Dünya dönmese de olur,
Güneş doğmasa da olur,
Kuşlar uçmasa da olur,
Evim olmasa da olur,
Arabam olmasa da olur,
Bulut olmasa da olur,
Yıldız olmasa da olur,
Gece olmasa da olur,
Sevgi olmasa da olur,
Sevgili olmasa da olur,
Alara olmasa da olur..
cümle tanımı olarak; yokluğu, eksikliği ya da bulunamamış olması durumunda işlerin devam edebileceği anlamı çıkmaktadır.
gelelim şarkıcı yalının söylediği olmasa da olur şarkısına. sözleri tekerleme gibi gelse de, slow-pop tarzı şarkı olmuş, radyo ve televizyonlar da ilk çıktığı zamanlarda bayağı çalındı, klibi gösterildi filan. klibinde melodilerle uyumlu ıslık sesinin olması, olumlu yönde artı değer kazandırıyor. klipteki kızın doğal güzelliği, sempatikliği, gülümsemesi bile bambaşka. izledikçe, izlenilecek klip olmuş. tüm bu güzel yanlara rağmen olmasa da olur cümlesi hep eğreti kalıyor. olmasa da olur derken ne anlatmak istiyor bilemedim. youtube yorumlarını inceledim; kızdan yürüyen mi dersin, hayranlıklarını yazan mı dersin, yalını seven mi dersin hepsi var. bi tek şarkının felsefesi nedir, bu olmasa da olur tümcesi şarkı içinde ne anlama gelmektedir açıklayan olmamış.
darüşşafaka'nın maddi imkânsızlıklar sebebiyle okula gidemeyen çocukların durumuna dikkat çekmek için başlattığı kampanya. saçmalıktır. adam çok beğendiği kalemi almayıp gidip bağış yapıyo falan. amına koyim bu düşünceyi güdeceksek besin ve barınma ihtiyaçları dışında hiçbir şeye sahip olmayacağız. çünkü yardım isteyen çok büyük bir kitle var. bencilliktir. hadsizliktir.
Olmasa da olur demeyi ne zaman öğrenmiştim? Sonrasında hiçbi' şeyi yeterince isteyemedim. Değişen kişilere, uzayan koşulara; genel olarak tutarsız koşullara, kısa sürede uyum sağlama yeteneğim(!) -tahammülüm- güçlenirken kaç yıl gitmiştir ömrümden? Gitmiş midir? Umarım gitmiştir.
Sanırım her şey babaannem öldüğü gün ölmememle başladı. Hayatın tadının bence kaçtığı o günden sonra ölemediğim her dakika için ben huysuzlaştıkça tanrı ile aramdaki gerginlik arttı. Artarak devam etti, ediyor. O gün, gergince tutulup iki yana çekilen ipin, bi' ucu bırakılmıştı ve bırakan taraf ben değildim. Bi' şekilde bi' yere çarpmalıydım; çarpamadım. Ayağım kaydı, savruldum, boşlukta kaymaya başladım; ama ne ipin gerginliği azaldı ne de çarpıp durdum. Bu böyle devam etmekteyken ipi bırakamadım. Neden? Bilmiyorum. Hayatta kalmanın bi' içgüdü olduğunu böyle anladım. Beklenen bi' an olduğunda öncesindekiler teferruat olmaya başlıyor. Böylece çarpma anını beklerken ve bu koca evrende bi' nokta halinde kayıp giderken hayatına dokunduğum insanlar oldu. Sevgili, arkadaş, yabancı, dost... Hepsini sevdim, birini çok sevdim. Olmasa da olur diyemediğim şeyler paylaştım onlarla. En çok da o'nunla. Ama boşlukta ilerlerken ben ne beni tut diyebildim ne o ipi bırakabildim.
Yere hızla düşeceğim.
Aptalın biriyim çoğu zaman.
Gururlu bi' uzay boşluğum var.
Yok olsa sesim çıkmaz; ama o, yok olmuyor.
Şu ipi sıkı sıkı tutmaya çalışmaktan yorgunum.
Bi' kafam var, cismen yerinde, fikren kaygan zeminde.
Bence olmasa da olur.