ancak çok sevdiğimiz bir insana beslenen duygunun tanımıdır*. sevmediğimiz bir insana ancak gıcık olabilir, varlığına tahammül edemeyebiliriz. nefret gibi ağır bir duyguyu kimse yaşamasın dilekleriyle entry'ye son veririz.
sevginiz kökünden bittiği an duyulan histir. sevgi bitince, o kişinin tüm pisliklerini görür hale gelirsiniz. nefret bile çoktur artık o kişiye. koskoca bir boşluktur sonrası. yoldan geçen domatesçiden farkı kalmaz sizin için.
kıskanmak kadar kötü bir eylem. kıskançlıktan kadar kötü bir duygu nefret. at başı yarışırlar. ikisi de önce kişiye zarar verir. duyguyu taşıyana.
"tenine bir kumralın gölgesi düştüğünden beri kumrallardan nefret ediyorum. oysa kumralım en sevdiğim şarkıydı bir zamanlar. şimdi değil. bana bir şarkı söyle içinde adım geçsin. öyle keskin ki nefesin bir ömür benimlesin.
bana bir yağmur borçlusun içinden susup yağ bana
öyle sessiz ki özlemin bir hayal gibi renksizim, sebep sensin bizsizim.
bir yağmur gibisin sele verdin kalbimi yine de gelmedin.
BELKi DE DÜŞÜNCELERiMiZE, DUYGU DÜNYAMIZA EN ZOR GiREN, AMA BiR GiRDiMMi ÇIKMAYAN BiR DUYGU YA DA OLGU. HER NEYSE. OLDUKÇA SERT VE KESiN VE KESKiN BiR iFADE BiÇiMi. BiRiNi HiÇ SALLAMIYORSAN ONDAN NEFRET ETMEZSiN DERLER YA HANi, E BEN RTE DEN, BÜLENT ARINÇ TAN TAYYiP BIYIĞI NDAN NEDEN NEFRET EDiYORUM ÖYLEYSE? BiZi BiZ YAPAN, AMA BiZ OLMAKTAN ÇIKARAN BiR DUYGU SANIRIM .ÇÜNKÜ SON ZAMANLARDA O KADAR ÇOK ŞEYDEN, KiŞiDEN, OLAYDAN, YERDEN, VS NEFRET EDiYORUM Ki KENDiME iNANAMIYOR TANIYAMIYORUM KENDiMi. *
bunyenin kendi kendine verdigi en buyuk zararlardan biri kendine kendine acı cektirmek,sinir katsayısını tavan yaptırmaktan baska elle tutulur hic birsey kazandırmayan depresyona surukleyen keske hic boyle bir duygu olmasaydı dedirtendir.
bilgisayarın başında veya bir kafenin önünde veya sahilde veya orda veya burda onu görüp, görmesen de bir şeyler fark edip, aslında senin ona verdiğin değerin onda birini bile sana vermediğini anlamak. kendi kendine rezil olmak, kendini aşağılamak ve bunları bilerek ve isteyerek tercih etmiş olmak, dilenci gibi yalnızca bir gün öncesi için kendi kendine yalvarmak. aylar öncesinden olacakları görüp, adım adım kötülemek daha da kötülemek ve bunu her şeyin farkında olarak çaresizlikle yapmak. aynı hatayı 5 kez 10 kez yapmak ve "nefret"ini kaybedince yine yapapacağını yüzsüzce bilmek. 1 yıl önce hayatında olmayan biri için şu an "onsuz yapamam" diye düşünmek ama kendi kendine ondan önce mutlu değil miydin diye sormamak, sorsan bile kaçamak cevaplar vermek. aptal olduğunu, aciz olduğunu, yetersiz olduğunu, oyuncak olduğunu, kukla olduğuna, "öylesine" olduğunu düşünmek ve sözde özgüvenli geçinirken kendi içinde böcek gibi ezilmek, ezilmek. nefret etmek.
insandan başka hiçbir canlıda olmayan duygudur. Bu da insanı nefretin hem öznesi hem de nesnesi konumuna sokmuştur. insanın kendisini ve sevdiklerini tehlike altında gördüğü vakit ortaya çıkar. Dikkat edin, nefret ettiğiniz nesne ya da kişilerin aslında onlar olmadıklarını göreceksiniz.
yapayalnız olduğunuzu düşündüğünüz her an için, nefret ederseniz, ki genelde edersiniz.
mutluluğu mutlumsuluğa, huzuru kargaşanın suskunluğuna dönüştüğü için, bu kadar kör bir sofu oluverirsiniz.
zoraki tanım: sevmemek, hoşlanmamak duygusunun bir basamak ötesi.
yazarın tamamen subjektif entrysi: arabaya bindim, birinci viteste yapmamam gereken hızı yapıp arabayı bağırttırdım. olamadığım onca şeyden nefret ettim.. yanlış seçimlerimden, adanmış zamanlarımdan, aşık olduğum ve olacağım bütün adamlardan nefret ettim. istediğim işi yapamadığımdan, istediğim adamı/aşkı bulamadığımdan, artık bulmaya ne gücüm ne inancım olmadığından, doğru sandığım/dürüst sandığım/o yapmaz sandığım herkesin -erkek&kadın- her şeyi yapmasının mümkün olmasından, bunlara benim de dahil olmamdan nefret ettim.. bütün iki yüzlülerden, çıkarcılardan, sahte susuşlardan, sevmeden sevişmelerden, özlemlerden, nefretlerden nefret ettim. takılmış plak gibi kendimizi tekrarlıyoruz ya hepimiz.. işte sırf bu yüzden bile hepimizden nefret ettim.. lisanını bile bilmediğim bi ülkeye gidip, 1kişi dahi tanımadığım bi yerde yeni bi hayat kurmak isterken, orada da mutsuz olmak için binlerce neden bulacağımı bildiğim için kendimden nefret ettim.. kapana sıkışmış bir fare gibiyim.. gidemiyorum, duramıyorum, tutamıyorum.. ne git diyebiliyorum gitmesi gerekenlere, ne kal diyebiliyorum gitmesini istemediklerime.. en çok da bundan nefret ediyorum.. takındığım bu iğrenç durağanlıktan, abuk sabuk susşlarımdan, başka şeyler söylemek isterken çok alakasız şeylerin ağzımdan çıkışından ve artık düzeltmek adına hiçbir şey yapmayışımdan nefret ediyorum.. tek istediğim beyaz tahta bir şezlong, ılık bi hava, biraz güneş, deniz ve yalnızlık. başka da bişey istemiyorum şuan. ve bunun olması için en iyi ihtimalle 3 aya ihtiyacım var ya, işte en çok da bundan nefret ediyorum.
nefret ediyorum: fotograf ile resim arasındaki farkı bilmeyenlerden, herkes yazamayanlardan, selam diye konuşmaya başlayanlardan, bye diyerek konuşmayı sonlandıranlardan, her dakika profil fotograflarını/resimlerini değiştirenlerden, "iyi" yerine "ii" yazanlardan, dahi anlamına gelen "de" bağlacını bitişik yazanlardan, saygısız, artist tiplerden, parfümü her yerine boca edenlerden, kötü niyetlilerden, insanları mal yerine koymayan çalışanlardan, insanları eşya gibi kullanıp atanlardan, kendisini kullandıranlardan, öküzün birine değer verip, pişman olan ve herkesi o öküz gibi düşünenlerden, kendini geliştirmeye çaba göstermeyenlerden, at gözlüklülerden, şımarıklardan, hayatı "ye, iç, gez, eğlen, yat" fiilerinden ibaret görenlerden, içki ve sigara içenlerden, sadece günü yaşayan, anı düşünenlerden, bu yazıyı uzun diye sonuna kadar okuma zahmetine girmeyenlerden, sadece kendisini düşünen, anlayışsız, odun insanlardan...
neden insan sevdiklerinden de nefret eder ? onlara kendinden bir parça değer verdiği için olabilir mi ?
yani o kadar benciliz, birisini sevdikten sonra, sevgimizin bedeli olarak ondan nefret edebiliyoruz. anneler öyle değil misal. acaba anneler insan değil mi ? melek onlar melek.