Nefs; benliğin çirkin, kötü ve isyankar davranışlarına denir. Bedensel istek ve arzuların tümünü kapsar. Nefsin özellikleri; yalancılık, zulüm, gurur, şehvete aşırı düşkünlük, öfke, kin, cimrilik, v.s.dir. Yüce Yaratıcı'sını tanımayan, nankör, kendi varlığını herşeyin üstünde tutan hep kötülüklere çalışan tutumuyla yanılgıların kaynağıdır.
akabinde, kadınlarda 9 (dokuz) adet, erkeklerde ise 1 (bir) adet bulunduğu iddia edilir.
akıl ile karıştırılmaması gereken hembele. yaşayanlar bilir. bazen, akıllı olmak nefse yenik düşmek gibi görülebilir. ondan değil midir ki, millet; dini kullananlar tarafından uyutuluyor.
"Cennete en son giren kimse, bazan yürür, bazan ağlar. Ateş de arada sırada onu yalar geçer. Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir nazar eder ve:
"senden beni kurtaran Allah münezzehdir! Allah Teâla hazretleri, bana evvelin ve ahirinden hiç kimseye vermediği şeyi verdi!" der. Derken ona bir ağaç gösterilir.
"Ya Rabbi! der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!" Allah Teâla hazretleri:
"Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey istemezsin değil mi?" der. Adam:
"Ey Rabbim, ondan başka bir şey istemeyeceğim!" der ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca yaklaştırır. Adamcağız, onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama, evvelkinden daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp:
"Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Allah Teâla:
"Ey âdemoğlu! Bana öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni yaklaştıracak olsam başka şeyler isteyeceksin!" der. Adam, başka şey istemeyeceği hususunda söz verir. Rabbi de onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Adamı ona yaklaştırır. Adam onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer.
Sonra ona cennetin kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer ikisinden daha güzeldir. Adam yine:
"Ey Rabbim" Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden başka bir şey istemiyorum!" der. Rab Teâla:
"Ey âdemoğlu! Sen ondan başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin?" der. Adam:
"Evet, Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Rabbi onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca yaklaştırır. Adam ona yaklaştırılınca cennet ehlinin seslerini işitir. (Dayanamayıp):
"Ey Rabbim! Beni cennete sok!" der. Rab Teâla:
"Ey âdemoğlu! Beni senden kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve beraberinde mislini versem razı olur musun!" der. Adam:
"Ey Rabbim! Benimle istihza mı ediyorsun? sen ki âlemlerin Rabbisin!" der."
ibnu Mes'ûd bu noktada güldü ve: "Niye güldüğümü sormuyor musunuz?" dedi.
"Niye güldün söyle!" dediler.
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da böyle gülmüştü. "Niye güldünüz?" diye soruldu da:
"Rabbülalemin'in, adamın "Sen ki âlemlerin Rabbisin, benimle istihza mı ediyorsun?" demesine gülmesine gülüyorum!" dedi.
aslında müthiş birşeydir. o içinde yaramaz çocuklar yaşayan çok katlı bir apartman gibidir. insan onun katlarında yükselmelidir.
habire "hep bana hep bana" deyip duran, eteğinden çekiştiren bodrum kat sakinlerinin istek ve arzuları bitip tükenmez. insanın en büyük yanılgısı da o çılgınca isteyen nefsin afet gibi isteklerini susturabilmek için o obur duygularını doyurması gerektiğini zannetmesidir.
bu egosantrik duygular, istiyorum, istiyorum diye homurdandıkça onları besleyen insan farkına varmadan onları daha azgın bir canavar haline dönüştürüyor. o mağara adamları nasıl oluşuyor, işte aynen böyle.
nefsinin kötülüğü emreden isteklerine boyun eğen insanlar, bunalımların kucağında, kaygıların gölgesinde bir hayat yaşamaya mahkum oluyorlar.
bir değişiklik yapsak hayatımızda. almaya değil vermeye programlansak. başkaları için yaşasak,
kurtarabilir miyiz kendimizi acılardan?
rehberimiz olsa fedakarlık ve hasbilik...
insan nefsi, çeşit çeşit hayvanın doğasındadır.
Köpek gibi ısıran hayvan sıfatında
Kurt gibi kapan sıfatta
Yılan gibi sokan sıfatta
Akrep gibi insanlara zehir akıtan
Ayı gibi, çakal gibi, sırtlan gibi, tilki gibi olanı vardır.
insan nefsi daima güdülmeye muhtaçtır.Nefsimiz başka ruhumuz başkadır.Nefs bu dünyaya aittir ruhaniyetimiz gökyüzünden gelir. Ama nefs ruhu hapseder, eğer insan nefsini zaptedemezse hedefine varamaz. Gideceği yere gidemez.
"insanın en büyük düşmanı iki yanı arasındaki kendi nefsidir." hadisi ve "insanın nefsi insana kötülük emredicidir." ayetini hatırlarsak insanın en büyük savaşı, mücadelesi kendi nefsiyledir.