türk edebiyatı'nın en kraL şairLeri arasındadır..kendinden emin duruşu , güçLü kişiLiği ve yıkıLmaz bir tavır sergiLemesi en önemLi özeLLikLeri arasındadır..zaten şiirLerinde de bu güçLü yanını en güzeL biçimde göstermektedir..
bir zamanlar "cumhuriyet" gazetesine hazırladığı bulmacaları yine "cumhuriyet" meyhanesinde eksiksiz çözmek suretiyle arkadaşı sait faik i göt eden türk şiirinin gelmiş geçmiş en büyük serbest şiir ustası..
Türk şairi. 1914 yılında istanbul'da doğdu. Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdikten sonra bir süre istanbul Üniveritesi Edebiyat Fakültesi'nde öğrenim gördü. Çeşitli memurluklarda, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı.
Kendinden söz ettiren ilk şiirlerini 1936 yılında varlık dergisinde yayımladı. şiire getirmek istediği hava, verdiği örnekler öylesine ilginç oldu ki, yurdumuzda pek görülmemiş büyük bir ilgiyle karşılandı.
Şiiri bir takıp kalıp ve şekilden kurtarma çabasındaydı. Şiiri daha kısa, daha basit ve kolay bir şekle soktu. Dili son derece duru, adeta yalın bir halk diliydi. Konusunu da o güne dek şiire girmemiş olan günlük yaşamdan, basit olaylardan seçti. Çoğu şiirlerinde yergi ve taşlamalara da yer verdi.
Şiir içe doğduğu gibi söylenmeliydi. Uyum, kelimelerden çok, sözlerin bütünlüğünde aranmalıydı.
Şiirlerinin yanı sıra başarılı çevirileriyle de kendine büyük bir ün yapmış şairlerimizdendir.
Eserleri :
Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı (şiir kitapları), Nasrettin Hoca Hikayeleri, Fransız Şiir Antolojisi (derlemeler), La Fontaine Masalları, Üç Hikaye (Gogol'dan), Antigone (Jean Anouihil'den) (çevirileri).
garip akımı ile türk şiirinin istemeden de olsa içine etmiş şair.. yapmak istedikleri yanlış anlaşılınca, herkes onun gibi yapamayınca bu hale geldi işte.. herkes şair oldu.. yazık!
En büyük hayranı M. Şeref Özsoy olan şairdir. Eline Orhan Veli'yle ilgili ne geçerse toplar. şair üzerine bir de kitap yazmıştır "kanıksadığım biri" adında.
Beyoğlu'nda bir ara sokakta Orhan Veli şiir evi" vardır. ikinci el kitaplar, dergiler, çay, kahve vb ile hoş zaman geçirilebilir.
istanbul deyince aklıma
yahya kemal gelirdi bir eyyam
şimdi orhan veli gelir.
deminden beri dilimin ucundasın orhan veli
deminden beri senin tadın senin tuzun
senin şiirin senin yüzün
yaralı bir güvercin misali
başımın üstünde dolanır durur
gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
neresine mi arayan bulur
erbabı bilir
deli eder insanı bu şehir deli
kadehlerin çınlasın orhan veli
domates, zeytin, soğanı yemez; sarmısak ve ciğerden nefret eder;sucukla pastırmaya bayılırdı. her çeşit balığı, pilavla makarnanın salçalısını, sebzelerden enginarı, kuru fasulyeyi iştahla yerken, süt ve çiğ yumurtadan adeta kaçar ama,sütten yapılmış tatlılarla yumurtanın çok pişmişini severdi. ilk zamanlar tütünden nefret etse de kısa zamanda tiryakisi olur. koyu çay, şekersiz kahve ve şarap içmeyi sever; göksu deresi'nin denize döküldüğü yerdeki kırmızı eve hayrandır. yürümeyi çok sever, bazen beyoğlu'ndan sarıyer'e kadar yürüyerek, ıslık çalarak gittiği olurdu.
yenilikçi karşıtı olan ve bu durumun farkında olmadığı için acıdığım edebiyat öğretmenimizin "orhan veli fransız özentisi, ölçüsüz uyaksız şiiri edebiyatımıza getirdi" gibi sözlerle eleştirdiği aslında ölçü ve uyağa çoğu şairimiz kadar dikkat etmemişse bile en az onlar kadar ve çoğundan daha fazla insanı etkileyen şiirler yazmış olan şair.
Ankara'da posta çukuruna düştükten bir hafta sonra ölmüştür. ama asıl ölüm sebebi çukura düşmeden önce geçirdiği trafik kazasıdır. bu trafik kazasında beyin sarsıntısı geçirmiştir. ölüm sebebi bu beyin sarsıntısıdır. ama çukura düşmesinin sebebi de bu kaza olabilir.
şiiri kurallardan ve kafiyelerden ayıklayarak basitleştiren,biçimden çok anlama önem veren ve türk şiiri için kilometre taşı olan şair.türkiye'de birçok insan orhan veli'nin şiirlerini okuduktan sonra bunu ben de yazarım demek gibi bir hataya düşmüştür fakat orhan veli şiiri bu derece anlamlı bir şekilde basitleştirmek için yıllarca çalışmıştır.ayrıca met-üst türkiye'de üç insandan beşi şair der bunun da en önemli nedeni orhan veli'dir.
tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunanlardır;işte o da bir dönüm noktasıdır, şiire çok daha başka bir anlatım getirmiş ve artık be nesile intikal ettiği için an'ane olmuştur.o kitapların öğrettiğinden daha fazlasını arayan sanata yeni kayıtlar sokan zaattır...
deli eder insanı bu dünya; bu gece,bu yıldızlar,bu koku,bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç...
isim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir bas düşünürüm basımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem
YALNIZLIK SIIRI
Bilmezler yalnız yasamayanlar nasıl korku verir sessizlik insana
Insan nasıl konusur kendisiyle
Nasıl kosar aynalara bir cama hasret bilmezler
O gece gördüm onun gözlerinde gördüm
Gün ne güzel dogmus meger acık denizde
Onun saçları ögretti bana dalgayı
Çalkandım durdum dalgalar içinde