normal bir hayat yaşarsın. evin, işin, aşın hep aynıdır. onu sana hatırlatacak hiçbirşey yoktur ortalarda. derken bir şarkı çalar plak kalitesinde, veya bir film döner siyah beyaz. Belki de eski bir şiir duyarsın. istemesende onu özlediğini farkedersin. Kaçmaya çalışır, kaçamazsın. koşmaya çalışır düşersin. gözünü kapatırsın sanki göz kapağının içine yerleşmiş kalmıştır. kurtulamazsın. onu özlemişsindir artık..
onu özlemek, umarsızca.. sanki seni bir kaç gün önce terkeden, alaşağı eden o değilmiş gibi umarsızca.. atıldın bir köşeye tarifsiz, çırılçıplak, sanki bir acı paratoneri hepsi gelip patlattı kalbini acımasız, ama yine de onu özlemek.. onursuzca...
kokusunun odaya sindigi bir evde volta atarak icinizin acıdıgı aglamaya calısıp bogazınızda dügümlendigi kadehteki rakının acısını bastıran bir yürek buruklugu gözlerinizin her daldıgı noktadan onunla beraber cıkmanız ve kavusmak icin icinizdeki delice sabırsızlıktır onu özlemek.
90'ların eğitim sisteminde mücadele eden iç güveysinden hallicene bir öğrencisinizdir. sınıf içinde düşmemeye oynayan anadolu takımı formunda bir şekliniz vardır. o zamanın sisteminde öğretmenler tek tek okurdu yazılı kağıtlarını öğrencinin suratına . '' ayşe on, mehmet on '' derdi. işte o vakitler on'u özlemek deyiminin vucüt bulmuş halidir orta halli öğrencide. on'um olsa bende on alsam der durur. içini kemirir bu özlem taki zil sesi çalana kadar. sonrası takım elbise ile atılan çalımlar okul bahçesinde on kişiyi ipe dizmek, ve on'u özlediğini unutmak...
özlemek insanın içinde tüylü, yapış yapış bir şey.bir "an" da geliveren ama bir "an"da geçmeyen bir şey.öyle ki kişiye şartları, olayları dahi unutturacak boyuta geldiği, sadece "o" olsun,nasıl olursa olsun,yeterki olsun dedirten bir hadise...çok tehlikelidir, çok.
özlemek...onu özlemek...onları özlemek...özümü, öz yapanları özlemek...kısa ama öz sürse de...ya da hiç başlamamış olsa da,,, özlemek...
o kadar çok şey var ki, öz'üm dediğim ve özlediğim ve o kadar çok yazdıracak izleri var ki tüm onların , yazsam bırakın sabah olmasını mevsimler döner dolaşır tekrar kış olur ama yine de anlatamam meramımı...
işte onlardan biri düştü aklıma,, başlık gözlerimin önüne geldiğinde...
ne bir hayta veletlik anısı ne bir eş dost hatırası ne de uzaklarda nefes alıp veren ama artık benim olmayan bir çift bembeyaz el sahibesi...
o , taraftarlık denen aşkın , sırf rengine tutsak olduğun takım kazanınca sevinmek ya da kaybedince üzülmek olmadığını öğretenlerdendi...belki de en önde gideniydi...
takımının oyuncularından birini gönülden sevmek bir futbolsevmeze ne kadar komik veya saçma geliyorsa, on'a saygı duymamak ve on'u sevmemek de benim için imkansız...
ilkgençliğimin en güzel anılarında On'un ve on'un liderliğinde takımdaşlarının izleri var, hiç silinmeyecek...
ve benim en gönülden söylediğim tezahüratların başında gelirdi i love you hagi
sonra veda etti bizlere...on'un vedası çok koydu her sihirsevere... ali sami yen stadyumu'na bir pazar sabahı onun vedası ndan sonra hayatımda ilk kez ayak bastığımda görebildim ayak izlerini...yerli yerindeydi hala...
futbol ve futbolcu üzerine romantizm olur mu be kardeşim diyenlere:
o ne sadece bir futbolcuydu ne de oynadığı şey sadece futboldu...baska bir şeydi..
on'u cok sevdim...baska hiçbir ayaktopçusunu onun kadar gönülden sevmeyeceğime de eminim...
işte bu yüzden başlık vesile oldu, o ve on'un vedasıaklıma geldi... on u özledim...
"o" artık size dönmeyecekse ve siz hala onu özlüyorsanız vay halinize. "o"nu unutturacak başka bir "o" bulma şansınız çok düşüktür. çünkü sizin için "o"nun gibi kimse olamaz.tez elden tekil kişi zamirlerini * unutun ve biz ile yola devam etmeye çalışın.arkadaşlarınıza sarılın. zamanla geçer. yok yine geçmiyorsa hemen üniversite sınavına girin felsefe bölümüne tek tercih yapın, filozof olmanız yakındır.
karanlık gecelerde bazen fısıltı halinde kendinize itiraf etmektir. birşeyi değiştirmeyeceğini bilirsiniz ama yine de onu özlersiniz,istersiniz. eski resimlere bakarsınız mutlu anlarınıza geri gelsin istersiniz bir damla yaş süzülür sigaranın dumanın der kandırısınız ama siz o bırakıp giden için ağlarsınız kabul etmesenizde.
özlemek midir, yoksa olsaydı neler olabilirdi, devam edilseydi nereye kadar gidilebilirdi bunu mu düşünmektir? sizi en iyi anlayanlardan birini kaybetmenin verdiği hüzündür belki de, diğerlerine benzemeyen, anlattığınız her şeyi sabırla dinleyen birinin varlığını hissetmek istemektir yeniden bu belki de. yazdığı bir cümle dünyalara bedeldir, konuşamamıştır açıkça, bir şeyler mecbur etmiştir onu sessizliğe ama öyle şeyler söylemiştir ki üstü kapalı hep onu ararsınız yaklaşanlarda, boşa kürek çekiyorlardır ona benzemedikten sonra.
bazı engeller olmasaydı keşke o şansı verebilseydim diye düşünürsünüz bazen. nasıl da heyecanlanmıştınız halbuki o tek cümleyi okurken. bir şeyi denemeyi belki de ilk defa o seferki kadar çok istemiştiniz onun üstünüze titrediğini hissederken ve bundan garip, çocuksu bir mutluluk duyarken.
şimdi geriye bakınca üzer yaşanmamışlıklar da hatıralar gibi. ne yaptığını düşünürsünüz, eskisi kadar sık gelmez aklınıza belki, ama olduğu yer, kaldığı yer, gittiği yer hep aynıdır; doldurulamayacak bir boşluktan ibarettir hepsi. dürüstlüğünü ararsınız başkalarında nafiledir; bulamazsınız. kimse onun gibi değildir. bu kadar uzaktayken tek gerçeklik odur, aslında size yakın olanlar sadece birer gölgeden ibaretken. o cümledir size ne kadar değerli olduğunuzu hissetiren geriye kalanlardan, o tek cümle... **
o özlem hep bir bıçak kesiğinin izi gibi kalır yüreğinizde.
bazen unutursunuz o izin orada olduğunu ancak aklınıza geldiğinde o kesik atıldığı ilk günkü gibi acıyabilir.
hayaller kurarsınız, asla gerçekleşmeyeceğini bildiğiniz gibi.
cümleler kurarsınız, asla ona söyleyemeceğiniz.
hiç unutulmayacak yakıcı anılarınız daima sizinle olur.
zaman dersiniz geçirecek dersiniz.
geçirir evet ama hiç bir zaman sıfırlamaz.
özlenen şey o ise,gerisi teferruattır diyesim geliyor her seferinde.
onu özlemek beni benden alır, hayatla kavuşturur, o özlettirir o özlenendir hemde deliler gibi.