bugün
- 4 haziran 2024 anayasa mahkemesi kararları14
- sinemaya gitmeme sebepleri8
- bulunduğunuz yerin hava durumu24
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı27
- mfö'nün en güzel şarkısı13
- trt de memesi gözüken kadın37
- yahudileşmiş türk10
- erdoğan yargılanınca akplilerin savunmaları11
- israil'deki orman yangınına sevinen araptaparlar9
- galatasaray'a verilen komik faul10
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması14
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız9
- arda güler15
- sözlük erkeklerinin birbirini kıskandığı gerçeği8
- devletin imanı arttıkça aklı azalır11
- 4 haziran 2024 istanbul sıcağı9
- türbanlı porn starlar9
- 90 lı yıllara dair akılda kalanlar10
- jose mourinho51
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi10
- türkiye de intihar vakalarının artması9
- albay kemalin sözlükteki yeri10
- albay kemal13
- travesti ile aynı yatakta uyanmak10
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var9
- magicovento13
- taksim'e ekran dikip kuran yayınlamak13
- albay kemal sözlükten atılsın kampanyası16
- türkiye cidden almanyadan daha iyi13
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız19
- diyanetin bütçesi emekliye dağıtılsın8
- bütün sokak köpeklerini tehlikeli sanmak18
- hadise'nin parasız erkeklere tepkisi10
- icardi190519
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak20
- üstteki yazar tarzında entry gir14
- nihavend longa26
- neden evlenmiyorsunuz23
- sözlükte belindeki kemer olunacak kızlar10
- ismet gurbuz 202414
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği14
- sözlükçülerin albay kemal'e bok atma sendromu8
- okan buruk12
- aleyna tilki8
- fenerbahçe10
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur16
- sözlükteki islamcılara alınması gereken önlem12
- gratis indirim günü kavgaları18
- yaşlılık belirtileri9
- kova burcu erkeği9
Kül gibi, insanla donanan denizler gibi
sarhoş uyuşuklukta, biçimsizlikte,
ya da yukarısında yolların işitmek gibi
çan vuruşlarının birbirlerine rastlaşmasını
bu sesle ayrılıyor metalden,
bir ağır, şaşkın ses, öğütülüyor toz oluncaya dek
o çok aşırı uzaklarda, hatırlanan
ya da görülmemiş biçimlerin değirmenleri,
ve yuvarlanıyor toprağa erik kokuları
ve çürüyor zamanla, sonsuzca yeşil.
Ve bütün bunlar çok hızlı oluyor, çok canlı
ve gene de kımıltısız kendi kendisinde, o avara kasnak,
özetle iyi, motorların bu tekerleri.
Varlar ağacın çivisinde o sert ip gibi,
varlar suskunca her yerde,
ve bütün eller ve ayaklar karışır birbirine.
Fakat nereden, nereye, hangi enleme?
O inatçı belirsiz çember, manastırın etrafındaki
sümbüller gibi suskunlar
ya da ölümün gelişi gibi öküzün diline
keskinleşmeyi arzulayan boynuzuyla
çakılırken birden kafa üstü toprağa.
Bu yüzden hissetmek, sıkıştırılmış kıpırtısızlıkta,
oraya, muhteşem bir kanat çırpış gibi başın üzerinde,
ölü arılar gibi ya da sayılar,
ah, benim solgun yüreğimin kucaklayamadığı şey,
ölçülerce, belirsiz akan gözyaşlarıyla
ve insanın zahmeti ve ıstırapları,
kasvetli işler birden buz gibi
açığa vurulan, düzensizlik kadar haşmetli,
okyanussu, benim için şakıyarak içeri dalan
korunmasızlar arasında kılıçlı.
Şimdi tamam, fakat neden oluşuyor üzümlerin bu çağıltısı,
gece ve zaman arasında bulunan gibi, nemli bir yar gibi?
Uzun süredir var olan ses,
düşüyor ve düzeltiyor yolların köşelerini taşla,
ya da neredeyse, sadece bir saat
beklentisiz büyüyor, genişliyor durmaksızın.
Yazın çemberinin derininde
dinliyor büyük kabaklar hep birden
ve yayılıyorlar, karartıyor ki ağır damlaları,
kışkırtıcı asmaları dolmaya başlıyor
özlem duyarcasına böyle bir şeye.
Pablo Neruda
sarhoş uyuşuklukta, biçimsizlikte,
ya da yukarısında yolların işitmek gibi
çan vuruşlarının birbirlerine rastlaşmasını
bu sesle ayrılıyor metalden,
bir ağır, şaşkın ses, öğütülüyor toz oluncaya dek
o çok aşırı uzaklarda, hatırlanan
ya da görülmemiş biçimlerin değirmenleri,
ve yuvarlanıyor toprağa erik kokuları
ve çürüyor zamanla, sonsuzca yeşil.
Ve bütün bunlar çok hızlı oluyor, çok canlı
ve gene de kımıltısız kendi kendisinde, o avara kasnak,
özetle iyi, motorların bu tekerleri.
Varlar ağacın çivisinde o sert ip gibi,
varlar suskunca her yerde,
ve bütün eller ve ayaklar karışır birbirine.
Fakat nereden, nereye, hangi enleme?
O inatçı belirsiz çember, manastırın etrafındaki
sümbüller gibi suskunlar
ya da ölümün gelişi gibi öküzün diline
keskinleşmeyi arzulayan boynuzuyla
çakılırken birden kafa üstü toprağa.
Bu yüzden hissetmek, sıkıştırılmış kıpırtısızlıkta,
oraya, muhteşem bir kanat çırpış gibi başın üzerinde,
ölü arılar gibi ya da sayılar,
ah, benim solgun yüreğimin kucaklayamadığı şey,
ölçülerce, belirsiz akan gözyaşlarıyla
ve insanın zahmeti ve ıstırapları,
kasvetli işler birden buz gibi
açığa vurulan, düzensizlik kadar haşmetli,
okyanussu, benim için şakıyarak içeri dalan
korunmasızlar arasında kılıçlı.
Şimdi tamam, fakat neden oluşuyor üzümlerin bu çağıltısı,
gece ve zaman arasında bulunan gibi, nemli bir yar gibi?
Uzun süredir var olan ses,
düşüyor ve düzeltiyor yolların köşelerini taşla,
ya da neredeyse, sadece bir saat
beklentisiz büyüyor, genişliyor durmaksızın.
Yazın çemberinin derininde
dinliyor büyük kabaklar hep birden
ve yayılıyorlar, karartıyor ki ağır damlaları,
kışkırtıcı asmaları dolmaya başlıyor
özlem duyarcasına böyle bir şeye.
Pablo Neruda
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar