bugün

bildiğin, güçlü olanın güçsüzü ezmesine dayanan kanundur. vahşi hayatın her alanında, dahası canlı olan her varlığın doğasında bulunan bir kanundur. evet evet, biz insanların da doğasında bulunan kanundur. şimdi biz medeniyiz ya, yasalar çıkartıyoruz ya, bizi hayvanlardan ayıran şey düşünme yeteneğine sahip olmamız ve yüksek irademiz ya; işte zamanı geldiğinde hepsi bu orman kanunua yenik düşer efendim. inanmayan pek ala çevresine baksın. daha insanın bebeklik döneminde başlar bu kanun hayatımızın her alanını işgal etmeye; yanındaki çocuğun oyuncağını beğenen velet güç kullanarak diğerinin elinden almaya çalışır oyuncağını. şimdi biz ne kadar sosyal bilinç, adalet diye yırtınsak da unutulmaması gereken bir vecize vardır ki o da şudur: herkes eşittir ama bazıları daha eşittir .

devletler arasındaki ilişkileri belirleyen güç de tam olarak orman kanunudur. devlet dediğin şey de pekala insanların yaratmış bir kavram olduğuna göre canlı bir varlık olarak kabul edilebilir. onun için, ezilmiş ve sömürülmüş toplumlara ağlayıp sızlanmak yerine elimizde olmayan doğa gerçeklerinin farkına varmak gerekir. çünkü, olması gereken şey ile olmakta olan şey çoğu zaman birbiriyle örtüşmez maalesef.

uzun lafın kısası, güçlü olduğun sürece yaşarsın, güçten düştüğün vakitte de ancak gözyaşı dökersin.
1982 anayasanın "ormanların korunması ve geliştirilmesi" ve "orman köylüsünün korunması" başlıklı 169 ve 170. maddelerinden güç alan kanundur.

ayrıca devletin genel ve özel af kapsamı dışında tuttuğu nadir konulardan biride orman suçları olması da bu kanunun ve anayasanın ilgili maddesinin dikkat çekici yönlerinden biridir.
(bkz: besin zinciri)
mecazi olarak, toplum içinde güçlünün güçsüzü yenmesine, istediğini yaptırmaya çalışmasına denir..

bizim toplumda kalabalık aşiretler bireyleri, diğer bireylere güç göstesi yapmaktadır. mesela nihat doğan bunu yapmıştır, ibrahim tatlıses e tv den seslenerek http://www.youtube.com/watch?v=B-emeManrfY orman kanunu nu yapmıştır, aşiretini ortaya atarak, güvenerek...

mesela şehirler de, beni niye geçtin, bana niye korna çaldın diye adam, şöför dövmektedirler arkasına güvenenler. toplum devlete sığınmıştır, önce allah a tabiki. devletin bu konulara çare bulması ve şahitlerin de korkmaması gerekmektedir.

bunun dışında suç örgütleri de toplanabilmektedir...

kardeşçe yaşamak dileği ile inşallah...
1 Mart 2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun Ek 9’uncu maddesine eklenen fıkraya göre,

karayolları sınır çizgisi içindeki ormanlık alanlarda:

“Devlet ormanlarında, erişme kontrolü uygulanan karayollarındaki ulaştırma yapıları ve müştemilatı olan hizmet tesisleri ile bakım işletme tesislerine, karayolu sınır çizgisi içinde kalmak kaydıyla izin verilir. Devlet idareleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan, işletilen, işlettirilen veya yap-işlet-devret modeli esas alınarak yaptırılan ve işlettirilen bu tesislerden herhangi bir bedel alınmaz.”

herhangi bir bedel alınmaz. şaka gibi.