yıllardan sonra gelen kötülenme editi: orhan veli kanık başlığına yıllar önce sadece türk şair gibi bir tanım yapmışım. kötüleyen arkadaş sözlüğün o zamanlar yeni açıldığını ve benimde açabildiğim kadar fazla başlık açarak sözlüğün gelişimine katkıda bulunmak istedeğimden bihaber doğal olarak kötülemiş. yıllar sonra en sevdiğim şair hakkında yazdığım kötülenince bu açıklamayı yapma gereği duydum. bonus olarakta en sevdiğim şiirlerinden birini koydum.
Ben Orhan Veli
"Yazık oldu Süleyman Efendiye"
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne ingiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır usağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
ismini söyleyemem
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
Sadece üdeba arasındadır.
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer.
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendiye
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir aksam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kilindi, gömüldü.
Duyarlarsa olduğunu alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazi siyle:
'Ölüm Allahın emri,
'Ayrılık olmasaydı.'
Ben Orhan Veli
Ben ORHAN VELi. 1914'te dogdum. Bir yasında kurbagadan korktum. Iki yasında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe basladım. Dokuz yasında okumaya, on yasında yazmaya merak saldım. On üçte Oktay Rıfat'ı on altıda Melih Cevdet' i tanıdım. On yedi yasında bara gittim. On sekizde rakıya basladım ve sarkı söylemesini çok sevdim. On dokuz yasından sonra da avarelik devrim baslar. Yirmi yasından sonra para kazanmasını ve sefalet çekmesini ögrendim. Yirmi beste basımdan bir otomobil kazası geçti. Çok asık oldum. Hiç evlenmedim. Ben ORHAN VELi... Ben ORHAN VELi...
Yazık oldu SÜLEYMAN EFENDi'ye mısra-ı meshu'runun yazarı. Duydum ki merak ediyormussunuz hususi hayatımı. Anlatıyım; evvela adamım. Yani sirk hayvanı filan degilim. Burnum var, kulagım var -pek biçimli olmamakla beraber- Bir evde otururum, bir iste çalısırım. Ne basımda bulut gezdiririm ne sırtımda mühr-ü nübüvvet, ne ingiliz kralı kadar mütevazıyım ne de Celal Bayar' ın ahır usagı gibi aristokrat. Ispanagı çok severim, puf böregine hele biterim . Malda mülkte gözüm yoktur. Valla yoktur... Oktay Rıfat la Melih Cevdet'tir en yakın arkadaslarım. Bir de sevgilim vardır pek mutebel, ismini söyleyemem. Edebiyat tarihçisi bulsun. Ehemmiyetsiz seylerle de ugrasırım. Mesgul olmadıgım ehemmiyetsiz sadece yazarlar arasındadır. Ne bileyim belki daha bin bir huyum vardır ama ne lüzum var hepsini sıralamaya. Onlar da bunlara benzer...
YALNIZLIK SIIRI
Bilmezler yalnız yasamayanlar nasıl korku verir sessizlik insana
Insan nasıl konusur kendisiyle
Nasıl kosar aynalara bir cama hasret bilmezler
O gece gördüm onun gözlerinde gördüm
Gün ne güzel dogmus meger acık denizde
Onun saçları ögretti bana dalgayı
Çalkandım durdum dalgalar içinde
isim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir bas düşünürüm basımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem
tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunanlardır;işte o da bir dönüm noktasıdır, şiire çok daha başka bir anlatım getirmiş ve artık be nesile intikal ettiği için an'ane olmuştur.o kitapların öğrettiğinden daha fazlasını arayan sanata yeni kayıtlar sokan zaattır...
deli eder insanı bu dünya; bu gece,bu yıldızlar,bu koku,bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç...
şiiri kurallardan ve kafiyelerden ayıklayarak basitleştiren,biçimden çok anlama önem veren ve türk şiiri için kilometre taşı olan şair.türkiye'de birçok insan orhan veli'nin şiirlerini okuduktan sonra bunu ben de yazarım demek gibi bir hataya düşmüştür fakat orhan veli şiiri bu derece anlamlı bir şekilde basitleştirmek için yıllarca çalışmıştır.ayrıca met-üst türkiye'de üç insandan beşi şair der bunun da en önemli nedeni orhan veli'dir.
Ankara'da posta çukuruna düştükten bir hafta sonra ölmüştür. ama asıl ölüm sebebi çukura düşmeden önce geçirdiği trafik kazasıdır. bu trafik kazasında beyin sarsıntısı geçirmiştir. ölüm sebebi bu beyin sarsıntısıdır. ama çukura düşmesinin sebebi de bu kaza olabilir.
yenilikçi karşıtı olan ve bu durumun farkında olmadığı için acıdığım edebiyat öğretmenimizin "orhan veli fransız özentisi, ölçüsüz uyaksız şiiri edebiyatımıza getirdi" gibi sözlerle eleştirdiği aslında ölçü ve uyağa çoğu şairimiz kadar dikkat etmemişse bile en az onlar kadar ve çoğundan daha fazla insanı etkileyen şiirler yazmış olan şair.
domates, zeytin, soğanı yemez; sarmısak ve ciğerden nefret eder;sucukla pastırmaya bayılırdı. her çeşit balığı, pilavla makarnanın salçalısını, sebzelerden enginarı, kuru fasulyeyi iştahla yerken, süt ve çiğ yumurtadan adeta kaçar ama,sütten yapılmış tatlılarla yumurtanın çok pişmişini severdi. ilk zamanlar tütünden nefret etse de kısa zamanda tiryakisi olur. koyu çay, şekersiz kahve ve şarap içmeyi sever; göksu deresi'nin denize döküldüğü yerdeki kırmızı eve hayrandır. yürümeyi çok sever, bazen beyoğlu'ndan sarıyer'e kadar yürüyerek, ıslık çalarak gittiği olurdu.
istanbul deyince aklıma
yahya kemal gelirdi bir eyyam
şimdi orhan veli gelir.
deminden beri dilimin ucundasın orhan veli
deminden beri senin tadın senin tuzun
senin şiirin senin yüzün
yaralı bir güvercin misali
başımın üstünde dolanır durur
gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
neresine mi arayan bulur
erbabı bilir
deli eder insanı bu şehir deli
kadehlerin çınlasın orhan veli
En büyük hayranı M. Şeref Özsoy olan şairdir. Eline Orhan Veli'yle ilgili ne geçerse toplar. şair üzerine bir de kitap yazmıştır "kanıksadığım biri" adında.
Beyoğlu'nda bir ara sokakta Orhan Veli şiir evi" vardır. ikinci el kitaplar, dergiler, çay, kahve vb ile hoş zaman geçirilebilir.
garip akımı ile türk şiirinin istemeden de olsa içine etmiş şair.. yapmak istedikleri yanlış anlaşılınca, herkes onun gibi yapamayınca bu hale geldi işte.. herkes şair oldu.. yazık!