son zamanlarda izlediğim en etkileyici film değildi. fakat korku, gerilim severlerin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. ışık, görsellik, oyunculuk doyurucuydu. özellikle isabelle fuhrman görülmeğe değer bir performans sergilemiş.
filmin yaklaşık son 30 dakikasında açıklanan süpriz oldukça özgün olmakla birlikte, son 1 dakikası için beklediğim gol nedense atılmadı. veya senaristler öykü üzerinde fazla kafa yormak istemediler. bu arada esther gibi bir kız, 'anne ölmeme izin verme' dememeliydi. böyle bir karakter yalvarmaz.
piyasada korku, gerilim filmi diye dolaşan filmlere nazaran kat kat başarılı bir filmdir. tam bir oyunculuk harikasıdır. olayın gidişatı, çözümlenmesi, çekim açıları birbirini tamamlar niteliktedir.
hatta şu sıralar vizyondaki paranormal activity rezaletinin yanında oscara aday korku filmidir.
--spoiler--
filmdeki babayım diye geçinen soğan erkeğinin çok önce ölmesi gerekirdi bence. deli oldum adama. inanmam da inanmam, esther öyle şeyler yapmaz da yapmaz, aaaa olur muymuş hiç. ter bastı sinirden. o bıçakları yerken de ohhhh dedim. max denen velete de sinir oldum, geberip gidecek hala tık yok, hiç bir şey belli etmiyor. neyse o ufaktır, bebedir anlamaz diyerekten affediyoruz kendisini.
--spoiler--
feci şekilde geren bir filmdir. başarılıdır keza. öcü hikayesi beklerken ters köşe yapması filmin bir başka artısı olmuştur. çığlık bile attırır yanınızda üstünüze sıçrayacak şakacı arkadaşlarınız var ise.
bir daha dönmemek üzere ankara'ya veda edeceğiniz gün, arkadaşların hadi son bir kez sinemaya gidelim ısrarıyla gidilen filmdir.ankara'ya veda etmek için daha güzel bir film düşünülemez. *
Tam uykuya dalmak üzereyken,dehşet ötesi sesiyle sizi ayağa kaldıran, "şimdi senin canına okuyacağım" diyerek, ellerinizi açıp onun bulunduğu yöne doğru hamle yapıp ıskalaladığınız sivrisineğe "evdeki düşman" denir.
-----spoiler--
tam olarak ters köşe sayılmasa da sonunda şaşırtmayı başarabilen çok başarılı bir gerilim filmidir. film ne kadar çok klişe barındırsa da ya da bir çok saçma unsur içerse de sizi gerim gerim geriyor.
ne kadar başarılı olsa da filmin kalitesini aşşağıya çeken unsurlar yok da değildi. filmin içerisinde onlarca klişe vardı. özellikle ilk yarıda. mesela aniden haraket eden kamera, açılan buzdolabı kapağı ya da normal bir kapı ile başlayan gerilimli müzik ve kapandığında ortada hiçbir şey olmaması, birçok şeyin neyle sonuçlanacağını önceden kolayca tahmin edebileceğiniz sahnelerin bulunması, bu filmde de inanmayan mal bir karakterin (baba karakteri) bulunması vb. ayrıca fimin en sonunda annenin estheri botanik bahçesinde bırakıp polislere yöneleceğine başka yöne gitmesi (hay senin kafana) ve pek tabiiki beklediğimiz üzere estherin arakadan gelmesi ve boğuşmaya devam etmeleri estherin bir türlü ölmemesi en klişe ve saçma kısımlarıydı filmin.
esther denen güzel kızın oyunculuğu gerçekten müthişti. karakteri oynayan oyuncunun adı ısabelle fuhrman. bildiğim kadarıyla kendisi daha 12 yaşında. ama yaşına rağmen filmde döktürmekte. korkutucu olmayı başarabilmiş. güldüğünde çok sempatik gözükmekte ama kötü bir bakış attığında ya da ciddi ciddi baktığında adamı altına ettiriyor! yalnız kafamı karıştıran şey o malum şaşırtıcı olayı (şimdi onu sölemiyim bari. tadı kaçmasın) öğrendikten sonra estherin görünüşü değişti. o kadar ki ben onu oynayan kızın değiştiğini düşündüm. acaba gerçekten başka birimi oynadı o sahneleri.
filmdeki diğer oyunculuklar normaldi. ama aile babası karakterinin (artık iskele babası mı desem bilemedim) bu kadar mal olması ve çoğu amerikan filmin görülen "inanmıyorum sana" salatasını çok uzatması insanın sinirini bozan bir etmen olmuş. çoğu amerikan filminden buna alışığız ama burada artık level atlamış bu olay. kadın anlatıyor da anlatıyor adam "inanmam" diyor. sanki scary movie filmini izliyoruz da kendi kendiyle dalga geçiyor film. ama tabi sonunda doğal olarak hakkın rahmetine kavuşuyor iskele babamız. heralde kimse de bu adamın ölüğüne üzülmemiştir sanırım. gerçi bu olay kötü olsa da esther karakterinn müthiş oyunculuğu ve küçük dilsiz kızın (aryana engineer -max) şirinliği bu kötü etmeni dengeliyor. bu ikisi filmi taşımış yani.
ayrıca filmde bir tane de porno içerikli sahnemiz var ama asıl vurucu olan estherin buna şahit olması. zaten bu kız film boyunca her delikten çıkıyor. ama anne babanın seksi mutfakta yapmayı tercih etmelerinin de kızın buna şahit olmasında etkisi var.
ayrıca şu filmdeki psikolog için de br çift lafım var. vallaha çocuklar duymasındaki taş fırın erkeğini haklı çıkartacak derecede sinir bozucuydu. bir işe yaramayan ama parayı da oluk oluk götüren biriydi.
--spoiler--
sonuç olarak eğer gerilim filmlerinden hoşlanıyorsanız bu film sizi gerer arkadaş. bonus olarak da şaşırtıcı bir son var filmde! kaçırmayın yani! kapanış cümlesini annemizin güzide lafıyla yapalım! "I am not your fucking mother"
tam da artık bıktım içine şeytan girdili korku filmlerinden derken bu ön yargımı yıkan filmdir. gerilim budur dedirtiyor insana. ester kızımız insanı dert sahibi eden bir güce sahip adeta eve misafir gelen çocuk tadında. tokadı yediği sahnede eminim herkes bir oh çekecektir. kesinlikle bir tutarsızlığa sahip olmadığı ise sonunda anlaşılıyor. gerilim dalında izlenmesi gereken filmlerden kesinlikle.
mutlaka izlenmesi gereken bir film. konu gayet çarpıcı.
klişe korku film öğelerinin sıkça kullanılmasına rağmen, ters köşeye yatıran atakları yok değil. özgün...