bugün

bunları yazarken niyetim organik hoşafı savunmak değil. öncelikle belirtmek istiyorum. ben sadece kendi değerlendirmemi ortaya koyacağım.

ben programın bir kaç bölümünü izledim. yani tamamına hakim değilim. ama bu izlediğim bölümlerde jüri azalarını pek beğenmedim. bunu söyleyebilirim. arkadaşlar programın adı bir fikrin mi var? aslında tam anlamıyla bir buluş programı değil.
jüri azaları bindik bir alamete bari gelmişken bir yatırım yapmadan gitmek olmaz kafasındalar. ve o yüzden de yatırım yapacakları hedenin arge maliyeti düşük mümkünse maliyetsiz, uğraş gerektirmeyecek düşük bütçeli olmasını istediler. ve öyle de oldu. finaldeki diğer ürünlerden gözleri korktu açıkçası.

benim de fikrim bu.
organik hoşaf birinci olmamış. Hıza duyarlı kasis projesi birinci olmuş.

Bir yalana inanıp günlerce gülüp dalga geçmek bizim memlekete mahsus hakikaten.
toplumumuzda hoşaflık alzheimer dan faha fazla göründüğü için kazandı.
hoşaflığı çözüm bulduğumuzda almanya abd bunların hepsini paramızla döveriz.
kıskananları çatlatır, çatlamayanları patlatırız.
işte tüm engel hoşaflıktan.
Programı birkere bile seyretmedim. 2 gündür geyikler dönüyor, bu ne deyip şurda burda okuduğum şeylere dayanarak söylüyorum.
bu hayatta herşey etiket herşey pazarlama olmuş resmen.
ülke gençleri olarak rekabette olduğumuz tek şey orjinal tespit yapıp oradan espri çıkartma olduğu için göze çarpan ilk şey etiket oluyor.
Etiketin üstünde yazan şey hoşaf olunca zaten tebessüm geliyor dilin fonetiğinden. buradan espriye yürüyüp kitleye ulaşmak zor değil.

Organik hoşaf meselesine gelirsek, buradaki amaç "benim anam çok güzel hoşaf yapar, ben de ondan öğrendim aha alın için"
değil. bir gıdanın kanserojen olmadan raf ömrünü nasıl uzatılabilirin fikri. Geliştirilebilirse güzel bir şey değil mi?

Değil organik hoşaf, oraya bir çocuk ıslak pamuğun içinde fasulye çimlendirse bile bir fikirdir. Bir yerden başlamıştır.
Bu tarz şeyler sizi kesmiyorsa, burada yazarak vakit kaybetmeyin laboratuvarınıza ya da garajınıza dönün.