vasat bir film. kurgunun saçmaladığı yerler vardı.
--spoiler--
hacının kızının, hacının yanına gittiği sahnede eve dinleme cihazı yerleştiren fbi her nasıl olduysa kızın evden çıkıp ertesi gün babasına gitmesini engelleyemiyor, gidip kilisede hacının gelmesini bekliyordu. koşunca dinlemeden ve radardan kurtulunuyor demekki aklımızda bulunsun. koşan cisimleri gözüyle takip edemiyor fbi. ayrıca da kilisede telefonla hacıyla konuşan kızın sesini duyuyor, ama hiç bir şey yapmıyordu. uyuyor mu lan bu fbi diyesim geldi açıkçası.
--spoiler--
bir de mahsun un dede de ne hız varmış o yaşta motor takılmış gibi iki dakikada geldi. filmdeki kurgular çok hatalıydı. sanki acele çekilip hemen bitirilmek istenmiş. müslümanları sevin onlara terörist demeyin mesajları filmin her yerinde doluydu. hayatımda izlediğim en vasat filmdi. fakat oyunculuklara hiçbir şey diyemem. haluk bilginer döktürmüş gerçekten.
ulan yazacaktım unuttum editi: birde haluk bilginer in türkçeyi şiveli konuşup ingilizceyi takır takır hiç takılmadan şivesiz bir şekilde aynı bir ingiliz edasıyla konuşmasına bittim. hadi sana böyle oyna dediler sen niye öyle oynadın be haluk abi. olmaz bu böyle diyemedin mi?
mahsun kırmızıgülün tekrar aynı hatalara düştüğü bir film oldu. çok fazla mesaj kaygısı verip, o kadar fazla acitasyon yapıyor ki filmlerinde başarılı olamıyor.
--spoiler--
bu film'De de aynıydı. başarısız oyunculuklar(mustafa sandal ve mahsun tabii ki), filmin güzel başlayıp kel alaka bitmesi (uluslararası terörizm, aşırı dinci fanatizmi vs. ile başlayıp kan davasıyla bitmesi) , bin türlü mesaj vermeye çalışması(cehalet, terörizm, iyi dini adamlar, kötü dini adamlar), dini kesime yalakalık yapılması (fettullah gülen tabii ki de) filmin olsumsuzluklarıydı.
ayrıca haluk bilginerin neden şiveli konuşturulduğunu anlamadım. yani memleketi bitlis olabilir de böylesinin daha kulak yırtıcı olabileceğini tahmin edemediler mi? kısacası bu şive çok gereksiz olmuş. ama tabi bu bile haluk bilginerin oyunculuğunu baltalayamamış.
şimdi aklıma gelen bir diğer olumsuzlukta seslendirmeydi. diğer insanlar da böyle mi izledi bilmiyorum ama seslendirme cidden rezaletti.
film'DE olumlu olarak görsellik ön plandaydı ve güzeldi bence. özellikle istanbul ve new york manzaraları konusunda başarılılardı. ama bence bütün bunların ötesinde filmin en pozitif yönü şey haluk bilginerin oyunculuğuydu. yani izlendimi sırf onun için izlenebilir bir film zaten. ben de filmi sonuna kadar onun için izledim.
dikkatimi çeken diğer iki şey de hacı'nın (haluk bilginer) kızını oynayan güzel Justine Cotsonas ve amerikan filmi cehennem silahı serisinden tanıdığımız danny gloverdı. kendileri de filme renk katmış.
bir de bazı arkadaşlar keşke en sonda usual suspect filmindeki gibi en sonda hacı "deccal" çıksaydı ne güzel olurdu diyorlar. kesinlikle katılıyorum ama mahsunun sınırları dışında kalan bir şey bu. çünkü olayın muhakkak kan davasına bağlanması lazım.
--spoiler--
Mahsun Kırmızıgül'ün bizzat içerisinde olduğu daha önceki yapımlarını beğensemde bu film'in savunduğu dava ile tam tezat oluşturduğunu ve mevcut "düzene" göz kırpmadan başka bir şey olmadığını bilmek gerekir.
Daha önce "Kürtçü" film yapan Mahsun, bu sefer de Nurcu film yapmış. Film, buram buram Fethullah Gülen kokuyor. Kendisinin Türkiye'ye dönüşünün psikolojik hazırlığı yapılıyor. Filmde oynayan Hollywood aktörleri, aslında yapımın altında Mahsun'un değil de tüm dünyada planlarını gerçekleştirmek için ellerinden geleni ardlarına koymayan Amerikan kapitalist elitinin olduğunu kanıtlıyor. Filmde net bir şekilde "Dinler Arası Diyalog" işleniyor ki bu kavram aynı kapitalist elitin Tek Dünya imparatorluğu planının olmazsa olmazı. Ayrıca Fethullah Gülen'in aslında şiddetle hiç alakası olmadığı, aşırı islamcılarla ilgisi olmadığı, kendisinin çok iyi bir insan olduğu, yani "ılımlı islamcı" olduğu "nezarethane sahnesinde" vurgulanıyor ki ılımlı islam, Fethullah Gülen'in başatlığını yaptığı yine bir Amerikan kapitalist elit planıdır. Oscarlı Hurt Locker kadar politik ve bir o kadar başarısız bir yapımdır.
tek iyi yanı islami terörizmin islamda yeri olmadığını vurgulamış olması, ne senaryo sağlam, nede yönetmenlik. uzun uzuna yazarım ama bu film için o kadar tuş vurmaya gerek duymuyorum.
filmin başındaki örgüt evi baskınında kendimi call of duty modern warfare 2 oynuyormuş zannettim. oyunun bire bir kopyası sayılırdı. gerçekçilik açısından efektler üst düzey olmasının yanında istanbulun hangi semtinde roket atarlar öyle fırlatılıyor merak içindeyim.
ülkücülerin yanına gittikleri sahnede de kurtlar imparatorluğu kitabının bir bölümü ile aynıydı yada çok benzerdi. o sırada da kitabı okuyorum gibi hissettim.
film genel olarak iyi sayılır. ancak insan filmi izlemekte ve takipte çok zorlanıyor. bir türlü film sizi içine çekemiyor sürükleyicilikten uzak.
ilk 2 film gibi mahsun bunda da gereksiz diyaloglar yüzünden bazı sahneleri fena sıkıcı bir hale getirmiş bunu niye yapıyor anlamış değilim.
film öyle çok hayret ettiğim bir sonla bitmedi. izlerken akıcılık dışında keyif aldım. ama genede bir şeyler eksikmiş gibi geliyor hala ama bulamıyorum. bulursam yazarım.
pensilvanya'da ki beş minarenin iz düşümüdür. bizde de var o iz düşümden. kapkaranlık bir gölge gibi çöktü ülkemin üstüne. doğan güneşimizi bile gölgeledi.
islami vecibe ve kurallar hakkında bir şey bilmeyen mahsum kırmızıgül'ün filmidir. öncelikle dinine çok bağlı, evliya gibi bir adamın kızı, bir hristiyan erkek ile evlenemez. çünkü islamda kızların müslüman olmayanlar ile evlenmesi yasak ve günahtır. ancak müslüman bir erkeğin, müslüman olmayan bir kadın ile evlenmesi yasak değildir. şimdi bunu bilmeyen bir insan, bu filmi izledikten sonra " demekki müslüman bir kız müslüman olmayan biri ile evlenebiliyor" der ve yanlış bilgilendirir. bu ağır bir sorumluluktur mahsumcuğum. ayrıca mahsumun diğer filmlerindeki; özellikle beyaz melekteki duygusal sömürü bu filmdede yer yer karşımıza çıkıyor. filmdeki bütün mesajlar apaçıktır. stanley kubrick filmleri gibi her sahnede ayrı bir gizli mesaj olacak demiyorum ama koca filmde 1 tane bile gizli mesaj yok. herşey apaçık ve basitçe. sinemasal bir yönü bile yok. olmamış mahsum. madem yönetmenlik yapacaksın, en azından senaryolarını sen yazma be gül'üm. kurgu konusunda çok iyi bir film değil, ancak bir çok filmimizdeki gibi kötüde değildir. bu konuda biraz geliştirmelisin kendini mahsumcuğum. ayrıca mustafa sandal vasat bir oyunculuk çıkarmasına ramen, beklediğimden iyi oynamıştır. sadece bir şarkıcı olmana ramen afferim diyebilinecek bir oyunculuk yapmışsın. aferim!
beş aydır londra da yaşıyorum. advance seviye oldum. 1 ay sonra master a başlayacağım. ama hala mustafa sandal kadar ingilizcem yok gibi geliyor birader. ezbere mi okuyorsun lan?
tanım: mustafa sandal ın bayağı ingilizce konuştuğu film.
film hakkında: haluk bilginer için bir şey söylemek gereksiz. adam usta ya. ama mahsun, olum amerikadasın lan. o kaşların hali ne. bu arada filmde resmen fetoyu gördüm. iyi yalakalık yapmışsın. bravo.
Sabrımın sonunda selamete eremediğim film. Aylardır ha seyrettim ha seyredeceğim derken bugüne kısmet oldu. Gelin görün ki; film beni şaşırtamadı. Haluk Bilginer gibi bir ustayı değerlendirmekten imtina ediyorum; fakat filme kan veren tek oyuncu olması da mutlaka belirtilmesi gereken noktadır kanımca. Mahsun Kırmızıgül'e de bir anekdot ile iletmek isterim eleştirimi:
--spoiler--
ingiltere'de bir şemsiye tamircisi şiir yazmaya soyunmuş. Yazdığı bir iki parça şiiri dönemin üstadlarından birine vermiş okuması için. Ünlü üstadın geri bildirimi şu şekilde olmuş:
Sayın bayım; siz lütfen şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın, hep şemsiye yapın.
--spoiler--
ülkücülerin gülen cemaatine yardım ettiği ima ediliyor.ama gel gör ki devlet bahçeli denen şahıs gülen hareketinin bitirilmesini istiyor.bu ne perhiz ne lahana turşusu.
Kurguda,senaryoda ve de oyunculukda (Mahsun Kırmızıgül,Mustafa Sandal ikilisi) oldukça zayıf kalmış bir filmdir.
Herşeyden önce fragmanlardan takip ettiğimiz kadarı ile güzel bir tarikat filmi olacağını düşünmüştük.Sonrasında Kurtlar Vadisi Kuzey Irak kadar bile içinin doldurulamadığını gördük.Hikaye Hacı'nın Deccal olarak interpol tarafından aranması ile başlar ve koca Emniyet Müdürlüğü ve interpol her nasılsa bir komiserin 'Deccal buymuş' sözü ile hareket eder,ve o koca teşkilat bu komiserin dosyasını birkez bile incelemeden adamı paldır küldür Deccal'in yanına yollar.Tuhaftır ki Deccal Hacı olmamakla beraber Hacı da bu komiserin Bitlis'li kanlısıdır.Ama Hacı'nın hibir suç örgütü ile ilişkisi olmamasına karşın interpol tarafından aranması,silahlı kişilerce korunması oldukça ilgi çekicidir.Son olarak hiçbir delile dayandırılmaksızın içeri tıkılması ve sonra da aniden ortaya Deccal'in çıkıvermesi samimi yapılmaya çalışılan bir işin başarısızlığa dönüşüdür.Mahsun Kırmızıgül aynı anda pek çok şeyi yapmaya kalkmıştır bu filmde.iyi görüntü,iyi senaryo,iyi kurgu,mesaj..vs ama sonuç olarak hepsi birbirine girmiş basit bir Hollywood özentisine girmiştir.Kadro sağlam tutulmaya çalışılsa da bu kadro (Haluk Bilginer hariç) rollerini dolduramamıştır.Mahsun Kırmızıgül evli ancak farklı dine mensup karı koca üzernden giderek bir slogan filmi yapmaktan öteye yazık ki gidememiştir.
film hakkında tek bir şey diyebilirim çok kötü. filmi geçtim, ben hayatım boyunca bu kadar ucuz bir oyunculuk daha görmedim. mahsun kırmızıgül'den bahsediyorum. bir kaç yerde o kadar saçma mimikler veriyor ki aslında demek istediğinin o değil de başka bir şey olduğunu düşünüyorsunuz. objektif bakmak için hiç tutulmadan izledim filmi mahsun kırmızıgül'e. lise piyesindeki ağaç gibi oynamış rolunu, halbuki o role başka bir oyuncu koysan film başka bir aşamaya geçebilir. kast seçimindeki bu ucuzluk yönetmenide ucuz yapıyor doğal olarak.
haluk bilginer kadar usta bir oyuncunun filmdeki aksanı hiç olmamış, bilmiyorum kimin elinde bu.
--spoiler--
filmdeki haci gumus karakteri bitlis doğumlu birisi olarak amerika'da yaşayan bir türk. ana dilde gayet bitlis şivesini kullanmaktadır, bunun kadar doğal bir şey yoktur, iyi hoştur ama napıyorsun abicim ya? bir ingilizce konuşmaya başlıyor bu seferde amerikan aksanıyla. ve de öyle böyle aksan kullanmıyor. yuh artık, noldu bizim bitlisli elemandan ne eser kaldı? *
--spoiler--
filmin senaryosunda inanılmaz saçmalıklar vardı. bunu zaten herkes belirtmiş. ama bu film sadece ve sadece haluk bilginer'in muhteşem ötesi oyunculuğu için bile seyredilir. ben böyle bir oyunculuk görmedim. tek başına sırtlamış filmi. neresinden tutarsanız tutun haluk bilginer'in kalitesi akıyor.
--spoiler--
koskoca emniyetin bir adamın lafına inanıp iş yapması ve onu geçtim koskoca fbi'ın bir adamın intikamı için söylediği yalana inanması saçmalığın daniskasıydı. polisin evlerine gidip dinleyici taktığı sahne de ayrı bir saçmalıktı. göstere göstere dinleyici yerleştiriyor.
ingilizce konuşanların, ingilizce konuştuğunu göstermek için saçma sapan bir dublaj yapılması da ayrı bir rezalet. sesler yankılı falan. ayrıca o kadar dinine gönül vermiş dindar bir insanın hristiyan, göğüs dekolteli bir insanla evlenmesi bence kötü değildir ama saçmalığın allah'ıdır. ayrıca bu hacı gümüş ne yapmış da new york'ta yaşayacak kadar, her yerde adamları olacak kadar zenginleşmiş ve büyümüştür? bir tarikatı olduğu da söylenmiyor ki?
--spoiler--
vasat ustu bir film oda haluk bilginerin hatirina, konusu gayet yavan ve eh iste denilecek film. Vaktiniz bolsa gidin izleyin. Izleseniz de izlemeseniz de cok sey kaybetmezsiniz.
haluk bilginer'in nirvanaya ulaştığı film. bu film, türk sinemasının çok çok çok üzerinde bir filmdir. yabancı filmlerden çok türk filmi izlememe rağmen, böyle bir türk yapımı yok!
böyle bir filme yapılan yorumlar "kesin ip var amınakoyim" zihniyetinde kesinlikle ve kesinlikle olmamalıdır. olmamalıdır. oyunculara türk halkı'nın teşekkür etmesi gerekir. mahsun aştı kendini mahsun...