There Will Be Blood ile karşılaştırılmış film. şunu rahatça söyleyebilirim ki no country for old men çok rahat eline verir. bana kalırsa 2 filmde oscarı haketmiyordu ama 2007 senesindeki film kıtlığından dolayı ihtiyarlar piyasayı süpürdü.
--spoiler--
şerif genç olsaydı otel odasında mıhlardı katili ama yapamadı, farketmedi orada olduğunu, parayı aldı gitti sandı* : adamın devri geçmiştir bir kere, ana mesaj budur; ''yaşlıların yatacak yeri yoktur''. **
--spoiler--
başarılı bir yapım.basınçla çalışan silahın balistik raporunda konu edilememsi cinayet üzerine cinayertir.küçük bir ayrıntı olarak gözükebilir fakat çok iyi düşünülmüştür.
kalin bir felsefe kitabi okumak gibi, bir seyler goruyorsunuz ama anlamiyorsunuz. film olarak normalin ustune cikmasini saglayan cohen kardeslerdir, onlar olmasa siradan bir film olarak kalirdi. bircok kisiye bu film bu oscar i nasil aldi diye dusundurur ama su da bir gercek ki gecen sene senaristlerin eyleminden dolayi da pek kaliteli yapimlar cikmadi dogrusu.
fazla bir beklenti icine girilmeden izlenmesi gerekir, zira million dolar baby de oscar aldi ama bu o kadar bile iyi sayilmaz.
bir sahne haricinde müziğe pek rastlayamadığımız filmdir. fakat müziğin bu denli az olması filme dezavantajdan çok avantaj katmıştır. bu, bazı sahnelerde ne olacağını kestirmeyi zorlaştırsa da, filmi daha çok gerilim dolu kılmıştır.
insanın başını belaya sokabilmesinin bu kadar basit olduğunu bana düşündürten,parayı bulduğu, evine götürdüğü,hatta birkaç kerede başarılı kaçma denemelerinden sonra 'bizim piskopat katilin işi zor olacak'derken nasıl olduğunu bile gösterme zahmetine girilmeden adamı harcayan yönetmen, bence piskopat katilin de zayıf noktasına temas etmeliydi.haa çok klişe mi olurdu? evet.
--spoiler--
bir psikopat ruhlu herif var. adamın biri bundan su istiyor, vermiyor sonra da vicdan yapıp su götürmeye kalkıyor gecenin bir yarısı. sonra da alıyor başına belayı işte. bir de ondan biraz daha psikopat ruhlu bir herif var. o da önüne geçen kişilere çekil kardeşim diyeceğine direkt vuruyor. hava basıncıyla kapıları falan açıyor. arabaları patlatıyor. yazı tura manyağı bir adam işte. tipi de biraz bizim özkan uğur'a benziyor. o da bu ilk tasvir ettiğimiz daha az psikopat ruhu olan adamın peşine gidiyor. neymiş paralar adamdaymış. bu arada bu adamlar konuşmuyor. yani az konuşuyorlar. bir de bu daha çok psikopat ruhu taşıyan abimiz bir soru sorunca cevap alana kadar recep ivedik gibi aynı soruyu tekrarlıyor. sonunda da ne idüğü belirsiz bir şerif rüyasını anlatıyor ve film bitiyor. ama nasıl bitiyor orası muallakta tabi.
--spoiler--
yani izlenmesi sabır isteyen ve zaman ve de para kaybı olan bir film.
bu film, çok kalın ve ağır bir kitabı dünyanın en sessiz yerinde köşeye çekilip okumak gibi. yavaş ilerlemesine rağmen, incecik detayları keyif veren efsane bir şarkı gibi.
ama çok sessiz. çok gerçek.
oscarlı film. ulan bir film ancak bu kadar güzel başlar, güzel devam eder ve ancak bu kadar kötü bitebilir, insan bu kadarda terse yatırılmazki kardeşim, bizde insanız sonuçta sanat yapıcaz diye kişinin duygularıyla oynamamak lazım, şahsen recep ivedik çok daha mantıklı ve heycanlı bitti, o kadar diyim yani.
şahsen oscar aldığı için daha sıkıcı bir şey beklediğim film. ama çok hızlı bir giriş ve aksiyon ile gerilimi üst düzeyde tutması bana beklenmedik geldiği için sevdiğim film. o psikopat katilin ne yapacağını hiç anlayamıyor olmak heyecanlı anlar yaşattı.
katilin ilk girdiği dükkandaki adamda yazı tura attığı sahne, karavancı kadında olduğu sahnede onları uçurur diyordum bir şey yapmadı. hele karavancı kadının olduğu yere terminator misali otomobilli bir giriş filan hayal etmiştim.
ikinci gelen, şapkalı ve çok konuşan lavuktan bayağı umutluydum ki şebekçe hemen yakalandı, hatta eleman ölmez diye sanıyordum bu da çıkmadı ve erken veda etti dünyaya.
kaçan kişiye de bel bağlamıştım. ahanda dedim bayağı artis konuştu "başına bela aldın" diye fakat o da erkenden(!) göçtü.
yaşlı şerifimizin genç olanla kafa bulduğu yerlerde de çok güldüm.
ortamda müziği geçtim, en küçük gürültü bile yoktu. sokaklar, evler, oteller bir çıt sesi çıksa duyulacak düzeydeydi. müzikle gerilim yapılmaya çalışılınca neyin ne zaman olacağını ele veriliyor. böyle sessiz sakin gerilim adamı iyi geriyor. bu sebeple de artı puan aldı benden film.
sonuç olarak bana klişe gelmedi. çünkü ne tahmin etsem ters köşe etti beni. böyle filmleri seviyorum. saçma sapan klişelerden uzak olsun, canımı yesin. varsın sonu da aniden bitsin.
--spoiler--
her ne kadar sonu pek olmasa da gerçekten çok hoş, izlenesi bir film. detaylar iyi düşünülmüş. karakterler hoş.
llwlelyn'in ölmeyeceğini ya da filmin sonunda öleceğini beklerken baskında öldürülmesi epey şaşırtmıştır. bazı sahneler de izleyicinin dikkatine bırakılmış, detaylara saklanmıştır. örneğin katilin llwelyn'in eşinin evinden çıktıktan sonra ayakkabılarının altına bakması kan bulaşıp bulaşmadığını öğrenmesi içindir kanımca. yani kadını öldürmüştür.
bir de şerif bana fena halde süleyman turan'ın anımsattı. burnu biraz daha küçük olsa daha çok benzeyecekti gerçi. hayırdır inşallah.
kıssadan hisse: birisi sizden su istemişse ya o an verin ya da hiç vermeye çalışmayın.
--spoiler--
oscar almış, imdb'de üst sıralara oynuyor, müthişmiş diye gidilirse hayal kırıklığı yaratacak, bu ne len hissiyatı oluşturacak; ancak bir film gelmiş gidip izleyelim diye gidilirse ne güzelmiş be hissiyatı yaratacak filmdir.
ayrıca imdb'de oy oranlarının ayrıntılarına bakılınca bayan kullanıcılar tarafından, erkeklere göre çok daha düşük not verildiği görülebilir. sanırım bu kanlı sahnelere dayanıyor. filme en yüksek puan verenlerin 18 yaş altı erkekler olması da bu savımı destekliyor.
psikopat karakteri o kadar güzel oturmuştur ki, adamı sokakta görse polis zaten tipten onu nezarete alır. adam her an birini öldüreceğim der gibi bakıyor. güzel bir filmdi, bitiminde salonda homurtular oluştuğu gözden kaçmadı.
--spoiler--
katil ve esas oğlanın ilk karşılaştığı sahne kesinlikle muhteşemdi. katilin koridorda dolanması ışığı kapatması, hatta esas oğlanın resepsiyonu araması, aynı anda hem sinyal sesini hem çalan telefonu duyuşumuz ama açanın olmaması, gerçekten muhteşem bir sahneydi.
kaza sahnesi insanı hakikaten yerinden hoplatıyor. ama bu basit bir, aniden olan şey sahnesi değil, ondan hemen önceki çekilen ve odaklanan yerlerden(bisikletli çocuklar, adamın gözleri vs) bambaşka bir pislik beklerken hakikaten feci oluyor.
--spoiler--
epik anlatimi ile ve kullandiği epik ögeler ile seyirciye istediğini vermeyen ve afyon yutmus trala trala trala diyerek cikmasina izin vermeyen coen kardesler filmidir.
hem müziksiz ve hem diyaloglarin az olmasindan kelli her cümlesinin dikkatle üzerinede gecilmesi gereken ve karakterlerin sunumun ayrintida kalmiş olan dolayli anlatimlar ile sunumunu yapan ve bunlardan en azindan biri pas gecilirse yahut birak dağinik kalsin denirse eğer anlasilmayacak filmdir.
javier bardem iyi oynamiştir falan filan, ama basrol değildir. filmde benim görüsümce -ki eminim bu olguda- Ed Tom Bell karakteri filmin ne anlatmak istediğine isaret eder. iş bu suretle filmin adi bir sonuctur.
sunu da pas gecmemek gerek tabiki. mekan, tarihler ile değerlendirmek gerek.
izlerken nedense bir zamanlar batida filminin harmonica ile Frank'ın düello sahnesinde evel konustuklari aklıma gelmiştir. bilmem belki cohen kardesler o diyalogun acilimini yapmiştir. yahut bir tesadüftür bilemiycem.
vel hasil-i kelam cillop gibi filmdir, hollywood fabrikasyon işlerinden daha iyidir. bol bol efekte bulanmiş bir bok anlatmayan ama iyi olarak nitelenen filmlere nazaran öpünüz basiniza koyunuz.
--spoiler--
bazen birinin senden aldiğı seyi geri almak için daha fazla sey verirsin
--spoiler--
Javier Bardem'in polis memurunu öldürdüğü sahne unutulmayacak bir sahte. polis memurunun can çekişmesi, katilin soğukkanlılığı...vb. harika başarılı bir film.
katilin kurbanlarini oldurup birde oldurmeden yazi mi tura mi diye sormasi,akan koyu renkli kana ayagi bulasmasin diye ayaklarini sehpaya dayamasi ve tuvelette bacagina pansuman yaptigi sahneler kesinlikle kan dondurucu ve cok basariliydi.