Her duygu gibi insanlık tarihi boyunca her daim süregeldiğini düşündüğüm ancak zamanın ilerlemesiyle (belki de içinde bulunduğumuz dönemden kaynaklı olarak) insanların içinde daha net görmeye başladığımız duygu.
Çok değil kısa süreliğine bir gözlemle bile şu gerçeğin farkına herkes varabilir: nefret dolu nesiller yetişiyor. Bir varlığı, kavramı, nesneyi sevmek niçin ondan nefret etmekten daha zor geliyor insana? Tanımadığımız, hakkında hiçbir bilgimizin olmadığı, yoldan geçen bir insana bile neden nefret dolu bakışlar atıyoruz? Bir insana nefret beslemek ne zaman bu kadar kolaylaştı?
Belki de her birimiz kendi içimizdeki nefret denilen o siyah korkutucu kristali kırıp içindeki bembeyaz "sevgi" özüne ulaşmaya çalışmakla başlamalıyız işe. işte o zaman, öfkeden çıngılar değil de minik tebessümler saçmaya başladığımız zaman varacağız hayatın tadına. O zaman anlayacağız hayatın nefret etmek için çok kısa ancak içinde sevmek için çok şey barındıran bir kavram olduğunu.
Spinoza, nefret ile sevinç arasında bir bağ kurmuş ve bunu özgün önerme-kanıtlamalarla açıklamıştır.
“nefret ettiğimiz varlığı mutsuzmuş gibi hayal ettiğimizde kalbimizde tuhaf bir sevinç uyanır” insanın da daha çok nefretlerden sevinç üretmeyi seven bir canlı olduğundan bahseder.
Ona göre nefret, bizim acımızdır ve nefret duygumuzun nedenini anlarsak nefret de ortadan kaybolur. Bir şey sevdiğimiz birini sevindiriyorsa ona sevgi duyarız ama o şey şayet kederlendiriyorsa ondan nefret ederiz.
(bkz: ethica)
nesne ilişkileri kuramı kurucusu melanie klein a göre sevgi gibi nefretin de kaynağı anne ve çocuğun kontrol edemediği, ilk ve en güçlü nesnesi olan anne bedenidir.
Klein’a göre; sevgi ve nefret arasındaki temel çatışma tüm gelişim boyunca sürer. çocukların duygusal ve entelektüel gelişiminin, annenin bedenine ve kişi olarak anneye yönelen bu çekirdek çatışmanın itici gücüyle oluştuğuna yönelik gözlemlere dayanır.
Nesneler başlangıçtan itibaren çocuğun gözünde psikolojik özelliklere sahiptir ve çocukta çeşitli duygular uyandırır. Nesne, sadece dürtüsel olarak haz verici ya da engelleyici olan değil; aynı zamanda seven ve sevilen, nefret eden ve nefret edilen ya da kıskanan ve kıskanılandır.
aşk ve benzeri duygular, insanı prensiplerinden uzaklaştırıp sonlarına yaklaştırirken kişiyi uyuştururlar. aşk kana girince vazgeçmeye başlar insan...sevdiklerinden, kariyerinden, geleceğinden. o kadar uyuşmuştur ki kendisini kendi yapan her şeyden mutlulukla vazgeçer.
fakat nefret dinc tutar insanı, tetikte tutar, erekte tutar, kendinde tutar, katı halde ve ağır tutar. aşk gibi cıvıtmaz, gaz halinde uçucu değildir.
Nefret bir insanı yıpratabilir. Nefretin bir çok nedeni olabilir. Bu ihanette olabilir ya da bir kıskançlık da. Geçmişte ne yaşanmışsa onu aklından atamayan insanlar her defasında nefretin sarmalında kör kütük dolaşır. Özgüvenli insanlar geçmişine sünger çekip kaliteli yaşamaya özen göstermeye çabalarlar. Sizde öyle yapın.
ortalama insanda
herhangi bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet,
nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.
ve cinayet konusunda en becerikliler
cinayet karşıtı vaaz verenlerdir
ve nefreti en iyi becerenler
sevmeyi vaaz edenlerdir
ve son olarak
savaşı en iyi becerenler
barış vaazı
verenlerdir.
tanrıyı vaaz edenlerin
tanrıya ihtiyacı var
barış vaaz edenlerin
huzuru yok
sevgiyi vaaz edenler
sevgisizdir
vaaz verenlerden sakının
bilmişlerden sakının.
durmadan
kitap
okuyanlardan
sakının
yoksulluktan nefret edenlerden
ya da gurur duyanlardan sakının
övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının
karşılığında övgü beklerler
sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının
bilmedikleri şeylerden
korkarlar
sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
tek başlarına
bir hiçtirler
ortalama erkekten
ortalama kadından
sakının
sevgilerinden sakının
sevgileri vasattır, vasatı
aranır dururlar
ama nefretleri dahiyanedir
nefretleri seni beni
herkesi öldürebilecek kadar
dahiyanedir.
yalnızlığı istemezler
yalnızlığı anlamazlar
kendilerinden farklı
herşeyi
yoketmeye
çalışırlar
sanat
yaratamadıklarından
sanatı
anlayamazlar
yaratma başarısızlıklarını
dünyanın beceriksizliğine
yorarlar
kendileri tam sevemedikleri için
senin sevginin
eksik olduğuna inanır
ve senden
nefret ederler
ve nefretleri
parlak bir elmas
bir bıçak
bir dağ
bir kaplan
bir baldıranotu gibi
mükemmeldir
çok kuvvetli bir histir. baruch spinoza'ya göre biri sizden nefret ediyorsa sizin de ondan nefret etmeniz gerekmiyor. aynı şekilde biri sizi çok seviyorsa sizin de aynı şekilde onu sevmeniz gerekmiyor, ve ekliyor; birinin sizden nefret ettiğine inandığınızda sizde zaten uyanmış olan kederin nedenini kendinizde bulamazsanız, bunu kendinizden nefret ettiğini sandığınız kişide bulacaksınızdır. aynı şekilde; sizi sevdiğine inandığınız birinin sizde uyandırdığı hazzın nedenini kendinizde bulamazsanız, bunu mutlaka onda bulacaksınız demektir.