bugün

Öte yandan, arkadaş edindiğimde bile, ne yapıp edip işlerin ters gitmesini sağlıyordum.
Biri benden hoşlandığında, gardını düşürmesini bekler sonra da artık onla arkadaş olmak istemediğimi söylerdim. Yüzündeki şaşkınlığı ve üzüntüyü izlerdim. Gözyaşlarını. Sonra, zafer dolu bir hakimiyet duygusuyla çekip giderdim; ne var ki, zafer de hakimiyet duygusu da hızla erir, bunun üzerine ağlar da ağlardım, çünkü kendimi yine dışarıya, kapının eşiğine attırmıştım; olmak istemediğim yere.

Evlat edinilmek, dışarısıdır. Bir yere ait olmamanın nasıl nir duygu olduğunu dışavuracak şekilde davranırsınız. Ve bunu, size yapılanı başkalarına yapmaya çalışarak dışavurursunuz. Herhangi birinin sizi sırf siz olduğunuz için sevdiğine inanmak olanaksızdır.

Annemle babamın beni sevdiğine hiç inanmadım. Onları sevmeye çalıştım ama işe yaramadı. Sevilmeyi öğrenmek epeyce zamanımı aldı-hem vermeyi hem de almayı. Sevgi hakkında bir münazarayı kazanmaya çalışırmışçasına, takıntılı bir halde yazıp durdum.
Ilk günlerde tanri'yı sevdim elbette, tanrı da beni sevdi. Eh bu da bir şeydi. Hayvanları ve doğayı da sevdim. Ve şiiri. Sorun, insanlardı. Bir başkasını nasıl seversin? Bir başkasının seni sevdiğine nasıl güvenirsin?
Hiçbir fikrim yoktu.
Sevmenin kaybetmek olduğunu düşünüyordum.
Aşkın ölçüsü neden kayıptır?
Sevgiyi sinsi sinsi takip ediyor, tuzağa düşürüyor, kaybediyor, özlemini çekiyordum...

Gerçek herkes için çok karmaşık bir şey. Bir yazar olarak yazmadığınız, dışarıda bıraktığınız her şey, dahil ettiklerinizden daha çok şey söyler. Metnin sınırlarının ötesinde uzanan nedir? Fotoğraflar çektiği fotoğrafları çerçeveler, yazarlar dünyalarını çerçeveler.
Bayan winterson yazıya dahil itiraz ediyordu, oysa bence, yazıya katmadıklarım daha önemliydi, onlar öykünün sessiz ikiziydi.
Söyleyemediğimiz o kadar çok şey vardı ki; hepsi de fazlasıyla acı verici çünkü. Söyleyebildiklerimizin, geri kalanının acısını azaltacağını umarız ya da bir şekilde bastıracağını. Öyküler telafi edicidir. Dünya adaletsiz, haksız, bilinmez, denetim dışı bir yer.
Bir öykü anlattığımızda denetim kurmaya çalışırız, ama bir açıklık, bir delik bırakacak şekilde. O bir çeşitlemedir, asla kesin, nihai olan değil. Ve belki de, suskunlukların bir başkası tarafından duyulmasını umuyoruzdur, öykü devam edebilsin, bir kez daha anlatılabilsin diye.
Yazdığımızda, öykünün kendisi kadar sessizliği de sunarız.
Sözcükler, dile getirebilecek olan suskunluğun bir parçasıdır.

S.15-16
Jeanette winterson