kendi görüş, düşünce, fikri olmayan, başkaların görüşüne ve fikirlerine göre hareket eden, asla sabit bi fikre sahip olamayacak olan insanlardır.
Çok çabuk kandırılabilinirler ve görüşlerini değiştirebilirler.
(bkz: ipiyle kuyuya inilmez)
özgüven sorunu yaşarlar genelde. kendilerini ve bununla birlikte görüşlerini savunmakta zorluk çekerler.
hayatta bi hedefi olamaz, hep başkalarına bağlı kalırlar ve kendi başına bi işi sonlandırakta zorluk çekerler.
Türkiye halkının genel problemidir. Üzülerek söylüyorum çürük bir millet yapısına sahibiz. ''Okuyorum'' diyenlere bakıldığında tarih, siyaset, psikoloji ,sosyoloji kitap türlerini tercih etmeyen boş aşk romanları okuyan bir kitle görülecektir.
böyle insanlarda genelde sürücülük ruhu vardır. sürü nereye giderse o da oraya gider. böyle insanlar önyargılıdır yobazdır. türkiyenin malesef yarısı böyle insanlarla doludur.
Mustafa Kemal Atatürk, kitap okuma konusunda yanındaki bir arkadaşıyla bir diyaloğa girmiştir;
-Paşam tarihle uğraşıp kafanı yorma. 19 Mayısta kitap okuyarak mı Samsuna çıktın?
Atatürk, Vasfi Çınarın bu çok samimi yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi.
-Ben çocukken fakirdim. iki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım. cevabını vermiştir. Bu diyaloğa baktığımızda da Mustafa Kemal Atatürkün kitap okumaya ne kadar önem verdiğini görebiliriz.
dolaylı olarak ne için yaşadığını da bilmeyen,hayatın tüm monotonluğunu sorgusuz sualsiz kabullenmiş insan çeşididir.
Halbuki okuyan ve sorgulayan insan sadece kendi şahsına değil yaşadığı vatanın istikbaline de doğrudan veyahut dolaylı etki edebileceğini bilen insandır.Bir medeniyetin istikbali ancak içinde barındırdığı insanların çağdaş düşünce yapısıyla ilerleyebilir.