bugün

son birkaç dakikadır felsefe başlıklarında paslaştığımız yazar.
silinesi olmadığı gibi (haşa). klonlanası insan.
fan clübü kurulası yazar.
(bkz: objet petit a)
Gerçek, simgesel tarafından içerilemez. Gerçek bireyin henüz konuşmadığı imgeler oluşturmadığı alanda vardır. (Örneğin anne rahmindeki varlığı) ya da insan öncesi olan her şeyde aktarılamayan simgeselleştirilemeyen bir şeydir (ölüm deneyimi gibi) . gerçek anlamlandırılamama özelliğinden dolayı aslında simgesel sistemi de doğurandır. Simgeselin nedeni ve amacıdır. Zira simgesel sistem bir eksiğin (gerçek) ihtiyaca dönüşerek kendini talep biçiminde ifade etme zorunluluğu şeklinde ortaya çıkar. Gerçeklik ise gerçeğin sadece simgeleştirilebilen kadarıdır. Simgeleştirilemeyen tarafı ise bir fazladır. işte o fazla lacan'ın gerçek'idir. işte özne gerçeğin bu anlamlandırılamayan fazlası ile başa çıkabilmek için "ben" olarak ilk oluştuğu yıllardan başlayarak bir fantezi nesnesi / arzu nesnesi yaratır. Bu nesne aslında yoktur. Bu öznenin ne olduğunu bilmediği ilksel eksik'in fantazmatik eşdeğeridir. Özne bir taraftan da aslında bu nesnenin (küçük öteki nesnesinin) yani objet petit a'nın var olmadığını bilir ve tam da bu nedenle obet petit a'ya (fantezi nesnesine)ulaşmaktan kaçınır. Aramaktan vazgeçmez ama bulmak da istemez. * * Mesela oryantalizmde öteki (batı açısından doğu) objet petit a'dır. Lacan'a göre öznenin var olabilmesi için ötekinin varlığı şarttır. Burada bir ayna evresi gereksinilir. Bu anlamda oryantalizmde öznenin kendini gördüğü ayna olarak doğu, batı dünya görüşünün kendisini gördüğü yerdir. Dolayısıyla öznenin kendi bilincine varırken uğradığı uğraklardan birisidir. Öteki'nin büyüleyici imgesi, içimizin derinliklerindeki yarılmayı bizde bizden fazla olanı cisimleştirmiştir artık. Böylelikle kendimizle tam bir özdeşliğe ulaşmamızı önleyecektir. Aslında ötekine duyulan nefret kendi keyif fazlamıza duyulan nefrettir.