cemil meriç in de sık sık üstünde durduğu, bilgiye sahip olanların onu paylaşmak istemeyip tekelinde tutmak istemesi durumu. bilimin ve özgür düşüncenin yayılmasını kesinlikle istemezler bu görüştekiler. bilmesinlercilik diye türkçeye çevrilmiştir.
Fransızca karanlık anlamına gelen obscurité kelimesinden türetilmiş, türkçeye güzel bir şekilde çevrilerek bilmesinlercilik denilmiş kavramdır... Bilgiye sahip kişilerin bunu kendi çıkarları ölçüsünde kullanarak, gerektiği yerde gerektiği kadar bilgi verilmelidir fikriyatının açılımıdır... söylendiği gibi cemil meriç'in ısrarla üzerinde durduğu br mefhumdur...
bilmeyenin bilen tarafindan bilgiden uzak tutulmasi icin uygulanan metodlar butunu olmakla beraber; ulysses'de james joyce, vaktinde katolik kilisesi, sonralari sol'u baltalama hastasi dipsiz ideolojinin monopolle$tigi bir geli$im sureci ile literaturdeki "bilmesinlercilik" adini almasi, husule gelmesi durumu var.
yazinin imrenilesi bir gizem'le, -genel tanimiyla- mistifikasyon ile servis edilmesi obskurantizm icin kafi degildir. bu bilgiye eri$imin gordugu talep, bu talebin obskurantin egosunu tetiklemekteki etkisi, dozaji, richter olcegi de onemlidir.
"soylediklerin kar$indakinin anladigi kadardir"cilarin pek sevmedigi, ho$$tla$tigi bir -izm'dir. izmler idrakimize giydirilmis deli gomlekleridir diyebilen cemil meric tarafindan da siklikla ele$tirilmi$tir.
'' bilgi güçtür '' mottosundan yola çıkan, fakat gücü paylaşmak istemeyenlerin takip ettiği.. sevgi bilgiyi paylaşırken, korku kendine gizler, ışıkta herşey görünürken, karanlıkta görünmez, gibi gibi ve saire..
bilmesinlercilik olarak adlandırılır.
bilgi güçtür. ve bilgiyi elinde bulunduranlar (zümre, kesim) bu gücü kaybetmek istemezler. bilgiyi elinde bulunduranların, diğerlerinin ona erişmesini zorlaştırmak, imknasızlaştırmak istemesine obskürantizm denir. tahrif edilmiş hristiyanlığın ortaçağda yaptığı örnek olarak tam oturur. yahut zamanında ülkemizde binlerce kitabın yasaklanmış olması misal olarak verilebilir.
peki gerçekten herkesin ulaşabileceği bir konumda mı olmalı yoksa değerini bilecek bir kısım insanların tekelinde mi olmalı. itikadımca ilmin zekatı vardır ve bilgi paylaşılmalıdır. paylaşıldıkça toplumun ve onun kucağındaki aydınların ufku açılacak, düşünceye daha çok önem verilecek ve toplum içinde bulunduğu aksiyonel ve fikirsel kabızlıktan bu şekilde kurtulacaktır; ancak her konuda herkesin bilgilenmesi yanlış, yıkıcı aynı zamanda sığ yorumlara sebep doğurabilir. bu yorumlar zihnimize giydirilmiş deli gömleklerini çıkarmak amacıyla giriştiğimiz kapıları açalım furyasının ters tepmesine deli gömleğinin yanında bir de beynimize saçma sapan kementler, kancalar atılmasına neden olabilir..
tartışmaya açık bir konu. ancak kesin bir şey var ki o da kitaplardan korkmamamız gerektiğidir. cemil meriç'in dediği gibi kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız.
Akademik dünyada sıkça görülen bilgi tekeli. Makale yazanlar bilirler referans göstermeden yazamazsın dolayısıyla yazdığın şey öncekilerin dediklerinden farklı olamaz. Ayrıca çoğu kaynağa ulaşmak da zahmetli ve paralıdır.
incil'in ibranice aslıyla ibadet edilmesi gerektiğini savunan kilisenin, halkı kendisine bağlı tutmak için gösterdiği dirence karşılık türetilmiş, zaman içinde 'hakikati kendi menfaatine kullanmak için bilgiyi gizleme' şeklinde kalıplaşmış kelime.''
Ayaklanma çıkacak bahanesiyle Roma imparatorluğu, Hz isa'yı çarmıha gerdikten(Roma'da yabancılar çarmıha gerilirdi), çeşitli karışıklıklar yaşadıktan sonra kilise'yi bünyesine katarak insanların inancını manipüle eden bir kuruma çevirmiş, 395 yılında yıkılmiş ve Bizans imparatorluğu'na geçen kilisenin 4.yy'da dört kitap belirleyip, tanrının oğlu ifadesi geçmeyen, tevhid inancını dışlayan havarilerin incil metinlerini toplayıp yakarak, vermeyenleri ve saklayanların öldürüleceğini söyleyen bilgileri günümüze gelmiş ayrıca yakın zamanda ülkemizde bulunan Barnabas incili'nin o zamandan kurtulan Süryanice bir kopyası olduğundan da haberdarız.