Okuyanlar iş bulamıyor okumayanlar vasıfsız diye asgari ücrere köle oluyor. Öğretmenler atanamıyor. Baba oğluna pantolon alamadı diye kendini asıyor. Atanamayan öğretmem intihar ediyor. inşaat mühendisi asgari ücret almamak için dönerci açıyor.
Her bir gencin gelecek kaygısı var hepsi bunun stresiyle yaşıyor.
Bu ülkede ya doğuştan zengin olacaksın ya da dayıların olacak yoksa herkes tabi mutsuz olur.
öleceğiz, neyin anlamı olabilir?
diyelim ki şanslısın seni tamamlayan kişiyi buldun. öldüğünü göreceksin ya da o sizin öldüğünüzü görecek. diyelim aileniz. diyelim ki çocuğunuz, sizin öldüğünüzü görecek yine şanslıysak.
ne anlamlı? Hiç..
ne mutlu eder? geçici olan illüzyonlar mı? Hiç..
Millet olarak, mutsuzluğa yatkın hatta mutsuzluğu nerdeyse seven bir ırkız.
Evet, kolay hayatlarımız yok, ülke ve millet olarak bir dolu sorunumuz var kabul ama hayata ve birbirimize olumlu bakabilen, hoşgörülü, umutlu insanlar olmadığımız da aşikâr.
Hastalığını, sorunlarını, dertlerini allandıra ballandıra anlatan, en kötü hastalık benimki, en büyük dert bende diyen insanlar biz değil miyiz?!
Çünkü mutluluğu sınırlandırıyor herkes. Mutluluk insanların aklına direk olarak; para, aşk ve rahat yaşam olarak sınırlanmış. Elinizde olmayanların hayaliyle kederleneceğinize, şu anda sahip olduklarınızla mutlu olmayı öğrendiğiniz an hayata bakışınız değişecek ve daha mutlu insanlar olacaksınız ama büyük çoğunluğunuz bunu başaramayacak.
Herkesin mutsuzluğundan banane kardeşim.
insan her şeye kendini sevip tanımayla başlar siz hep kendinizi es geçtiğiniz için doğal süreç sizi hep başa döndürüyor.
sosyal medya yüzünden. insanlar artık tek tipve robot gibiler. herkes birbirinin kopyası, ezbere yaşanan hayatlar, çizilen sahte mutluluk tabloları. anı yaşayan insan sayısı azaldı, herkes gösteriş peşinde ve taktıkları maskenin arkasında kıvranıp duruyor.
oysa ki biraz hayata dönüp kendine zaman ayırsa ve kendisi için yaşasa rahatlayacak.