1)Kıdem tazminatı son 15 yılda 2002'de yarı yarıya, 2013'te tekrar yarı yarıya, 2016'da tekrar yarı yarıya olmak üzere defalarca düşürüldü.
Bu tek bir örnek emekli ikramiyesi oranları, emekli maaşı hesaplama oranları da aynı şekilde düşürüldü.
Eski bir emekli son maaşının %75'ini aylık olarak alırken yeni bir emeklinin aylıgı son maasının %40'ı üzerinden hesaplanacak.
Bu çalışanı köle olarak görmektir. Bu anlayışa daha fazla yetki verildiği takdirde çalışan insanların hakları giderek alınacak.
Bütün ömrümüz çalısarak gectigi halde hepimiz aynı isi yapan babalarımızdan ve ya dedelerimizden cok daha fakir hayatlar süreceğiz.
2)Eskiden sağlık hizmetleri bedavaydı. Artık ak partinin sayesinde herkes kullansa da kullanmasa da sağlık icin para ödüyor. Çoğu insan borçlu.
Bu anlayışa daha fazla yetki verildiği takdirde bu hizmetler için ödetilen bedel de giderek arttırılacak.
Belki sosyal devletin karşılaması gereken temel eğitim gibi hizmetler de paralı olacak. ilk maddede çalışan hakları elimizden alındığı ve gelir düzeyi düştügü için düzenli bir işte çalıştığı halde sağlık ve eğitim gibi en temel hizmetlerin bile parasını ödeyemeyecek hale gelenler olacak.
3) gelir düzeyimiz düştüğü halde bir de bize sormadan ülkeye doldurulan suriyelilerin masraflarını da ödemeye devam edeceğiz.
Bize pahalıya mal olan eğitim ve sağlık hizmetlerini sonsuza kadar bunlarla paylaşmak zorunda kalacağız.
Bunların getirdiği haksız rekabet yüzünden daha düşük maaşlarla çalışmak zorunda kalacağız. Tabii eğer iş bulabilirsek.
Yani en basitinden Tek bir partinin son 15 yılda iktidarda kalarak, hayatını yasal işlerde çalışarak kazanan sıradan insanın alım gücünü ve Yaşam standartlarını düşürmesi ve yetkileri arttırıldığı takdirde daha da düşüreceği gerçeği dolayısıyla hayır diyorum.
''neden hayır'' dediğini bir programdaki dobra konuşmalarıyla açıklayan sera kadıgil 2010 yılından kalma tweetleri sebebi ile bugün tutuklandı.
diyebilirsiniz ki ''eee doğru düzgün tweet atsaydı''. peki eğer öyleyse 2010'dan kalma ''fethullah gülen güzellemesi'' yapan şahıslar hakkında neden işlem uygulamıyorsunuz? sizin işiniz sadece göze batan muhalifleri susturmak için fi tarihinden kalma tweetleri ortaya çıkarıp içeri tıkmak mı?
heh işte sadece şu zulüm için bile hayır der geçersin.
bu arada sera kadıgil'i aklamaya çalışmıyorum. zaten buna ihtiyacı olmayacak bir yargılama sürecinde. atılan tweetler açık ve net. bunlarla bir insanı tutuklamayı bırak bir gece nezarethanede bile geçirmez adil olan.
ben bu soruya 50 çeşit alternatif cevap verebilirim.
asıl neden evet sorusuna acaba millet ne cevap veriyor? hele hele bazıları daha fazla demokrasi için cevabını verip insanı gülerken düşündürtüyorlar.
Ben bunu ekonomi ile biraz somutlaştırarak anlatmak istiyorum.
iki rekabet piyasasını düşünelim. Aksak rekabet ve tam rekabet olmak üzere. Tam rekabeti ülkenin başkanlık sistemi olmayan hali gibi, Aksak rekabette monopolü ise başkanlık sistemiyle olan yönetim şekli gibi düşünelim. Monopol bildiğimiz üzere tekel piyasadır. Ürünün tek bir firmanın bünyesinde üretimi ve arzı olur. Ürünün Piyasa fiyatını o firma belirler ve ürünün fiyatı tüketicinin beklediği fiyattan daha yüksektir. Her malın zayıf da olsa bir ikamesi olmasına karşın tekel ürünün fiyatı fahiştir. Rekabet olmadığı için de ürün fiyatında pek düşüş gözlemlenmez, bu sebeple tüketici bu ürünü her daim razı olduğu fiyattan daha yükseğe alır. Ancak tam rekabet piyasasında durum farklıdır. Piyasada rekabet olduğu için fiyatlarda değişmeler ya da ürün promosyonları gözlemlenir. Çünkü herkes tüketiciye optimal hizmeti verecek ürünü ortaya çıkarmak için çaba sarf eder. Böylelikle firmalar yarış haline girer ve bu durum tüketici lehine sonuçlanabilir. Tüketici memnuniyeti bu alternatifler arasından sağlanabilir. Yani Monopolde tüketici rantı namümkün iken tam rekabette tüketici rantının gözlemlenmesi olasılıklar dahilindedir ve piyasadaki tüm firmalar tüketiciye en iyi hizmeti verme kaygısı güderler.
Şimdi biz ne okuduk, ne saçmalamış bu diye düşünebilirsiniz. Ben bunu kendi bakış açım ile yorumladım. parlamenter sistemin, yönetimde bir çok insanın sözünün değer görmesinin halkın lehine olan bir sistem olduğu düşüncesindeyim. Diğer türlü tekelin piyasaya hakim olup tüketiciyi alternatifsiz bırakması gibi sözü tek bir kişiye vermenin diğer alternatifleri absorbe edeceği her kim başkan olursa olsun ortada.
Anayasa değişiklik paketinin en vahim maddelerinden bahsedelim biraz.
Madde-2 Miletvekili sayısı 550den 600e çıkacak.
Cumhurbaşkanı kararnamesi ile pabucu dama atılacak milletvekilerinin sayısı hali hazırda "sadece" maaşları 7000 lirayken 600e çıkartılacak.
Madde-6 Meclisin idareyi en önemli denetim yollarından biri olan sözlü soru kaldırılacak.
Merak eden arkadaşlar yazılı ve sözlü soru istatistiklerine meclisin sistesinden bakabilir, bu durumun meali seçip yetki verdiğiniz vekiliniz, yürütmeye "kardeş bunu niye böyle yaptın" diye halkın meclisinde soramayacak.
Kaldı ki 99. madde tamamen kaldırıldığı için yürütmeye geçen hükümetin halkta güvensizlik oluşturması üzerine yasamanın elindeki en önemli güç olan gensoru kaldırılıyor.
Madde-8 Yürütme Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.
Bakın şu an başında başbakan olan bakanlar kurulu ile görev paylaşımı yapan cumhurbaşkanı değişen anayasa ile tek başına bu görevi yerine getirecek. Akıllarda şu soru "hali hazırda her istediğini yapma kudreti olan bir cumhurbaşkanı tek kuvvet olduğunda ne yapmaz?"
Bahsedilen kararname koca bir yürütme organını kapsadığı için cumhurbaşkanın iki dudağının arasından çıkan her şey kanun gücünde olacak. Ve cumhurbaşkanın tek başına gerçekleştirdiği faaliyetler yargıya tabi değil. Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum.
Madde-9 Cumhurbaşkanının bir suç işlediği iddiasıyla incelemesi zorlaştırılıyor.
Madde-12 Ohali cumhurbaşkanı tek ve yek ilan edebilecek. Şu anki mevzuata göre ohal cumhurbaşkanının başkanlık yaptığı bakanlar kurulunun milli güvenlik kuruluna danışması sonucu ilan ediliyor. Yani anayasa değişikliği diyor ki giriş gelişmeye ne hacet Cumhurbaşkanı istediği hali ilan etsin. Ayrıca hangi şartlarda olunursa olunsun anayasanın temel haklar kısmındaki 15. madde ihlal edilemezdi(!) yeni anayasa ile birlikte ohal durumunda insanların yaşam hakkına varan tüm temel hakları ihlal edilebilecek.
Şimdi, önümüzdeki tablo bu denli karanlık ve korkunçken her birimizin mesuliyeti olabildiğince bu akıl tutulmasını insanlara anlatmak. Madem seçip vekil yaptığımız insanlar bizi uçuruma kendileri sürüklediler, kendimizi düşmekten kurtaracak bir tek biz kaldık.
Geri dönüşü olmayan bu noktada yukarıdaki maddeleri akıl alır, mantıklı, vicdanlı buluyorsanız anlatacak pek de bir şeyimiz yok.
Ama inşallah:
Hakkın gemisi bu limandan geçecek
Başları boşları alıp gidecek.
(bkz: hüsnü arkan-hayır)
geçmişi unutacak kadar vicdansız olduğumuz için hayır diyoruz.
--spoiler--
insan alışır. insan uyum sağlar. 12 Eylül'e de alıştık, 12 Eylül'ün eserlerine de uyum sağladık. Sadece uyum mu, o eserlerden menfaat de sağladık. işimizi yürüttük.
Bize tecavüz edenlere âşık olduk. Güçlüden öyle korktuk ki karşımızda olmasına dayanamayıp bizi sînesine almasına izin verdik.
Hepimiz 12 Eylülleştik. 12 Eylül'ün çocukları filan değil, düpedüz kendisiyiz artık.
Hepimiz askeriz. Hepimiz Kenan Evren. Hepimiz cunta. Hepimiz darbe.
Böyleyiz. Çünkü gücü seviyoruz, geçmişi hatırlamak istemiyoruz. Kötü geçmişi. Tecavüz sahnelerini.
En büyük silahımızı çıkardık ve o silâhı kullandık. Bizi üzen ne varsa hepsini unuttuk! Unutmak zorundaydık. Yaşamak için. Yaşamı sürdürmek için.
şimdi de zâlimlere aşkımızı ilân ediyoruz.
işkencecilerimize.
Hem de bir tek gerekçeyle: HOMO SUM.
Yani,
1) Ben insanım, güdülerim var, unuturum.
2) Ben insanım, vicdanım var, unutmam. Our boys'u unutma ey talib! insan haysiyetini hiçe sayanları…
Bir de şunu: Sözümona düşman tepesine inmesi gereken postalların o gencecik yüzlerde bıraktığı yara izini.
Peki ya sen?" dersen, diyeyim:
"Unutma gücü"mü gündüzleri kullanabiliyorum ama gecelerime bir türlü söz geçiremiyorum. Kâbuslarıma.
Bu yüzden otuz sene gündüz ışığını görmeden yatağa girmedim. Bir tek gece bile.
Sırf unutayım diye.
Ve fakat hâlâ unutamadım. Dücane Cündioğlu'ndan. http://yenisafak.com.tr/Y...116&y=DucaneCundioglu
--spoiler--
Hayatını özgürlüğe adamış bir kişi olarak, bu anayasa değişikliği kısıtlı özgürlükleri de yok edeceği ve baskı rejimi kuracağı için: HAYIR!
***
12 Eylül darbesiyle oluşan, sonra da kalıcı hale gelen koşullar sayesinde yükselen ve iktidara gelen bir hareketin, 12 Eylül’le hesaplaşmasının mümkün olmadığını düşündüğüm için: HAYIR!
***
Darbe anayasının gerçekten halkın anayasası ile değiştirilmesini istediğim; bunun da sadece bir parti tarafından değil, halkın her kesiminin temsilcileri tarafından yapılabileceğine inandığım için: 2 defa HAYIR!
***
Değişiklik erkler ayrılığını ortadan kaldıracağı için: HAYIR!
***
Hayır diyenler yani her iki kişiden biri “Bitaraf olan bertaraf olur!” diye tehdit edildiği, “Darbeci“, “Deli”, “Hasta” gibi aşağılayıcı sıfatlarla hakarete uğratıldığı için: HAYIR!
***
12 Eylül’le ve darbe kurumlarıyla hesaplaşmaya yetmeyeceği için: HAYIR!
***
Orwell’in “1984”ü gibi baskıcı bir kâbus rejimine doğru gittiğimiz için: HAYIR!
***
Bir diktatörlüğü başka bir diktatörlükle değiştirmeye çalıştığı için: HAYIR!
***
işçi sınıfı ve sol 12 Eylül’de ellerini ovuşturanları unutmadığı için: HAYIR!
***
Darbe kurbanları için bugüne kadar ağzını açmayanlar, çıkarları gereği birdenbire “solcu” kesildikleri için: HAYIR!
***
Herkesin evet dediği ve bir anayasa değişikliğine ihtiyaç göstermeden kolayca karar alınabilecek maddeler, esas amacı gizleyecek bir makyaj olarak kullanıldığı için: HAYIR!
***
Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, hükümet, meclis çoğunluğu gibi bütün güçleri elinde tutan partinin, yargıyı da kontrol etmesi çok tehlikeli olduğu için: HAYIR!
***
Gerçek demokrasilerde hükümetlerin yargı denetimine tabi olmaları gerektiği için: HAYIR!
***
Dünya ölçütlerine göre bu teknikle bir anayasa hazırlanmayacağı için: HAYIR!
***
Bu değişiklik dokunulmazlakları kaldırmadığı için: HAYIR!
***
Zaten 80 maddesi değiştirilmiş olan 12 Eylül Anayasası’na yeni yamalar ekleyeceği ve böylece köklü ve yeni bir Anayasa değişikliğini engelleyeceği için: HAYIR!
***
Kutuplaşmış olan Türkiye’yi birleştirecek bir uzlaşma Anayasa’sı yerine, ülkeyi daha da bölecek bir çatışma ortamı yaratıldığı için: HAYIR!
***
Aleviler, Kürtler, sendikalar ve solcuların büyük kısmı hayır diyeceği için HAYIR!
***
Türkiye’nin gerçek aydınları darbe zindanlarında kan kusarken “komünistlere iyi oluyor!“ diye sevinenler, direniş geleneğine sahte biçimde sahip çıktıkları için: HAYIR!
***
Darbe anayasına da HAYIR, AKP anayasasına da HAYIR.
***
1. NOT: Bu yazı 12 Mart hapishanelerinden, zulümlerden, sürgünlerden, Gazi Mahalleleri’nden, ölüm oruçlarından gelen, hayatı boyunca yasaklamalarla, davalarla boğuşan, ilk albümü hâlâ yasaklı olan, arkadaşları öldürülen, cuntaya en sert biçimde karşı çıkan, şarkıları darbecilere karşı slogana dönüşmüş, bütün darbelerin en büyük düşmanı olan birisi tarafından yazılmıştır.
2. NOT: Türkiye’nin en kıdemli ve namus timsali hukukçularından birine, 93 yaşındaki Yargıtay Onursal Başkanı Mustafa Sabri Livanelioğlu’na fikrini sordum. Bana şunları söyledi:
“Birinci Ahmet zamanında Abdülmecit Sivasi adlı ulemadan bir zat padişaha devlet hakkında bir rapor yazıyor ve diyor ki:
‘Devlet zulm ile değil adl (adalet) ile ayakta durur!’
Padişaha söylenen bu sözü hükümete hatırlatmak için: HAYIR.”
çıkar meselelerinden dolayı. uzun süredir siyaset gerçek anlamda siyaset görmüş olmasına rağmen hala komplo teorileri kuruluyor olması da buna bağlıdır. devlet kadrolarının yıllar süren akrabalığını yeni hükümet ne yazık ki bozmuştur. yapmasınlardı, bu yüzden hayır. acımasız gerçekler
çünkü türbana özgürlük verecek. * http://www.haber5.com/chp...u-maddesi-haberi-64277.aw
aslında türbana özgürlük vermesi pek umurumda değil. peruklu kapalı insanlar görmekten iğreniyorum. insanları bunlara zorlayan sebeplerden de kurtulmak istiyorum. insanlar istedikleri gibi olmalı, oldukları gibi görünebilmeli.
yahu açık kız diye laf atıyoruz. peruklu bir türbanlı çıkıyor. pot kırıp duruyoruz.(işin şakası da bu; şaka olduğunu anlayamayacak gerizekalılar olacak diye açıklama getirmek zorunda kaldım)
edit: Bir konunun anlaşılmaması isteniyorsa, o konuda ya hiç konuşulmaz ya da çok fazla konuşulur. bu başlıkta da bunu net olarak görüyoruz. satırlarca yazı içinde neden hayıra cevap olacak tek satır yok. neymiş efendim; akp diktası kurulacakmış. sadece önerme olarak kalıyor. Hiçbir önerme kendinin kanıtı olamaz. ispat gerekir.
başka nasıl anlatmalı?..
dünyanın en tuhaf bir referandumu bu...
siz içinde beğendiklerinize "evet" diyeceksiniz, ama sandıktan bu iktidarın kendisini kurtaracak anayasa mahkemesi ile kendi hsyk'sı çıkacak... 26'da 2...
yeryüzünde böyle bir referandum yok...
bu kadar değişik konuyu alt alta sıralayıp, insanların sadece "evet" ya da "hayır" demelerini istemek... insan zekâsına saygısızlıktır...
her şey bir yana...
bizi enayi yerine koydukları için dahi... hayır...
--alıntı-- bekir coşkun
önünden geçtiğiniz koruluk, gözlerinizin gördüğü son ormanlık, havada uçan kuşlar, yaz anılarınızdaki beyaz kumlu koy...
o sincap...
o fıstık çamı...
boş arsadaki anne köpek...
tümü bu referandumdaki "gizli maddenin" içindedir...
işte; bu referandum doğanın da kaderidir...
beyaz kumlu koyların, ormanların, ırmakların, çocukların oynadığı arsanın, ağaçlıktaki sincabın, önünden geçtiğiniz koruluğun...
o fıstık çamının öyküsüdür referandum.
--alıntı-- bekir coşkun
hayır vermek için aranılan ama aptallıklardan oluşan cevaplardır. mesela neden hayır diyen gazetelerde, internet sitelerinde şöyle bir madde görürsünüz;
anayasa mahkemesini artık sadece iki kişi seçiyor. cumhurbaşkanı ve tayyip erdoğan.
sanki daha önce anayasa mahkemesi yargıçlarını çok kişi seçiyormuş veya farklıymış gibi. tek başına cumhurbaşkanının seçtiği unutulmuş. tayyip erdoğan seçiyor derken de sahtekarlık yapılıyor. o an mecliste hangi milletvekilleri çoğunluksa o. yani chp kazanırsa chp 3 aday seçebilecek, gerisini cumhurbaşkanı. aslında hayır çıksa benim için farketmez. keşke hepsini cumhurbaşkanı seçse ama demokratik rejim olmamakla batılılar bizi suçlar.
bazı maddeler ise aihs sözleşmesi iç hukukumuzun bir parçası olduğundan gereksizdi, yazılmasına gerek yoktu deniyor. aihm'de en çok ceza alan ülke olarak sözleşmeyi sürekli ihlal ettiimiz unutuluyor. üstüne üstlük anayasanın 90. maddesi uluslararası sözleşmeler tüm kanunların üstündedir yazmasına rağmen sürekli bu maddeye uymamamız yüzünden ceza yiyoruz. ne ilginç değil mi? demek ki açık açık yazmak gerekliymiş. daha2004'de siyasi partiler kanunu madde 90.'ın kapsamına girmez deyip siyasi partiler kanununda ki parti kapatma nedenlerini uygulayan anayasa mahkemesini ne çabuk unuttuk? o yüzden saçma bir şekilde siyasi partiler kanununun da bu kapsama girdiğine inandırmak için aşağıdaki hüküm eklendi.
kanunun başında uluslararası anlaşmalar anayasa dahil kanunların üzerinde olduğu uzun bir yazıyla anlatılıyor:
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
sonra şu ek yapıldı;
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
böyle bir tekrar konmaya mecbur bırakan ve özellikle uyulması istenen anlaşmanın adının konması benim için ayıp bir şey. insan anayasaya böyle bir yazıyı özel olarak belirtme zorunluluğunda bırakan anayasa mahkemesinden utanmalı.
yine de farkeden olmadı. yine çiğnediler ve akp aihs'ye aykırı şekilde ceza aldı. sadece ödenek kesilse dahi haksız bir uygulamadır. aihs şiddet içermedikçe her partiye izin veriyor.
17 yıllık öğrencilik hayatımda aldığım eğitimi, okuduğum kitapları bir kenara bırakıyorum, beynimle değil omurilik soğanımla düşünüyorum ve aklıma şu soru geliyor:
-tayyip'in bu değişiklikten şahsi bir çıkarı olmasa trilyonları savurur mu evet kampanyası için?
-yök kaldırıldı mı?
-üniversitelere özerklik verildi mi, rektörlük seçimleri demokratik hale getirildi mi?
-sakat bireyler yetiştiren, yanlı, ırkçı, ezberci eğitim sistemimiz değiştiriliyor mu zorunlu din dersi kalkıyor mu? daha doğrusu eğitim sisteminin bu şekilde ayrımcı yapılmasına engel olabilecek maddeler getiriliyor mu?
-fırsat eşitliği ilkesi vurgulanarak ülkenin her yerindeki çocuklara, gençlere eğitimde eşitlik güvencesi sağlanacak mı? öss garabeti ortadan kalkacak mı?
-kapıda türban sorma kalkacak mı? bu sorunu çözüyor musunuz?
sosyal yaşam ve özgürlükler;
-18 yaşından küçük kızların -ve tüm kadınların ve tüm insanların- zorla evlendirilmesini, okutulmamasını, para karşılığı satılmasını, töre cinayetlerine kurban gitmelerini, zorla kapatılmalarını vs vs(hah kapatılma dedin seni pis kemalist darbeci türban düşmanı heyvan seni) engelleyecek, bunların yapılmasını caydıracak, genel manada kadınların ezilmesini engelleyecek, belki pozitif ayrımcılık sağlayacak maddeler var mı?
-eşcinselleri, travestileri, transseksüelleri koruyan; izole edilmelerini, dışlanmalarını, işe alınmamalarını engelleyecek; özellikle travesti ve transseküsellerin seks işçiliğine itilmesini engelleyecek bir madde var mı?
-farklı kimlikler sebebiyle dışlanma, cezalandırılma, izole edilme gibi durumlarla karşılaşan vatandaşlara karşı ne gibi bir güvence getiriliyor? bu kimliklerin ifade edilmesi ve özgürce yaşanabilmesi için gerekli güvenceler alınıyor mu? insanlara kimlikleri üzerinden hakaret ve yaptırım uygulamak ırkçılık kapsamına sokulup, ırkçılığa ağır cezalar getiriliyor mu? kısacası örneğin; kürt kelimesini hakaret olarak kullanmak, türklere katil demek veya alevilere ensest demek hala serbest mi? her kimlik ve aidiyet anayasada güvence altına alınıyor mu?
-her mezhebin ve dini inancın, toplumun kalanına baskı yapmamak ve anayasayı çiğnememek şartıyla kendi ibadethanelerini kurmaları ve kendi inançlarını yaşamaları güvence altına alınıyor mu?
-yukarıdaki maddeyle bağlı olarak diyanet işleri kaldırılarak gerçekten laik bir düzen tesis ediliyor mu?
-insanların şiddet, ayrımcılık, kışkırtma vs gibi amaçlar gütmeyen tüm fikirleri ifade etmesi; her tür kurumu, kimliği ve düşünceyi eleştirebilmesi en yüksek yasaca güvenceye alınıyor mu?
-sağlıkta eşitlik, parası olmayana her tür ilaç ve hizmet güvencesi?
siyasi yaşam;
-seçim barajı kalkıyor mu?
-parti kapatma?
-eskinin ulusal artık sistemi gibi, her fikrin az da olsa temsilci gönderebilmesini düzenleyecek hükümler getiriliyor mu?
-askeri vesayet, mgk?
-anayasa mahkemesi, hsyk gibi atanmışlara büyük güç veren kurumların yetkileri azaltılıyor mu? yoksa bu kurumlar ele gecerilmeyemi calışılıyor ?
-dokunulmazlıklar kaldırılıyor mu? parti içi diktatörülükler, seçim listelerinin hazırlanmasında yaşanan anti-demokratiklikler engelleniyor mu?
-rtük, btk vb gibi kurumların sansür yetkileri ellerinden alınıyor mu, polisin yetkileri insan hakları çerçevesinde tırpanlanıyor mu?
--alıntı--