Norgunk yayıncılık felsefe dizisi tarafından basılan; orjinal adı Nietzsche et la Philosophie olan nietzsche ve felsefesini tüm bilince, bilinçdışına, ruha, hücrelere tesir ettirip, insanı başkalaştıran; dionysosçu etkin olumlamanın muhteşem evrenine benliği dönüştüren çok özel gilles deleuze eseri. Friedrich Nietzsche'yi deleuze'dan; nietzsche ve felsefe kitabından okumak, derinden duyumsamak hatta özümsemek; gerçekten yaşamaya başlamak için yapılacaklar listesinde en başlarda olası eylem...
deleuze bu başkalaştırıcı, dönüştürücü esere şöyle başlar;
''ahlaki değerlerin bir eleştirisine ihtiyacımız var; ve öncelikle sorgulanması gereken de bu değerlerin değeri.'' nietzsche
''genel olarak değerlerin soyluluğundan söz etmek, kendi alçaklığını saklamakta çıkarı olan bir düşünceye tanıklık eder: oysa kimi değerler anlamlarını, alçak, bayağı, köle olanın sığınakları ve ifadeleri olmakta bulurlar. değerler felsefesinin yaratıcısı nietzsche, biraz daha yaşamış olsaydı, en eleştirel kavramın en yavan ve en alçak ideolojik konformizme hizmet ettiğini, felsefenin çekiç darbelerinin yaltaklık darbelerine dönüştüğünü, kavganın ve saldırganlığın yerlerini kurulu düzenin azılı bekçisi, yürülükteki değerlerin köpeği olan hınca bıraktığını, soybilimin de köleler tarafından kullanıldığını görecekti.''
sonra nietzsche'nin güç istenci temelindeki, dionysosçu etkin olumlama evrenine yavaş yavaş bizi çağırır;
Bir şeyin anlamı o şey ile ona egemen olan kuvvet arasındaki ilişki, bir şeyin değeri ise karmaşık bir olgu olarak o şeyde ifade bulan kuvvetlerin hiyerarşisidir.
Bir istencin istediği, farkını olumlamaktır. Ötekiyle temel ilişkisi içinde istenç, farkını bir olumlama nesnesi haline getirir.
ve diyalektik ile nietzsche felsefisinin farkını nietzsche'nin cümlelerinden alıntılarla açıklamaya başlar;
Kendini farklı duyumsama hazzı, farkın hazzı; işte ampirizmin, diyalektiğin, ağır kavramlarının ve özellikle diyalektikçilerdeki olumsuzun çalışması kavramının yerine koyduğu saldırgan ve hafif, yeni kavramsal öge. Bırakalım diyalektik bir çalışma, ampirizm ise bir haz olsun.: Bu onları tanımlamaya yeter zaten. Ve kim bize bir çalışmada bir hazdakinden daha çok düşünce olduğunu söyleyebilir. Fark, özden ayrılmayan ve varoluşu oluşturan pratik bir olumlamanın nesnesidir. Nietzschenin eveti diyalektiğin hayırına karşıdır ; olumlama diyalektiğin olumsuzlamasına ; fark diyalektiğin çelişkisine , neşe ve haz diyalektiğin çalışmasına, hafiflik ve dans diyalektiğin ağırlığına; güzel sorumsuzluk ise diyalektiğin sorumluluklarına karşıdır.
Modern diyalektik bütünüyle Hristiyan idealojisidir. Yaşamı haklılaştırmak ister ve onu olumsuzun çalışmasına esir eder. Hegel varoluşu, mutsuz bilinç açısındna yorumlar, oysa mutsuz bilinç yalnızca vicdan azabının Hegelci biçimidir.
Nietzsche şunu söylüyor: Biz başka bir oyun, başka bir oynama biçimi keşfettik; rastlantıyı parçalamak ve parçalardan birinin efendi olmasına izin vermek yerine ratlantının bütününü olumlamayı bildik; kaosu yadsınacak bir şey olarak ortaya koymak yerine onu bir olumlama nesnesine dönüştürmeyi bildik.
Artık sıra şu ünlü nietzscheci güç istencini derinden duyumsatmaktadır;
Güç istenci rastlantıyı bağrında taşır; yalnız o, rastlantının tümünü olumlama kapasitesine sahiptir.
Olumlama etkinlik değil, etkin oluşun gücüdür, etkin oluşun kişiselleşmesidir; olumsuzlama basit bir tepki değil, tepkisel oluştur. Bizi Dionysosun muzaffer dünyasına, oluşun varlığına taşıyan olumlamadır; bizi tepkisel kuvvetlerin kaynaklandığı endişe verici zemine iten de olumsuzlamadır.
Olumsuz tamamen tepkiselin tarafındadır. Ve tersine, yalnızca etkin kuvvet kendini olumlar, farkını bir haz ve olumlama nesnesi haline getirir. Tepkisel kuvvet, itaat ettiği zaman bile etkin kuvveti sınırlar, ona kısmi sınırlar ve kısıtlamalar dayatır, olumsuzluk ruhu ona sahip olmuştur.
Tepkisel kuvvetler birleştikleri zaman bile; etkin olabilecek daha büyük bir kuvvet oluşturamazlar. Tamamen başka türlü ilerlerler. Etkin kuvveti yapabileceğinden ayırırlar, onu çözerler, onu gücünün bir kısmından vey aneredeyse tamamından mahrum bırakırlar ; bunu yapmakla etkin olmasalar da etkin kuvvetin onlara katılmasını, yeni bir anlamda tepkisel olmasını sağlarlar. Tepkisellik kavramının kökenindne itibaren ve gelişerek anlam değiştirdiğini hissediyoruz: Tepkisel kuvvetler (ilk anlamda) etkin bir kuvveti yapabileceğinden ayırdıkları zaman, bu etkin kuvvet (yeni bir anlamda) tepkisel hale gelir.
Nietzsche en az kuvvetli olanı değil, kuvveti ne olursa olsun yapabileceğinden ayrılmış olanı zayıf ve köle olarak adlandırır. En az kuvvetli olan, sonuna kadar giderse kuvvetli kadar kuvvetli olur; çünkü az olan kuvvetini tamamlayan hile; kurnazlık, ruhsallık, hatta cazibe tam da bu kuvvete aittirler.ve onun az olmamasını engellerler.(zerdüşün iki hayvanı kartal ve yılandır: kartal kuvvetli ve gururludur; ama yılan hileci ve cazibeli olmakla daha az kuvvetli değildir.
Güç istenci ; kuvvetin kuvvetle ilişkisini belirleyen, kuvvetin niteliğini üreten diferansiyel ve soybilimsel öge. Güç istencinin ikili özelliği:
Kuvvetlerin oluşumları ya da üretimleri açısından onların kendi aralarındaki ilişkiyi belirler; ama tezahürü açısından onalrın kendi aralarındaki ilişkiyi belirler ama tezahürü açısından da ilişkideki kuvvetler tarafından belirlenmiştir.
Bu yüzden güç istenci her zaman hem belirlenen hem de belirleyendir; hem nitelenen hem de niteleyendir. O halde güç istenci ilk olarak etkilenme yetkinliği, kuvvetin kendisinin belirli etkilenme yetkinliğidir. Burada nietzschedeki Spinozacı etkiyi reddetmek zordur. Spinoza son derece derin kuramda, her kuvvet niceliğine bir etkilenme yetkinliğinin tekabül ettiğini ortaya koyuyordu. Buna göre bir beden ne kadar çok biçimde etkilenirse o kadar kuvvetli oluyordu; bu bedenin kuvvetini ölçen ya da gücünü ifade eden de bu yetkinlikti. Ve bir yandan bu yetkinlik yalnızca basit bri mantıksal olabak değildi: ilişkide olduğu bedenler tarafından her an gerçekleştiriliyordu. Diğer yandan bu yetkinlik zihinsel bir edilgenlik de değildi: yalnızca bedenin uygun neden (cause adequate) olmadığı etkilenimler edilgendi. Eğer yorumumuz doğruysa, Spinoza kuvvetin bir etkilenme yetkinliğinden ayrılamayacağını ve bu yetkinliğin onun kuvvetini ifade ettiğini Nietzscheden daha önce gördü. Nietzsche Spinozayı başka bir konuda eleştirir: Spinoza bir güç istencinin kavrayışına kadar yükselememiştir, gücü basit kuvvetle karıştırmış ve kuvvetleri de tepkisel biçimde kavramıştır.
Nietzschede etkilenme yetkinliği zorunlu olarak edilgenlik değil, duygulanım, duyarlık, duyumsama anlamlarına gelir.Nietzsche sürekli, güç istencinin , diğer bütün duyguların kendisinden türediği ilk duygulanım biçimi olduğunu söyler. Güç istenci kuvvetin duyarlılığı olarak tezahür eder; kuvvetlerin diferansiyel öğesi onların diferansiyel duyarlığı olarak tezahür eder.
Biri üstün, biri aşağı olan verili iki kuvvetin her birindeki etkilenme yetkinliği;
1)etkin kuvvet; hareket etme ya da yönetme gücü
2)tepkisel kuvvet; itaat etmme ya da hareket ettilme gücü;
3)gelişmiş tepkisel kuvvet; bölme, parçalama, ayırma gücü
4)tepkisel hale gelmiş etkin kuvvet; ayrılma, kendine karşı dönme gücü.(artık düzenleyeceği hiçbir şey kalmadığı zaman, kendi kendine dönerek, kuvvetini bozmak için kullanan bu maksimum kuvvet.)
Etkin Oluş; olumlamayla eylem arasında yakınlık öngörür; etkin olmak içini bir kuvvetin yapabildiğinin sonuna dek gitmesi yetmezi yapabileceğini bir olumlama nesnesi haline de getirmesi gerekir. ,
Etkin oluşun olumlayıcı ve olumlu olması gibi, tepkisel oluş da olumsuzlayıcı ve nihilisttir.
Nietzschenin tasarladığı istenç felsefesinin, neşeli mesajı oluşturan iki ilkesi vardır: istemek = yaratmak ; istenç = neşe
Yaşama karşıt bir bilgi yerine, yaşamı olumlayan bir düşünce; böylece yaşam düşüncenin etkin kuvveti; düşünce de yaşamın olumlayıcı gücü olurdu. ikisi de aynı yönde birbirini sürükleyerek ve sınırları aşarak, işitilmemiş bir yaratımın çabasında adım adım birlikte ilerlerlerdi. Düşünmek şu anlama gelirdi: keşfetmek, farklı yaşam imkanları yaratmak. zorlukların mucizeye dayandığı yaşamlar vardır. Bunlar düşünürlerin yaşamlarıdır. Ve onlar hakkında bize anlatılanlara kulak kabartmak gerekir, çünkü orada, yalnızca anlatısının bile bize neşe ve kuvvet verdiği, ardıllarının yaşamlarına ışık saçan yaşam imkanları keşfedilir. Burada en az büyük denizcilerin yaşamlarındaki kadar keşif, düşünce, cesaret, umutsuzluk ve umut vardır.ve aslında bunlar da yaşamın en saklı ve en tekinsiz alanlarına yapılmış keşif yolculuklarıdır.
Yaşam, bilginin ona çizdiği sınırları aşar, ama düşünce de yaşamın ona çizdiği sınırları aşar.
Düşünceyi etkin bir şey haline getiren yaşam; yaşamı olumlu bir şey haline getiren düşünce.
Sanat; güç istencinin uyarıcısı, istencin teşvikçisidir.
Düşüncenin yeni imgesi: doğru, düşüncenin temel öğesi değildir. Düşüncenin temel öğesi anlam ve değerdir. Düşüncenin kategorileri yanlış ile doğru değil; düşüncenin kendisine egemen olan kuvvetlerin doğasına göre soylu ile bayağı; yüksek ile alçaktır. Aptallık, ve daha derin olarak, belirtisi olduğu şey şudur: alçak bir düşünme biçimi.
Üstinsanın öğesi olumlama öğesidir; olumlama öğesi insanda hatta ve özellikle üstün insanda eksik olan budur. Üstün insanın özelliği, üstün insanın yapmayı bilmediği şeyler; Gülmek, oynamak ve dans etmektir.
Gülmek; yaşamı olumlamak, yaşamın içindeki acıyı bile olumlamaktır.
Dans etmek; oluşu olumlamak ve oluş ile varlığı olumlamaktır.
Oynamak; rastlantıyı olumlamak, rastlantı ile zorunluluğu olumlamaktır.
Dionysosçu etkin olumlamanın cesur, severek yaratmak dolu ruhunu nietzsche'nin coşkun şairaneliği ile anlatır;
Olumlamak sorumluluğu üzerine almak, olanı kabul etmek değil; yaşayanı yükünden kurtarmak, özgür kılmaktır. Olumlamak hafiflemektir; yaşama üstün değerlerin ağırlığını yüklemek değil, yaşama üst olacak, onu hafif ve etkin kılacak yeni değerler yaratmaktır. Yaratmak; yaşamı yapabileceğinden ayırdığımız değil yaşamın taşkınlığını yeni yaşam biçimleri icat etmek için kullandığımız ölçüde yaratmaktır. ''ve dünya dediğiniz şeyi kendiniz yaratmalısınız: aklınız, hayalgücünüz, istenciniz, sevginizbu dünyaya dönüşmelidir.
SONUÇ bölümünde de nietzsche felsefesinin diyalektikten en temel farkına vurguyla; nietzsche'nin keskin benzetmeleri ve topyekün çığır açıcı tespitleriyle; nietzsche'nin bize büyük bir aydınlanma, farkındalık ve dionysosçu bir etkin olumlama dönüşümü yaratmasına aracı olur;
Nietzsche anti-diyalekçidir. Diyalektik tepkisel kuvvvetler ile nihilizmin bütün bileşimlerini, ilişkierinin tarihini veya gelişimini ifade eder. Farkın yerine koyulan karşıtlık, aynı zamanda hiçlik istencinde kendilerine tekabül eden ilkeyi bulan tepkisel kuvvetlerin zaferidir. Hıncın bir olumlama hayaleti üretmek için iki olumsuzlamaya, olumsuz öncüllere ihitiyaç vardır; çileci idealin, hileli kartları olan bir gözbağcı gibi, hıncın kendisine ve vicdan azabına ihtiyacı vardır. Her yerde mutsuz tutkuların egemenliği,mutsuz bilinç her türlü diyalektiğin konusunu oluşturur. Diyalektik öncelikle yaşamı yargılamak, sınırlamak, ölçmek iddiasında olan;yaşama karşı tepkili, kuramsal insanın düşüncesidir. ikinci olarak yaşamı olumsuzun çalışmasına tabi kılan rahibin düşüncesidir: iktidarını kurmak içinm olumsuzlamaya ihtiyacı vardır, tepkisel kuvvetleri zafere taşıyan tuhaf istenci temsil eder. Bu anlamda diyalektik tam olarak hristiyan ideolojisidir. Son olarak kölenin düşüncesidir; tepkisel yaşamın kendisini ve evrenin tepkisel oluşunu ifade eder. Onun önerdiği atezim bile kiliseye özgü bir ateizmdir; efendi imgesi bile bir köle imgesidir.
Diyalektiğin sadece bir olumlama hayaleti yaratması bizi şaşırtmayacaktır. Diyalektik olumluluk, diyalektikteki gerçek; eşeğin evet'idir. Eşek kabullendiği için olumladığını sanır, oysa kabullendiği şey yalnızca olumsuzun ürünleridir.
Nietzsche kendi yöntemini yaratır:dramatik, tipolojik, diferansiyel. Felsefeyi bir sanat, yorumlama ve değerlendirme sanatına dönüştürür.her şey için kim? sorusunu sorar; eyleyen kişi dionysostur. Eyleyen şey, soybilimsel ve plastik ilke olarak güç istencidir. Güç istenci kuvvet değil; kuvvetlerin ilişkilerini (nicelik) ve ilişkideki kuvvetlerin karşılıklı niteliğini belirleyen diferansiyel öğedir. Olumlamanın içinde ortaya çıktığı ve yaratıcı olarak geliştiği fark öğesi de budur. Güç istenci çoklu olumlamanın ilkesi, armağan veren ilke ya da erdemdir.
Nietzsche felsesesinin anlamı şudur; çok oluş, rastlantı; saf olumlamanın nesnesi olmalıdır. Ebedi dönüş ilkesini istençte bulan olumlamanın sentezidir, bu en yüksek güçtür. Olumlunun olumsuzluğu olarak olumsuzluk; nietzschenin anti-diyalektik keşiflerinden biridir.
Olumlama güç istencinin yegane niteliğidir; etkinlik kuvvetin yegane niteliğidir; etkin oluş da gücün ve istemenin yaratıcı özdeşliğidir.
Bu muhteşem kitabı okuyup; nietzsche ve felsefesini derinden duyumsayan, Nietzscheye tüm ruhuyla katılan insanların; tüm özgür ruhlar için dileği de şu olur;
"Bir zamanlar tanrıya karşı işlenen günah en büyük gunahti şimdi tanrı öldü o günahlar da" diyerek felsefenin ağzına fırıncı küreği ile vuran rahmetli abimiz..
Böyle buyurdu zerdüşt