baba tarafından bir kaç akrabalarımın ikamet ettiği, bana kayseri'nin minik bir klonu gibi gelen * benzerlik açısından sessiz, sakin, kendi halinde bir ilimiz. ayrıca plaka kodu 51'dir.
Üniversite'sinden başka bir şeyi olmayan, 6 yıl yaşadığım, küçücük caddesinde ayçiçeği çekirdeği yiyerek jöleli kafalarla hatun avına çıkan abazaların dolu olduğu, tüm esnafın dükkanın önünde oturarak "lan şu hatunu bi götürsek" diyerek üniversiteli hatunlara sarktığı, üniversiteli hatunların acaba şu abazalardan hangisine versek de kurtulsak dediği, üniversite öğrencilerinin üniversitenin yetersizliklerinden ve kendi kapasitesizliklerinden dolayı ya esrara yada hatuna vurdukları, herşeye rağmen sevdiğim fakat aynı zamanda nefret ettiğim şehir.
elması, patatesi ve gecti bor un pazari sur essegi nigde ye atasözüyle ünlü memleketim. Nevşehir ve aksaray'ın il olması sonucu yüzölçümü küçülmüştür.Selçuklu mimarisinden örnekler bulundurmaktadır ayrıca köylerinde rumlardan kalma kiliselerde vardır. Birde bizim köyde Kurt'a canavar derler.
bozkırı seviyorsan niğde'yide seversin şeklinde tanımlanabilecek şehir.şehrin coğrafyası da insanları da bozkırdan ibarettir.tabi bozkırdan ne anladığına bağlı.
Beş sene oturdugum, bir mecburiyet caddesi haric caddesi olmayan,insanları güzel,üniversitenin gelmesi ile çok büyük bir gelişme gösteren şirin ilimiz.
bir diğeri için (bkz: istanbul)
iç anadolu'nun en güzel şehri. 18 yılımın geçtiği,sülalemin yaşadığı, istanbul'a geldikten sonra kıymetini kavradığım, bağları ve bahçeleri ile ve tertemiz kokan meyveleriyle, kimisinin gezmeyi bilmediği için güzelim yerlerini hiç göremediği ve bilmediği, iç anadolu şehri. ve memleketimin diğer küçük şehirleri ile birlikte kapitalist düzenin hakim olmaya başlayıp, çokça marketlerin açılmaya başladığı; habire göç alıp, niğdelinin artık zar zor bulunabildiği ve aldığı göçlerden dolayı yozlaşan şehir.
poktan bir şehir. hatta şehir bile değil köy! bir tane üniversite var o kadar, zaten o üniversiteye de üniversite demek için değil 1000 30000 şahit gerek. içinde yaşayan gençlerin de birçoğu çakal.
edit: efendim niğde'nin tarihsel dokusuna laf yoktur. hititler'den tutun da roma imp.'e oradan da selçuklu ve osmanlı'ya kadar giden bir kültür katmanı vardır. eleştirimiz tarihi zenginliklerle dolu olan niğde değil, eleştirimiz medeniyet zengiliği içinde medeniyetisizlerin yaşadığı niğde'dir.
şehri begenmeyenler için önerim alaaddin camii ni gezmeleridir. ağustos ayında bulutsuz bir günde ve öglen saatlerinde gezilirse camiinin giriş kapısının işlemelerine gizlenmiş bayan silueti görülebilir. sorarım size dünyada platonik bir aşkın sanat eserinde ölümsüzleştirilmesine daha güzel bir örnek var mıdır.
bir sarsıntı, uyandım uzun süren uykudan;
geçiyordu araba yola benzer bir sudan
karşıda hisar gibi niğde yükseliyordu,
sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu; **
(bkz: nigde/#1928492)
efendim bundan 20-30 yıl kadar önce en fazla okur yazara sahip anadolu şehri idi. şehri yozlaştıran aldığı göçlerdir efendim! anneannemin gençken giydiklerini şimdi giymeye kalksak eve orduyla varırız. demem o ki; tıpkı istanbulun büyük bir köy olduğu gibi anadolu şehirleri de birer birer büyyütülme adı altında cosmopolit köylere çevrilmeye çalışılmaktadır. niğde de bundan nasibini fazlasıyla almaktadır!