Mantıklıdır. sonuçta haftada bir darbe yapılan fiji nin siyasette başarılı olduğunu düşünenler de olabilir. Ancak bir ülkenin insanları darbe korkusuyla yaşamamalı ya da bir generalin gereksiz bir açıklamasıyla kendilerini gergin bir ortamda bulmamalıdır. askerin işi ülkeyi düşmanlardan korumak değil midir? halkın seçtiği millet vekilleri zaten mecliste siyaseti yapmakta. herkes kendi işini yapmalıdır.
Avrupa'nın hiç bir ülkesinde ya da Amerika'da devletin ideolojisini dolayısıyla anayasasını tehdit eden ne bir din şeriaatı tehlikesi ne de ayrılıkçı bir hareket mevcuttur . Bu tavsiyeyi veren ülkelerin orduları da özel şirket mantığıyla kurulmuş para ile kiralanan askerlerden ibarettir . Teröre finansal kaynak sağlayan , emperyalist politikalar
yoluyla bir tüketim diktatörlüğü yaratan ulusların demokrasiden ve de özgürlükten bahsetmeye hele ki bu hususta başka bir ülkeye ders , tavsiye vermeye hakkı yoktur . Askeri siyasete bulaştıran , 12 mart 1971 , 12 eylül 1980 darbelerine ülkemize dikte ettikleri soğuk savaş politikaları ile sebep olan ve komünizm ile savaş adı altında yurttaşlarımızı sağ-sol siyaseti ekseninde kutuplaştırıp , faşist milliyetçiliği ve dinciliği pompalayan , demokratik laik sol görüşlü insanları ve aydınları , işçileri sindirip varlıklarına ambargo koyan zihniyetin dalga geçer gibi tavsiye veriyor .
Avrupa'da demokrasi anlayışı işçi sınıfının ve burjuva ahlakının gelişimi üzerine kurulu olmasından dolayıdır ki ordu'nun demokrasiye ayak bağı olduğu düşünülmektedir , bu akıl yürütmeyi pompalaladıkları darbeler ile acı bir şekilde bizlere yaşatmışlardır .
Oysa Türkiye cumhuriyeti ulusal bağımsızlığını ve demokratik , laik , sosyal devlet yapısını ne bir işçi sınıfı ne de burjuva ahlakı üzerine kurmuştur . Bugün hala ordudan darbeci diye korkuluyorsa ve de demokrasi önünde bir engel olarak görülüyorsa bunun en temel sebebi neo-liberal ekonomi politikalarıyla dünyayı parselleyen siyasi güçlerin ülkemizi hala ekonomik ve siyasal anlamda baltalıyor olmasındandır . Ordu'nun bir imaja ihtiyacı yoktur ; zira misyonu ve de toplumsal dinamikleri açık bir şekilde ortadadır . Bunun ötesine geçerek orduyu cuntacı gibi gösterenler ise ya cahildir ya da art niyetlidir.
ordu siyasetten elini çeksin de memleketin ve milletin anasını diledilğiniz gibi ağlatın, budur asıl söylemeye çalıştığınız öyle değil mi? adamı katil eder bunlar yaa.....
avrupalılardan duyunca ters gelmiş olabilir, gelmemelidir. tsk, hükümete bağlı bir kurumdur. kendi içindeki rütbe hiyerarşisine çok dikkat eden bir kurumun buna da dikkat etmesi gerekmektedir. çekincelerini açıklarsın, düzeltilmesini düşündüğün şeyleri söylersin ama bunun da bir adabı bir yolu vardır.
en büyük atatürkçü geçinen kimselerin eleştirdiği cümle. lakin bilmezler ki atatürk'ün " ya askerlik ya da siyaset " dediğini , bunun üzerine ismet inönü gibi bir komutanın askerliği bıraktığını , fevzi çakmak gibi bir mareşalin ise sevdiği askerliği bırakmayıp siyasetten elini eteğini çektiğini. sonuçta kararımızı vermeliyiz . ya darbe olsun bir daha da demokrasicilik oyunu oynamayalım , ya da adam gibi demokrasiyi içimize sindirelim.
vay be, elin adamına bak!
bizim demokrasimiz hakkında yorum yapıyor. sana ne ulan, sa-na-ne!
ordu bizim değil mi, sever de döver de!
ha bizim türbanlı bayanlarımız hakkında ileri geri konuşursan, gözümsün.
ona diyecek bir lafım yok!
o zaman ben de seninle beraber dünyaya nasıl rezil olduğumuzu haykırırım.
(bkz: sen bir şey anladın mı)
turkiye'nin de ab'ye "krallar ve kraliceler siyasetten elini ceksin. nasil olur da bazi insanlar dogustan soylu sayilir ve halkin sectigi insanlarin bile ustunde olur" diye karsilik vermesini gerektiren ab aciklamasi. turkiye'de ordunun yeri baskadir, turkiye sizin gibi baris icinde bir bolgede degil dendiginde "demokrasi standarttir, her yerde ayni olmalidir" diyen ab'ye bizler de "demokrasi standarttir. kraliyet demokrasiye de insan haklarina da aykiridir" diyoruz. sizler tsk'nin turkiye'deki konumunu anlamakta zorlaniyorsaniz bizler de kraliyet sistemini ve 21. yuzyilda hala kraliyetin nasil yeri oldugunu anlayamiyoruz.
ordunun silahi oldugu ve silahi olan birinin düsüncesini söyleyince neler olacagi düsünülürse dogru denilebilecek önerme. silahi olan birinin ya da birilerinin fikirlerini uygulatmayi birakin açiklamasi bile demokrasiye ters düser.
türk siyasetinden elini çekmesi gerekenler kimlerdir?
1- din sömürüsü yapanlar,
2- kendi menfaatlerini halkın menfaatlerinden önde tutanlar,
3- dokunulmazlığın arkasına sığınmak isteyenler,
4- uzaktan kumanda ile idare edilen kuklalar,
5- kendini oturdukları koltuğun tek sahibi olarak görenler,
6- halkın meydanlarda yaptığı birleşin çağrılarına kulaklarını tıkayanlar,
............
bu liste uzadıkça uzar.
belki de türkiye cumhuriyeti kurulduğundan bu yana hiç bu kadar tehlike altında olmamıştır. laiklik tehlike altındadır. avrupa birliğine girişi bir silah olarak kullanan bir çok devlet siyasetimize ve yaşayış şeklimize istedikleri şekilde müdahale edebilmektedir. bırakın avrupa devletlerini kuzey ıraktaki bir çapulcu bile türkiye cumhuriyetine dil uzatabilmektedir. iktidar rejimsel değişikliklerle uğraşırken, muhalefet deniz baykal ın hiyerarşisinde kendi içerisindeki sorunları çözmekten bile acizdir. meclis başkını meclisi dindarlar ve dinsizler olarak ikiye ayırabilmetedir. ordu siyasetin içinde olmamalıdır fakat yapılan siyaset ülke çıkarları ve refahını korumayı, milletini yüceltmeyi, cumhuriyeti sürdürmeyi amaç edindiği sürece. şu da unutulmamalıdır ki şu andaki siyasi yapılanmanın önünü son askeri rejim dönemi açmıştır.
muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. bu unutulmamalıdır.
Avrupalı mantığı hiç bir zaman siyaset kurumunun emrinde olan militarist bir kurumun, duruma göre parlamentonun,hükümetin ve anayasanın üzerinde olmasını kavrayamaz. Oysa biz Türklerin son derece kanıksadığı bir durumdur bu. iki defa direkt(1960,1980),iki defa da dolaylı(1971,1997) yoldan ayar yemiş olan Türkiye siyaseti / toplumu,ordunun ülkenin dış savunması yapmaktan başka bir anlam taşımadığı Avrupa ülkelerine,ordunun niye bu kadar sistemin göbeğinde olduğunu anlatamaz,düşünemiyorum bile..
Her Türk asker doğardan tutta,ordu gelse de şu siyasetçileri bir sallandırsa Taksim meydanında uzanan spektrumda,toplumun anlam dünyası bu kadar şiddet ve iktidar kavramlarını çağırıyorken,sivil toplum,demokrasi,insan hakları vb. kavramlar bizim için yalnızca tatlı bir hayal olmaya devam edecek. Dincilik background'lu bir muhafazakar siyasal çizgiyle küflenmiş bir Kemalizm dürtüsü arasında sıkışmış siyasi alanımız var,ne mutlu bize.. Böylesi bir siyasal yapı arz-ı endam ettiği müddetçe elin Avrupalısı arada bir kafasını şöyle bir uzatıp,öğrenin artık şu liberal demokrasiyi,sosyal demokrasiyi gibisinden laflar söyleyecek,sen iste veya isteme..
efenim, büyük büyük memleketler, gidip yazlık olarak kendilerine memleket istila ederken, diğer büyük büyük devletler veya oluşumlar * onları sadece tavsiye şeklinde kibarca kınarken, bizim ordumuza meli malı gibi gereklilik kiplerinin iliştiriliverdiği kazık cümleler sarfedebiliyorlar, hiç çekinmeden...derhal onu yapmalısın, derhal bunu yapmalısın, bak cetvel geliyo ona göre *... bizde burda sayım yapaduralım biz çağlan da şu kadar kişiydik, siz kaç kişiydiniz,* vs... yiyin birbirinizi efenim, biz geri kalmaya mahkum bir toplumuz, çünkü bizim kutsal değerlerimiz var,dokunulmazlarımız var, m.k. atatürk öldürdüm sanmış ama öldürememiş o zihniyeti, kuyruğunu bırakıp giden bir kertenkeleymiş, zamanla tamamlamış kendini, bıraktığı kuyruğu hilafetti, yeni oluşan kuyruğu laiklik... dönem dönem oluşan en kutsal değerlerimiz,can parçası vazgeçilemezlerimiz...
ic politikamiza tsk'dan binlerce kat fazla karisan ab'nin ikiyuzlu ve cikarci aciklamasidir. turkiye cumhuriyeti vatandaslarinin yuzde doksandokuzu 1915'te yasananlarin soykirim olmadigini dusundugu halde bize zorla "tarihinizle yuzlesin, soykirimi kabul edin" diye antidemokratik baski kuran ab hangi demokrasiden hangi siyasete mudaheleden bahsediyor? hz muhammed'i terorist gibi gosteren, tum muslumanlara saldiran ve insanlari rencide eden karikaturleri savunan ab hangi yuzle turkiye'de dini inanclar rencide ediliyor diyebiliyor? irak'ta secilmis devlet baskaninin gorevden alinip insanlik disi bir sekilde asilmasina goz yuman ab ve abd hangi yuzle secilmislere saygidan bahsediyor? filistinde secimi kazanan hamas'i hukumetten dusurmek icin elinden geleni yapan, hukumeti tanimayan ab hangi milli iradeye saygidan bahsediyor? 5 yillik yurt disi yasamimda gordum ki ab ve abd icin en onemli sey ulusal cikarlaridir. onlar icin turkiye'de askeri yonetim daha iyiyse onu desteklerler, seriatci bir yonetim daha iyiyse onu desteklerler. yoksa filistinde ve irakta halkin dedigi olmasin, misir'da ve turkiye'de olsun, urdun ve suudi arabistan krallik olarak kalsin demek ne kadar tutarlidir, takdir size kalmis. ayrica oy verenlerin yuzde otuzdordunun, toplam secmenin yuzde yirmibesinin oyu nasil oluyor da tum milletin iradesi gibi yansitiliyor? ab neden antidemokratik secim barajini elestirmiyor?
ekonomik istikrarın yakalanması için yerinde bir önermedir. lakin ülkeyi kaos a sürükleyen bu siyasilerin var olduğu bir ortamda onlarda bu söylemleri ile haklıdır sonucunu yaratan durum.
ittihatçılardan bu yana sürüncemede kalmış bir konu olup resmi olarak zaten siyaset yapmaları yasak olan bir kurum. Ancak unutmayalımki tük devlet geleneğinle bağdaşmayanda bir husus.Kesinlikle ordunun siyasetle ilşkisi olmamalı ama bu sadece bir temenniden öteye geçemicek bir durum.