akp'ye yaranmak için gerçekleri ne kadar saptırdığına şahit olduğumuz sahıştır.
oniki yaşındaki çocuklara oy verme hakkının tanınmasını ortaya atmış hukukçu. şaka sandıydım, ciddiymiş. bir de bu adam anayasa mahkemesi raportörü olacak. vay benim köse sakalım.
12 yaşındaki veletler oy kullansın diyerek rengini ve amacını belli etmiş kişi.
lan bi de adam hukukçu falan. demek bazı şeyler eğitimle olacak gibi değilmiş.
bunun gibileri görünce iyi ki hukuk okumadım diyorum.
valla utanç duyardım herhalde. *
legoları veya tasoları ile oynayan 12 yaşındaki gençlik için oy kullansın demiş birisi, birden demokrasi fatihi oldu.
ah güzel ülkem. tüm değerlerinin içine anca bu kadar edilirdi.
demokrasi kimlere kalmış.
hatta bu 12 yaşnıdakiler oy kullanırken, sandığa trencilik oynayadak gitsinler.
(bkz: demokrasi bizim icin bir tramvaydir)
kimsenin düşmanı, hele hele baş düşmanı değildir. henüz rüştünü ispatlamamış, cezai ehliyeti olmayan yaştaki insanlara oy hakkı bahşetmekten söz etmek şaka değilse eğer, egzantrik bir çıkıştan fazlası değildir. ilgiye,reklama muhtaç kişilerin başvuracağı bir yöntemdir. yani bunu yıldo yaparsa güler geçeriz, eh, kafadan kopardı yine deriz. bahis konusu akademik kariyeri olan, anayasa mahkemesi raportörü gibi önemli bir postu uhdesinde barındıran bir şahıs olunca ne yapacağız? yoksa ortada ne bir teker vardır, ne de çomak. hukukçulardan beklenen zaten tekerlerle uğraşmaları değil, nitelikli işlerle iştigal etmeleridir. manifestoları da ciddi insanlara bırakalım lütfen.
demokrasi demokrasi deyip duran kişi, oysa demokrasi sınıflar arası bir bilek güreşidir kaybeden diğerini sırtında taşır.kuru demokrası lafazanlığına karnımız tok.ne diyor demokrasi bu taşaronlaştırmaya bu işten çıkarmaya bu sendikasızlaştırmaya..hukukun üstünlüğü hadi canım sende..
12 yaşındakiler oy kullansın diyen raportör. kendi nickinin altını msn adresi sanıp habire bi şeyler yazan tiplerin azıcık araştırıp bakması gerekeceğine ha bire savunduğu isim. al sana kaynak diyoruz hep beraber;
"Buluğ çağına göre bir yaş sınırı çizilebilir. 21;den, 18;den, 12;lere kadar çekilebilmesi gerekir oy kullanma yaşının.." ifadesini kullanan hukukçu. ama görüyoruz ki türkçe ile ciddi sorunları olan arkadaşlar var, yazık lan ne diyeyim...
bazı kişilerce sabih kanadoğlu'na ders verdiği düşünülen hukukçu. öyle midir peki? izlediğini yorumlayabilme kapasitesine sahip herkesin verebileceği cevap tabi ki "hayır" dır.
bi kere bu insan tartışma kültüründen bi'haberdir. sabih hoca kendisini sakin sakin dinlerken bu insan ikide bir laf arasına girip konuyu saptırma yolunu seçer. sorulan sorulara dolambaçlı yollardan cevap vererek insanların aklını bulandırmaya çalışır. yüksek sesle konuşmak, karşındaki sindirmeye çalışmak doğruyu söylemek anlamına gelmediği konusunda yakın çevresindekilerin kendisini uyarması gerekir efendim.
benim gibi cahillerin hukuk sistemimizi anlamasına yardımcı olmuştur. eski anayasa mahkemesi raportörüdür. raporları mahkemenin hoşuna gitmediğinden görevden alınmıştır.
aylardır anayasa mahkemesinin anayasayı çiğnediğini ve savcıların gerekirse anayasayı çiğneme suçuyla anayasa mahkemesi üyelerine müdahale etmesi gerektiğini yazıyorum. osman can gibi hukukçuların da aynı noktaya gelmesini geç kalmış bir tepki olarak görüyorum. osman can aylardır biliinen bir gerçeği su yüzüne çıkartmıştır.
mahkemelerin kararları hukuka uygunsa geçerli olur. anayasa mahkemesi değiştirilemez maddeleri iptal etse ne kadar geçerliliğini kaybedecekse anayasanın herhangi bir hükmünü ihlal etmesi durumunda da geçerli bir kurum olma özelliğini kaybeder.
mahkemeler ve hakimler büyük millet meclisinin koyduğu kurallar(anayasa) içerisinde kararlar alırlar. hukukun bağımsızlığı demek kanunları çiğnemek hakkı demek değildir. yani hukuk kanunlara uymakla bağlıdır. ulus egemenliğini kullanan bir kurum ulus egemenliğinin en önemli temsilcisi olan tbmm'nin çizdiği çerçevede(anayasa) kararlar almak zorundadır. hele referandum gibi ulus egemenliğinin direk karar vereceği konularda kendini yetkili ilan etmesi tam anlamıyla hukukun ırzına geçmektir. vereceği kararın sonucundan çok bu konuyu görüşmeye dahi hakları yoktur.
hiçbir temel ileri sürmeden anayasa mahkemesinin siyasi kararlar almasını destekleyenlerin unutmaması gereken şey hukuka zarar verirsiniz. hukuk; insanların uymayı kabul ettiği kanunlara denir. bu kanunlara uymayı memleketin en yüksek mahkemesi olan anayasa mahkemesi red ederse diğer sokaktaki adamın uymasını bekleyemezsiniz. türkiye muz cumhuriyeti değildir. yazılı anayasa maddeleri vardır. bunları görmezden gelmek kargaşa ve huzursuzluk yaratır. kaos dediğiniz şey böyle şeylerden doğar.
oyunun kurallarını kafanıza göre değiştiremezsiniz. oyunun kurallarını sırf benim gücüm var, top benim zaten deyip değiştirip durursanız kimse sizinle o oyunu oynamaz...
hukuk, adalet ve birçok şeyi toprak altına gömerek, akp safına geçen kişi.
son yaptığı açıklamalar adeta krallık veya faşist ülkelerde, kral ve diktatörüne sadık bir insanın yapacağı türden korkunç açıklamalardı.
neyse bu paket iptal olacak diye ödü kopan abd sever, akp hizmetkarlarının ileride daha komik ve daha korkunç sözler beklemekteyiz.
türkiye'nin oskar schindler i olma yolunda ilerleyen cesur yürek. bugün bazı köşe yazılarında bile sözlerini çarpıtan yazarları görünce midem bulandı. onlara göre osman can, "hukuku takmayın" diyormuş. adam "hukuku takmayanları takmayın" diyor, bunu anlamamak için mal olmak lazım.
odatv yazarlarından okan irketi'ye göre acilen görevinden alınması ve derhal yargılanması gereken akp yanlısı anayasa mahkemesi raportörü. okan irketi'nin yazısı şöyle:
Siyasi ve hukuki düşünceler tarihinde demokrasiyi ve anayasayı Anayasa Mahkemeleri gibi çeşitli kurumlarla korumak düşüncesi, Alman ve italyan faşizmlerine yönelik bir tepkinin ifadesi kabul edilir. Bu nedenle Anayasa Mahkemeleri kurulması düşüncesine Avrupa'da anayasayı faşizmden koruma fikri damgasını vurmuştur.
Tam da bu yüzden, bir SS subayı anayasanın varlığına ve kurallarına karşı çıktığında, onu faşist olmakla itham ederiz. Anayasayı korumakla görevli bir mahkemenin kurulmasına karşı çıkan bir insanı da çağdaş bir Goebbels olarak düşünürüz. Peki, Anayasa Mahkemesi'nin kararının "yok hükmünde sayılması gerektiğini" iddia eden bir Anayasa Mahkemesi raportörünü ne olarak adlandırmalıyız?
10 Haziran tarihinde NTV'nin canlı yayınına katılan raportör Osman Can, Anayasa Mahkemesi'nde görüşülen Anayasa/AKP paketi üzerine düşüncelerini dile getirirken şu cümleleri kullanmıştı: "Yüksek Mahkeme'nin anayasa değişikliği paketindeki bazı maddeleri iptal etmesi halinde bu kararı yok hükmünde olacaktır. Hükümet, söz konusu maddelerin iptal edilmesi halinde, bu hukuksuz kararı kaale almadan, iptal edilen maddeler de dahil olmak üzere paketi bir bütün halinde referanduma sunmalıdır." Diğer bir deyişle, Osman Can AKP'ye fiilen anayasayı uygulamamasını, anayasadan aldığı yetkiyi kullanan bir kurumu * hükümet gücünü kullanarak ilga etmesini öneriyordu.
Hatta daha da ileri gidiyor ve düşüncelerini netleştirmek adına yaptığı ikinci açıklamasında anayasal düzeni koruyan Anayasa Mahkemesi'ni ve üyelerini, anayasal düzeni cebren ortadan kaldırmak isteyen Talat Aydemir ile özdeşleştiriyordu: "5 general darbe yapar, TBMM bunu kabul ederse yeni bir hukuki durum doğar, parlamento tutumunu net biçimde ortaya koymalı. O zaman Talat Aydemir sonucu ortaya çıkar." "Talat Aydemir sonucu" ise şundan ibarettir: idam! Talat Aydemir ve Fethi Gürcan, 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963 tarihinde Harbiyeliler ile birlikte ayaklanmalarının ardından asılmışlardı. Osman Can, Anayasa Mahkemesi üyelerine de benzer bir son mu düşünmektedir? O halde, Can'ın söylediklerinden çıkan, bir savaş ilanıdır. Görünen o ki, Osman Can, Anayasa Mahkemesi üyelerini Sultanahmet'te çınar ağaçlarında asılı görmek istemektedir.
Osman Can'ın yargı çevrelerinde tepki toplayan ilk açıklamasından çok daha sert bir ikinci açıklama yaptığı ortadadır. Bu, anayasal düzene yönelik fiili bir savaş ilanıdır. Bu nedenle kendisine Türk Ceza Kanunu'nun anayasal düzeni cebren ilga etme ya da buna teşvik etme ile ilgili maddelerini hatırlatma gereği duyuyoruz. Böylelikle, bir kez dahi okumadığı Türk Ceza Kanunu'nun birkaç maddesini öğreneceğini umuyoruz. Osman Can açıklamalarıyla, Ceza Kanunu'nun 309. Maddesi kapsamındaki suçu işlemeye teşvik etmektedir. TCK'nın 309. Maddesi'nin ilk fıkrası şöyledir: "Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar." Osman Can'ın suçu mevcut anayasal düzeni hükümet gücü kullanarak cebren yıkmaya teşvik suçuna girmektedir. Bu nedenle TCK'nın 214. Maddesi kapsamında yer almaktadır. 214. Madde'ye göre, suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Tahrik konusu suçun işlenmesi halinde ise, tahrik eden kişinin suça azmettiren sıfatıyla cezalandırılması gerekmektedir. Başka deyişle, hükümetin Osman Can'ın önerisini kabul etmesi ve Anayasa Mahkemesi kararını yok hükmünde sayması halinde, Osman Can'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmek zorundadır.
Türk Ceza Kanunu, raportör Osman Can'ı anayasal düzeni ilgaya teşvik ile itham etmektedir. Peki, anayasal düzeni korumakla yükümlü savcılar Osman Can'ı itham etmekte midir? Mesele budur!
Ve suçluyor muyuz? Kesinlikle!
Tarihte SS subayları nasıl suçlandılarsa, Gestapo üyeleri nasıl suçlandılarsa, yine öyle! Çağdaş SS subaylarının olmadığı bir düzen özlemiyle...
yandaş olmayan basının ve köşe yazarlarının sevmediği, yandaş olan basının ve köşe yazarlarının sık sık ekranlara çıkarıp övgüler yağdırdığı hukukçu. hukukla ilgili sürekli demeçler verir, konuşmalar yapar. doğru mu konuşur yanlış mı? kimine göre doğru kimine göre yanlış.
Hukuk dünyası varsa, Osman Can o dünyada hukuk katleden kişi olmalı. Hukuk devletinde "Anayasa kararını kaale almayın" diyebilecek biri. raportör Osman işte.