o hayatınızın askı olacak, birbirinizin hayatınızın askı oldugunuz gun gibi asikar olacak, var olan butun birbirinize karsı olası yanlısları yapıp senelerce birbirinizden ayrı gayrı omrunuzu gecireceksiniz, engelleri yıkıp zar zor nihayet kavusacaksınız, bu sefer de olum sizi erken yasta ayıracak..
oldu, gozlerim doldu.
filmdir, kitaptır, kurgudur deyip hayatı kaldıgınız yerden surdurmenize sebep.
Geçen hafta hayatın monotonluğundan sıkıldığım ve mucizevi şeylere inanmak istediğim bi anda birden aklıma geldi. Kitaplığımdan aldım tekrar okumaya başladım.
ilk okuduğumda saçma bulmuştum, bu okuyuşumda çok sevdim. Unutmam zor olacak bu romanı hatta.
Kalbimi ağrıttı. yıllarımı verdiğim insanı birden kaybetmiş gibi hissettim son sayfalarda. Dexter’ın acısıyla empati kurmak bile çok yordu beni. Bunu yaşadığımda herhalde yaşayamam bir daha. Ben yıllarımı verdiğim insanı tam kavuşmuşken böyle kaybetsem sanırım kendimi öldürüp onun yanına gitmeyi düşünürdüm. Tabii cennet varsa. Kahretsin ki o da yok. Ama en azından hiçliğe karışıp o azaptan kurtulurdum.
Emma sevilmeyecek gibi değil bence de.
Keşke hiçbir roman kötü sonla bitmese. Yapmayın lütfen böyle.
o bakışı daha önce bir yerde görmüştüm
kederin açık bir kitap gibi
çok uzun zamandır bu haldesin
biri sana birşey yapmış olmalı
ama bir gün güneş seni aydınlatacak
tüm gözyaşlarını gülümsemelere döndürecek
bir gün tüm hayallerin gerçek olacak
bir gün güneş seni aydınlatacak
o bakışı daha önce öyle çok gördüm ki
gözlerindeki üzüntünün farkındayım
yaşamın tıpkı bir dilek kuyusu gibi
nereye gittiğini sadece zaman gösterecek
ama bir gün güneş seni aydınlatacak
tüm gözyaşlarını gülümsemelere döndürecek
bir gün tüm hayallerin gerçek olacak
bir gün güneş seni aydınlatacak
yalnız gecelere elveda de
kuzey ışıklarına elveda de
soğuk kuzey rüzgarlarına elveda de
giden sonbahara elveda de ...
Kitabını okurken ne ara bittiğini anlamadım bile sonlarına geldiğimde hiç bitmesin diye yavas okumaya calıstığım bir kitaptır ve filminide çok başarılı bulmustum. Kitabını okurken de filmini izlerken de sanki yaşayan benmişim gibi ciğerim parçalandı göz pınarlarım kurudu. Filmi en az on kez izlemişimdir kitabınıda üç dört kez okumusumdur ama hâla sonlarına geldiğimde kendimi durduramıyorum.
beni zerre kadar etkilememiş kitaptır. ayrıca kalındır baya. bi yerden sonra bitse de gitsek durumuna geliyo insan. Türk edebiyatında yazarının eline verecek çok kitap vardır.
tarzım dışında olsa da, beni fazlası ile etkilemiş film. anna hathaway i sevmem, oyunculuğu donuk ve ruhsuz geliyor bana. ama hakkını yemeyelim güzel kalçaları ve vücudu var. filmi jim sturgess in yüzü suyu hürmetine izledim, bu kadar etkileneceğimi beklemiyordum.
konusu beni darmaduman etti, inat uğruna geçip giden yıllar. kendimi dexter in yerine koyunca daha bir kötü oldum, kimi seviyorsanız gidin söyleyin amk!! şu üç günlük dünyada pişman olmak yarım kalmak fena koyuyor. gidin söyleyin, içinizde kalımasın. reddedilseniz bile, denemiş olursunuz. bir ömür "keşke söyleseydim" deyip kendinizi paralamazsınız hiç değilse. emma ve dexter bir birilerini sevdiklerini bildikleri halde buna cesaret edemiyor, var ya en çok buna sinir oldum. amma da içerlemişim yahu.
david nicholls'un aynı adlı romanından uyarlanmış olan, jim sturgess ve anne hathaway'in malum rolleri paylaştığı, romantik janrında sayılabilecek, çok derinden yaralamasa da, izledikten sonra yürekte yer eden film.
--spoiler--
ama filmin esas oğlanı, o kadar her sene ya da evlenene kadar, bayan karaktere bu kadar bağlı olmasına, ya da aklından atamamasına rağmen, dönüp dolaşacağı yerin kürkçü dükkanı olacağı o kadar aşikardı ki! şahsi fikrimce oynadığı filmlerdeki rollerine derinlik katamayan, buzdolabı görünümlü anne hathaway'in rolün altından da gayet başarıyla kalktığını düşünüyorum. filmin sonunda nasıl kendisine araba çarptıysa, o andan itibaren, gözlerimden yaşlar süzülüverdi.
--spoiler--
belki kitabı daha da başarılıdır, kitaptaki betimlemeler, kişinin kendi aynasından, kendi iç dünyasından yansıtılmasına rağmen, filmdeki renkler, kareler, sahneler de, kendi sınıfına göre gayet güzeldi. ama yine de sevgili ile izlenebilecek bir film olduğunu düşünmüyorum. ne olursa olsun, sonu koyuyor!
gary moore un girişinde gitarı insanın götüne soktuğu, devamında sözleriyla cila yaptığı daha sonra attığı insanlık ayıbı soloyla insanı ikiye böylen şaheseri.