* su an bundan büyük utanc duysam da benim ortaokul yıllarımın onemli bir parcası olmus olan backstreet boys isimli boyband'in en bi göz flörtüm oldugu, agzı acık ayran budalası gıbı posterlerıyle bakıstıgım, sarısın, tipik amerikan genci modeli saclı mavi gözlü üyesi. (bkz: igrencsin artı manyaksın)
(bkz: nick carter)
internette kullandığınız nickleri google'da aradığınız zaman mevcut üyeliklerinizi altalta dökmektedir, çok seviyorum ben bu teknolojiyi. araştırmacımıyım? tabiiki de evet!
bir ara, ekseriya amerikan çocuk televizyon kanal ve dizilerinin yaygınlaşması zamanlarında, ne bileyim o zamanlar çok mantıksız görünen fakat şimdi aslında güçlü bir sosyal mühendislik olduğu farkedilen bir strateji uygulanırdı. saçları amerikan traşı denen (yanlar filan makine ile kesilmiş, üstler uzun, kabarık, düz) modelden, temiz ve gülümseyen yüz ifadesi ile her kanalda, her dizide, her şarkıda "nick" ve benzeri isimli veletler, hitler propagandasının post-modern versiyonuymuşçasına ortalıkta koşuşturup dururdu. okulda hocalarıyla, arkadaşlarıyla konuşurlardı, üç laflarından biri elbette, burası özgür bir ülke, tabi ne demek, burası özgür bir ülke...
ulan ne demek bu? insan küçükken bu tiplerin geri zekalı olduğunu düşünüyor. insan konuşurken böyle boktan laflar edip durur mu hiç? n'aber nasılsın demiyor adam, ne diyor "merhaba nick, burası özgür bir ülke". sonra sonra bu heriflerin istediklerinin olduğu ortaya çıktı. bir anda rap giysileri giyen (fakat asla zenci rapçiler gibi değil, saçlarını amerikan traşı kestirip ortadan ikiye ayıraraktan), dublaj türkçesiyle konuşan, üstelik bunu ne özentilikten ne başka bir şeyden yapan bir gençlik türedi. o gençlerin bir suçu da var diyemem. genellikle orta - üst refah mertebesindeki ailelerin çocukları olan bunlar, ya aileleri çalıştığından, ya korumacılıktan sokağa çıkıp da oynayamayan çocuklardı. yani ilk tanıdıkları arkadaşlarından biri "nick"ti. e onlar da birer "nick", "mike", "james" oldular haliyle. ali, bilo, osman, maho olmadılar, hatta bu kısaltmalar onlara komik geldi, çünkü türkçe'den kısaltmaydı bunlar.
şimdi o kinder çikolatalarının üstündeki, hitler'in ideal alman çocuğu gibi, bu nick'in de bir sosyal mühendisliğin kilometretaşı olduğunu görüyoruz. fakat bu sefer polonya'ya, almanya'ya, fransa'ya değil sadece, türkiye'nin üst tabakasının üstünde doğrudan etkisi olan bir nick bu.
isim kelimesinden yola çıkarsak; isim: soyut-somut, canlı-cansız her türlü varlığın kelime tabanlı tanımıdır. varlıkların isimleri kendileri tarafından seçilmez. başkaları verir o varlıklara ismini. işte isim bu yüzden her zaman başkaları tarafından verilen bir tanımlama olarak görülmelidir. nick ise, kişinin kendini tanımlama şeklidir. insana özgü diyebiliriz. lakap da isim niteliği taşır genelde, başkaları tarafından takılır. o yüzden nick'i tam olarak lakap diye çevirmek doğru değildir. ancak, mahlas bu iş için uygundur.
Artık türkçemize ne yazık ki yerleşmış bir kelimedir. Teknolojinin zararı, kültürel yozlaşmanın en bariz örneğidir aynı dılımıze yerleşen diğer ingilızce kelımelerde olduğu gibi.
sözlüğün her yerinde karşılaşılabilecek birleşik krallık ya da birleşik devletler vatandaşı kişi. zall' ı geçmişte feci kızdırdığını ve ceza olarak sözlük kodları arasına hapsedildiğini düşünmekteyim.
çok önemlidir çünkü ismin havalıysa sende havalısındır çok işine yarar hacı benim isme bak itibar eden yok ki bide havalı nick kulana bak neyse ama önemli hacı aklınızda bulunsun benim gibi olursunuz sonra itibarınız olmaz amk aklıma nerden geldiyse ezikelma neyse ya .