ben anlatmak için söylüyorum türkülerimi ağlatmak için değil..diyen büyük halk ozanımız.
sevgiliye kıyamayan ne geldiyse bendendir diyen, hatasıyla günahıyla sevdiğini kabullenen, onu aşağılamayan yermeyen , ona beddua etmeyen, hakaretten uzak duran naif dilli ozan son dönemlerde türkü formatında beste yapanlarcada örnek alınmalıdır.
ortaokuldan beri dinlediğim türküleri bana sevdiren, gerçek bir sanatçıdır.
bir konserinde seyirciden sigara istemiştir. sahneye sigara yağar. ardından milleti gülmekten kırar.
" şimdi bir de ateş isteyeceğim ama korkuyom kafamı gözümü yararsınız diye"
sene kaç bilmiyorum aslında hatırlamak istemiyorum. hayatımızı sıkıştırıp sakladığımız günler ve beğeni dediğimiz nesne bizim için farklı kulvarlarda koşan atlar gibi. fakat bu kulvarların arasında bozkırın tezenesi yok. arada bir şarkılarını açıp dinliyoruz ve o cahilliğimizle bozkırın tezenesi ile güya dalga geçiyoruz.
neşet ertaş'ın türkülerini/çaldığı sazı ve saz düzenine verilen kara düzen ismi ile akın akın dalga geçiyoruz. terennüm ettüklerimiz hep aynı şeyler. bir tatminsizlik içinde yüzüyoruz ve yüzme stilimiz kara düzen.
sonra bir gün birisi abi gidip konserde yerinde dinleyelim malzeme daha çok çıkar bize dedi. gittik. iğnenin yere düşme ihtimalinin sıfıra yakın olduğu bir durum söz konusu idi. o kocaman stadın ortasına kurulu sahnede neşet ertaş tüm anadoluluğu/mütevazılığı/insanlığı ile duruyordu. o an kısa sürdü/küçük bir konuşma/önünü iliklemesi sonra söylediği türküleri.
sandım ki sadece ben utanıyorum o an. oysa orda bulunan herkes kendinden utanıyor imiş neşet ertaş'ın sazından/sesinden süzülen her nağmede.
o konser bitiminden sonra kimse konuşmadı dönüş yolunda. eve gidince de herkes sessizdi. sonra yavaş yavaş herkes eteğindeki taşları döktü ve ortak utancımızı anladık. ilk önce o konsere gitmemiz için ön ayak olan arkadaşa saydırdı herkes ama sonradan bize yaptığının en nihayetine bir iyilik olduğu paydasında buluştuk.
sonra neşet ertaş konserlerine bir daha gitmedik/gidemedik. karşısına çıkacak yüzümüz yok idi. gittiğim ilk ve son neşet ertaş konseri idi. sanıyorum utancım geçinceye kadar da hep öyle kalacak. allah uzun ömürler versin bozkırın tezenesine hep söylesin/hep dinleyelim. müziği eksilmesin penceremizden hiç
hiç
hiç
hiç
h
i
ç
.
.
.
Garibim yoldaşım bir gırık sazım
Feleğin elinde yazılmış yazım
Geçti ömrüm daha gülmedi yüzüm
Baharım güz oldu yazım kış oldu
abdal olduğu için sevdiği kızı vermemişlerdir ve o da kendini yollara vurmuştur.en başta düğünlerde çalmaya başlamıştır ve bu durumdan hiç de rahatsız olmamıştır. büyük türk ozanlarından biridir.kendisi kırşehirlidir.
büyük değer, büyük usta, büyük müzisyen...
annem, ben daha karnındayken bana beatles, led zeppelin, deep purple dinletirmiş. ilk aşkıma elvis şahitti, ilk öpüşmeme elton john, ilk sevişmeme chicago... alkolden ilk kustuğumda dire straits temizlemişti içimi, ilk kavgamdan sonra sting gaz vermişti bana... ama hiç biri ağlatamadı beni neşet ertaş gibi; hiçbiri yazımı kışa çevirmedi, bir kazma bir kürek alıp mezarımı kazmadı, köprüden geçen gelinden bahsetmedi, gönül dağına çıkartmadı beni... çok yaşa neşet baba! ömrün uzun olsun!
bir tv programında şunu demişti üstad o kendine has sevimli konuşmasıyla: ''bana diyolaki hangi notalara basıyosun? ben ne bilem nota mota içimden ne gelise ben ona basıyom.''
üstad nota bilmediğini ve içinden gelen perdelere bastığını ısrar ile söylese de parçalarında birleşik türk müziği makamlarının en ala örnekleri görünmektedir, yani oturup örneğin hicaz ile muhayyer kürdiyi birleştiricem deseniz yapamazsınız belki ama bunu neşet ertaş yapıyor şarkılarında. helal olsun üstadım, var ol kalemin, sazın hiç susmasın emi.