kıt bir bilgiyle nükleer enerjiye karşı çıkan, belki nükleer enerjiden elektirik üretileceğinden bile haberdar olmayan insanın çelişkili davranışı.
50 sene sonra ülkedeki tüm potansiyel enerji kaynaklarını kullansan bile bu enerji türkiye'ye yetmeyecek, o zaman elektiriksiz kalmaya evet diyebilecek misin?
sadece bu değil, amerika'nın nükleer enerjiyle çalışan gemileri var bizim niye yok diyoruz, işte bundan sonra olacak ama nükleer enerji teknolojisine geçebilirsek tabi.
ya bırakın kardeşim, bakın dünyaya hangi ülkede güneş enerjisinin oranı yüzde 3-5'i geçiyor! hava kapalı olduğunda televizyonu açmayacak mıyız! böyle saçmalıklarla uğraşmayın, ayrıca uranyum biterse toryum var, üstelik uranyumdan çok daha verimli ve rezervleri de çok daha fazla. (zaten 10 yılda biteceğine de inanmadım ya neyse)*
(bkz: elektirik ne lan) ve (bkz: elektirik harcamak ne lan) diye düşündüren entry. **
Çok sıkı güvenlik tedbirleri gerektiren bu santraller, Türkiye'de ne kadar güvenli kurulabilecek? Aslında yazılacak çok şey var da, yuttum gitti. Nükleerinle sana başarılar, biraz radyasyonlu, biraz tedirgin kal.
sadece nükleer enerji ile kısa sürede bitecek rezervlerden bahsedilmiş. şöyle bir örnek verelim. sömürgeci ülkeler geçmişte hindistan, afrika, amerika gibi ülkeleri işgal edip kaynaklarını sınırsızca kullanıp zengin hale geldiler. bu kaynaklarla bilim ve teknolojiye bolca yatırım yapıp geliştiler ve osmanlı'yı yıktılar. günümüzde de zengin kaynakları olan ülkelerin başına diktatörler koyup sömürüyorlar veya sömüremediklerini ambargolarla dışlatıp kaynaklarının minimum kullanılmasını sağlıyorlar. demek ki ortada bir kaynak varsa bunu kullanıp kazanan gelişiyor. bizler sömürgeci bir millet hiç olmadık. olan bir kaynağı kullanmamak bizi her zaman geride bırakmaya neden olur. bizim gibi ülkelerin gelişmesini önlemek için çevreci gibi davranan ama kendi ülkelerinde her türlü kaynağı sömüren ülkeler var. üç beş insanı finanse edip bizim gibi ülkelere yolluyorlar ve yapılacaklara engel oluyorlar. amerika'da japonya'da fransa'da almanya'da daha bir çok ülkede nükleer santral var. onlarda da nükleer karşıtı gösteriler olsa da bizde olmayan bir şeyin kavgasını daha çok görüyoruz. yapıldıktan sonra gösteri yapılsa ne olur? biz de santralimiziyapalım, sonra çıkıp gösteri yapalım. söz, en önde nükleere hayır diye yazacağım pankartı ben taşıyacağım. amerikalılar gibi çok benzin tüketen araçlara binip sonra çevreci olmak oldukça güzel bir duygu...
aynen günde 15 kilowat enerji tüketip sonra çevreci olmanın güzel olması gibi. saatlerce önemsiz şeyler için izlemediğiniz halde bile açık duran televizyon, sıçmaya giderken bile bindiğiniz otomobilleri unutuyorsunuz. yürüyerek merdiven çıkmak yerine asansöre binen çevrecilere de şaşıyorum. insanlar farkında olmadan enerji açlığı çekiyor, kullanmak için enerjiye deli gibi saldırıyor ama enerji üretilecek dendiğinde karşı çıkıyor. birileri hes'lere birileri nükleer'e birileri termik santrallere karşı. neymiş efendim rüzgar ve güneş enerjisi varmış. yetecek mi dünyaya? hiçbir şey yetmez. her zaman büyüyen bir dünya var. bu hızla giden bir dünyada nerden bakarsan nükleer kaynakların tükenmesi 200-300 yıl sürer. nükleer kaynakların tükendiğini varsayalım. o zamana kadar uzayda koloniler yapıp ordan kaynaklar getirilmeyeceğini kim söylüyor. o zamana kadar başka enerji kaynaklarının bulunmayacağını kim söylüyor? insanoğlunun en büyük özelliği uyum sağlayabilmesi. uyum sağlayamayan yaratıklar gibi ilkel bir yaşamdansa risklerine rağmen yaşamak insana yakışır.
dünyada kişi başı enerji tüketen ülkeler sıralamasında kaçıncıyız bir bakın. çevreciler önce gidip bu ülkelerde enerji sarfiyatının önüne geçsinler. sonuçta enerji üretiminin çoğu yolu çevreye zarar veriyor.
Bu ülkede ve diğerlerinde de olduğu gibi fabrikalar,işletmeler ülkenin elektriğini sömürüyorken 70 milyon yoksul halkın elektrik kullanımına karşı çıkan başlık.
hala kalkıp dünyaya yetecek enerji tartışılıyor. her ülke kendi şartlarına göre karar verir dallama arkadaşlar. mesela suudi arabistan'da reaktör yapılmamış dikkat ederseniz. toryum'da enerji üretimi için kullanılmıyor ve o yönde teknoloji bile yok. kahvehane dedikodularını gelip buralara yazmak bir boka yaramıyor yani. ayrıca kimin tv'yi açık bıraktığını, kimin otomobile binip sıçmaya gittiğini de bilemediğinize göre o koca götünüzden sallamayın.
alternatif elektrik üretim yöntemlerine yönelme yoluna daha hızlı gidilebilir ve kaçak ile nakil sırasında kayıplar gelişmiş ülkeler düzeyine indirilirse bir yerlere varılabilir. ayrıca bu hükümetin enerjiyi bahane ettiğini düşünüyorum. bu çalışmaya başlamadan önce bir sürü doğalgaz santrali açtılar ve rusya'ya bağımlılığı zirveye çıkardılar. şimdi o bağımlılıktan kurtulma bahanesiyle yine rusya'ya santral yaptırıp işletmesini de onlara veriyoruz ve onlardan elektrik satın alıyoruz. doğalgaz'ı alıp elektriği üreteceğimize doğrudan elektrik almaya başlıyoruz yani. üstelik santralin çevresel riskleri de bizde.
kendi içinde çelişen eylemsellik. alternatif enerji kaynaklarına yönelmeye de hiç gerek yok kanımca. dünyada felaketler gün geçtikçe artıyor, geçen yıl sıcaklardan dolayı klima satışları patladı bu gidişle kömür olacağımız günler yakındır. toptan geberip gideceğiz zaten, çok geç artık.
santral yapılır allaha havale edilir,
biz türküz''aids'li travestiyle bile olsak bize bişey olmaz''mantığı hakim,
hal böyle olunca bırak nükleer enerji santralini,insan trafiğe çıkmaya bile korkuyor.
çevre faktörleri yüzünden karşı çıkanlara kıçımın çevrecileri demek istiyorum.
ilk olarak nedir bunların savunduğu argüman ; kaza olur hepimiz ziki tutarız dimi?
şuan dünya'da 440 tane faal durumda nükleer enerji tesisi var.
nükleerin kullanılmaya başlandığı 1970'den beri dünya'da 3 tane nükleer kaza yaşanmış durumda.
biri amerika biri ukrayna'da, diğeri ise şimdilerde yaşanan japonya'da
yani 40 yıllık bir süreç boyunca 3 tane kaza yaşanmış ki biri; tsunami yüzünden, buna yapılabilecek hiç birşey yok.
diğer 2 tanesi ise 1. nesil olan reaktörlerde yaşandı.
2. nesil olan hiçbir santralde kaza meydana gelmedi.
kaldı ki türkiye ye kurulucak olan 3. nesil yani en güvenli santral olacak.
bir de bu sözde çevreci zihniyetteki arkadaşlar, sosyal paylaşım sitelerinde, petrol kuyularının alevli fotoğraflarını nükleer santral resmi gibi paylaşıp insanların tehlikenin farkına varması gerektiğini söylüyorlar. burdan onlara sesleniyorum...
ulan yetti artık sizin bu kendi görüşlerinizin bize doğru gibi kabul ettirme çabanız, insanları koyun gibi güttüğünüz, kara cahilleri tek lafınızla kandırdığınız vakitler artık geride kaldı.
nükleer enerji santrallerinde meydana gelen kazaların sadece 3'ünden haberdar olup ahkam kesenler varken esamesi okunamayacak olanlardır.
ulan sen kaza deyince sadece kendi bildiklerinle mi mutlu oluyorsun? aç internetten bak bakalım neler var. cehalet mutluluktur diyorsan baya mutlusundur herhalde. Windscale yaz bakalım hangi ülkedeymiş, çek cumhuriyeti ve bulgaristan'a bak bakalım neler olmuş.
grinpiys yolundan giden acınası ve bilimden bihaber insancıklardır. "aç oku, aç oku" diye cıyaklayana kadar, kendileri bir açıp okusalar, ah bir okusalar neler görecekler bir bilseler... nükleer santral kazalarını temcit pilavı gibi önümüze koyanların, acaba alternatif enerji kaynaklarının doğada ve insanda yarattığı tahribattan en ufak bir bilgileri var mıdır? ya da bu sistemlerin kurulum-işletim-bakım maliyetlerinin yanında, yeterli derecede enerji üretebilmeleri için ne kadar büyük bir arazi gerektirdiğini acaba biliyorlar mı? peki ya, ne yapılırsa yapılsın, alternatif enerji kaynaklarıyla asla ve asla yeterli düzeyde enerji üretilemeyeceğini; sadece ufak ve az nüfusa sahip ilçelere yetebileceğini az da olsa düşünebiliyor mu bu beyinler? geçiniz. bu tipleri dikkate almayınız. ayrıca bıkmadan, usanmadan;
elektrik kaynağı olarak sadece nükleer santral kullanılma zorunluluğu olmadığını bilmektir zaten ülkemiz bugüne kadar buna gerek duymamıştır ve aslında yine gerek yoktur ama bu işte korkunç bir rant vardır ve iktidar radyasyon riski varmış çoluk çocuk kanser olurmuş asla umursamamaktadır. başlıktaki gibi zeka gerisi bir serzenişte bulunan tayyip'in çocukları dilerim tez zamanda kanser olup tayyip'in kucağında can verirler ki belki o zaman kafasına dank eder hayatta para tutkusundan daha önemli şeyler de olabileceğini.
her işin bir maliyeti ve riski mevcuttur. nukleer inde böyledir. ayrıca nukleer bir gelişmişlik-teknoloji nişanesi durumundadır.
olayı sadece enerji olarak değil "nukleer bilim" olarakta(daha öncelikli) değerlendirmeliyiz. türkiyenin kafadan "60" yıl geride olduğu bir konudan bahsettiğimizi unutmayalım.
hesap yapma yetisi zayıf olanların götünden sallamalarıyla karşılaştırılınca daha tutarlı insanlardır.
her ülkenin maliyet analizi yaparken kendine özel şartları hesaba katması gerektiğinden ve ülkemiz için yayınlanmış sağlıklı bir analiz olmadığından başkalarının analizlerine bakmak zorundayız ve ne kadar sağlıklı oldukları tartışılır. bu kaynaklara göre hidro elektrik ve rüzgar enerjisinin maliyetleri nükleerden azdır. maliyet konusunda hesaplamaların hepsine bakılabilir.
yer konusuna geldiğimizde en çok yer kaplayabilecek enerji üretim şekli herhalde güneş enerjisidir. yer konusunda bizimle kıyaslanamayacak durumda olan isviçre'nin üretimi bizim 14 katımız, israil'in ise 5 katımız. güneş ışığı alma konusunda bizden şanssız olan almanya 1969 kat, isveç 1752 kat, norveç 1732 kat, danimarka 913 kat fazla enerjiyi bu yolla üretmektedir.
tabi mesela rüzgar enerjisinin tahribatı çok yüksektir(!) yapımında kullanılan parçalar üretilirken karbon salımı olur. nükleer enerji santrali samandan yapılıyor. gürültü kirliliği yaratır ve rüzgar akımlarını değiştirme ihtimali ile iklimsel etkileri olabilir. nükleer enerji o su buharını tamamen yağmur bulutu olsun diye salıyor. bir de kuşlar falan çarpıp ölebiliyorlar. dikkatli olmayıp her gün milyonlarca kuş ölsün istemeyiz.
seçeneklerden biri seçilecekse karşılaştırma yapılır. nükleer enerji maliyette sınıfta kalıyor, çevresel etkilerde sınıfta kalıyor, risk konusunda zaten yanına yaklaşmak mümkün değil.
nükleer enerjiye karşı çıkanlara sadece "çevreci bozuntuları" dense de o karşı çıkanlar herşeyi rakamlar ve bilim ile destekler iken, nükleere evet çığlıkları atanların sadece karşıya bok at izi kalsın birşeyi ispat etmene yada çürütmene gerek yok şeklinde yorumlar yaptığı başlık olmuş.*
bir tarafın sayılar ve bilim ile konuşup öteki tarafın işkembeden sallamasının nedeni bir tarafın enerji üretim yöntemleri ile ilgilenmesi diğer tarafın ise hükümet politikalarını desteklemek istemesi olabilir. bunun dışında enerji üretimi dışında nükleer teknoloji gibi yan kolları da işin içine katanlar var tabi.
( ) kaygılanmaya gerek yoktur halk yatıştırılmalıdır bağımsız ölçüm yasaktır (bu arada kasabada uyarılmayan halk, açıkta düğün törenleri, sağlıklı yaşam yarışmaları, toplu 1 mayıs kutlamaları yapmaktadır ve radyasyon artışını kazadan 9 gün sonra öğrenir!) ( ) pencerelerin kapalı tutulması tavsiye edilir kaza ile ilgili bilgiler gizli, hastaların tedavi sonuçlarına ilişkin bilgiler gizli, tasfiye sırasında görev alan personelin maruz kaldığı radyasyon seviyesi gizli basın, sanat yapıtları (film, vb) sansürlüdür
iyonize radyasyona maruz kalan ancak akut radyasyon hastalığı belirtisi göstermeyen insanlar taburcu edilirken, evvelce verdiğimiz talimatlara uygun olarak damarsal spazm bozukluğu teşhisi yazılmalıdır çünkü onlar sağlamdır. [SSCB Kamu Sağlığı Bakan Yardımcısı Schepin tarafından Ukrayna Kamu Sağlığı Eski Bakanı Romanenko'ya gönderilen 21 mayıs 1986 gün ve 02-6/83-6 no.'lu talimat yazısından]
200 rublelik ilk yardımımızı ancak ağustosta aldık. oğlum ve ben, halen prypyatı terkederken üzerimizde olan giysileri kullanıyoruz (kazadan 4 yıl sonra!). hiçkimse bizi radyasyon incelemesine tabi tutmadı. doktorlar herşeyi gizlediler. Eklemlerimiz de ki ağrıları bile kaydetmediler. Baş ağrımız ve eklem ağrılarına radyasyon değil, kentin kötü çevresinin neden olduğunu söylediler. daha iyi bir yaşam için tüm umudumuzu yitirdik. [18 nisan 1990 tarihli Tribuna Energetika gazetesinde yer alan ""Elem ve Acı" başlıklı mektup - Cherepovets kasabasından N. Zinchenko ve oğlu Viktor.]
tüm bunlar yeterlidir nükleere karşı çıkmaya. zira bir nükleer kazası türkiye de olsa devletin görmezden geleceği çok açıktır. teknoloji devi japonya nükleer felaketle uğraşamazken bizim gibi bir ülke uğraşabilir mi zannediyoruz? doğal yollarla (örneğin rüzgar enerjisi) elektrik üretmek varken neden nükleer?
saçma bir cümledir, elektrik nükleer enerjiden öncede olan birşeydir. nükleer enerji sadece bir alternatif enerji üretim şeklidir. pahalı bir enerji üretim yöntemi olması sebibyle ilk tercih edilecek yöntem değildir. örnek olarak verilen avrupa ülkeleri göt kadar alana sahip fazla bir alternatifi olmayan ülkelerdir. amerika gibi geniş alana sahip ama nükleer santrale sahip ülkelerse kısa zamanda çok enerjiye ihtiyaç duymanın sonucudur.
türkiye'de yılda 45000 mw enerji üretimi kapasitesi zaten var ve nükleer enerjinin bize katkısı yılda sadece 1000 mw olacaktır. bu kadar küçük bir katkı için geleceğimizi riske etmemeliyiz. lütfen duyarlı olalım. radyasyon tehlikesini ev tüpüyle eş gören bir başbakana sahibiz lütfen geleceğimizi cehaletin eline bırakmayalım! japonyada ki nükleer patlamada açığa çıkan radyoaktif maddenin yarılanma ömrü 25000 yıldır! ve akkuyu da yapılması planlanan santral hataydaki 7.3 derecesinde olası bir deprem yaratabilecek bir fay hattının sadece 130 km uzağındadır! ayrıca bu santrali Rusya yapacak 30 yıl boyunca kendileri işletecek bu santrali hiçbir Türk bilim adamı çalışmayacak, zaten en fazla 30 yıldır bir santralin ömrü.. ve düşünün ki oldu bir deprem oldu bir aksilik kıçını kurtarıp kaçan ilk kim olacak? tabi ki Ruslar! Türk bilim adamları sistemi bilmeden olayın içinde olmadan kırmızı kabloyu keser gibi önleyemeyecekler felaketi?! Sırf alternatif enerji üretimi pahalı diye nükleere tamah etmek zorunda değiliz. şu an nükleer santraller herkese bela olmuş durumda.. o yakıt çubuklarının verimliliği bittiğinde onu yok etmek zorundasın, onlar kullanılmadığı zamanda radyoaktif madde salgılıyor hemde çok tahribat verici bi şekilde.. amerika o yakıt çubuklarıyla işleri bittiğinde afrika'ya para verip onların toprağına gömüyor, almanlar geçenlerde kendılerıni tren raylarına zincirledi neden? rusya'dan trenle gelen yakıt çubukları ülkesine gömülmesin diye! bu kadar şey oluyor dünya'da hala bilimden uzak bu konuşmaları yapmamalıyız..!