Türkiye'de aydınlatılmayı bekleyen birçok gazeteci ve bilim insanı cinayeti bulunuyor. Bu isimlerden biri de Dr. Necip Hablemitoğlu... 18 Aralık 2002'de gerçekleşen Hablemitoğlu suikastı hala tam anlamıyla aydınlanabilmiş değil...
Eşinin cinayeti üzerinden geçen yedi yıla rağmen olumlu bir adım atılmadığını düşünen Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi.
"Halil Cibran diyor ki; şeytan için bir doğru adam, bir milyon görmezden daha büyük bir tasadır"
Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 akşamı evinin önünde arabasından iner inmez canından çok sevdiği, gözünden sakındığı kızlarına ve can yoldaşına son kez sarılma fırsatı bulamadan gözünden ve ensesinden sıkılan iki kuşunla park yerinde öldürüldü. Canına kıyan kahpe ellerdeki kanlar yıkandı, failler ortadan kayboldu.
Necip canımızın Türkiye'deki daha binlerce başka canlar gibi kanı yerde kaldı. Üzerinden 7 koca uzun yıl, 2600 gün geçti. Güneş 2600 kez doğdu, battı, neredeyse 30 mevsim geçti... Bir gözbebeği Hukuk öğrencisi oldu, diğer gözbebeği meslek edineceği sınava hazırlanıyor, kendisini çok seven, portakalçiçeği kokulu hocam diyen gençler, yetişkin olup çoluk çocuğa karıştılar...
Neden öldürüldü ? Düşünelim, hem de öyle uzun uzun değil...
Söylediklerine bakalım;
"Devletin gücünü (polis, adalet, maliye..., ellerinden gelse ordu...) devlet savunucularına karşı kullanma aşamasına gelmiş olan fetullahçıların, operasyonel anlamda kayda değer başarıları olmuştur. Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mübah sayan ve her türlü sınır tanımaz Fırsatçılık, Ahlaksızlık, Takiye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden fetullahçı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyledir: Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj,çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera vb) rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekarlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suistimal, "hakim kiralama" ve diğerleri...."
Köstebek, 5.8.2002.
Başka ne yapmış, 2001 yılında ilk basımı Otopsi yayınlarından yapılan Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası kitabını yazmış. Başına gelmeyen kalmamış. Bizzat bazı devlet temsilcileri dönemin Ankara Üniversitesi Rektörüne giderek atın bu adamı işten demişler. Tehdit edilmiş, hem de ilgili vakıf başkanları tarafından açıkça, pervasızca. Vakıfların Türkiye’de yasa dışı olduklarını kanıtlamış, haklarında dava açılmasını sağlamış, öldürüldükten sonra tanık olarak dinleneceği bu dava reddedilmiş. Vakıflar tam gaz çalışmaya devam etmişler, Türkiye'de legal faaliyetleri sürdürülebilir olsun diye Vakıflar yasası çıkarılmış, vakıflar daha da etkin hale gelmiş, Alman Devleti Türkiye’de Türk Devleti eli ile bir ortaklık üniversitesi kurmaya karar vermiş, maden el değiştirmiş vs. vs. işte bu kadar… Bir de Necip Hablemitoğlu, çok cesur, gözüpek, vatanperver, yüreği aklı gibi aydınlık, yüzü kadar güzel, mert, ihanet bilmez adam gibi adammış...
Katledilmesi Türkiye'nin alacağı yoldaki engellerin kaldırılması için işaret fişeği olması için gerekliymiş...
Ne dersiniz, haklıyım değil mi? Gerçekten anlaması hiç de zor değil...
esasen kendisine kurban demek yanlıştır ki kendisi daima başı dik durmuş, atatürk milliyetçiliğinin en iyi örneklerinden birini teşkil etmiştir.
vatanperverdir, posterleri bu vatanı bir kadın memesine satabilecek adamların* suratına çarpılasıdır.
bir kızının adını "uyvar" diğer kızının adını "kanije" koyması ne kadar milliyetçi olduğunu gösterir...
kendisinden bir söz:
" Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk'ün manevi mirasçısı olarak 'evet, değer' diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..."
ergenekon veya münevver karabulut cinayeti üzerine düştükleri kadar bunlardan daha önemli insan rahmertli necip hablemitoğlu nun katilinin üzerine düşselerdi neden düşmediler anlamak mümkün olmayan ama ne kadar değüerli bir insan olduğunu sezdiren kişi..
bu ülkede ne kadar kolay adam öldürme serbestisi olduğunun bir göstergesi daha olan cesur öğretim üyesi. burada halka düşen olayların ardını iyi görebilmektir.
bu bir kıskançlık değil, bugün uğur mumcu'nun türk milletine olan hizmetleri yüzünden devrime olan inancı yüzünden şehid edilirişinin yıldönümü.
o hatırlanıyor, onu hatırlıyoruz ve fethullahçılardan, liberallere oradan abdcilere karşı herkese de hatırlatacağız.
tek isteğim şudur ki mumcu yu hatırlayanlar, hatırlatanlar türk devrim şehidi necip hablemitoğlu'nu da hatırlasın hatırlatsın.
çünkü o mumcu yu hatırlatıyor hatırlıyor ve aynı yol uğruna canını onun gibi vermişti
cuma gunuydu olduruldugunde. aksam dersine girmeden once gormustum son kez hocami. o derse. ben eve.
5:30 da baslayan dersini 7:00 civari bitirirdi hep. tandogandan ayranciyayarim saatte varmis ama evine giremis. gece 11'de geldiydi haberi. 6 saat once selam verdiginiz, bolume giris kapisini actigim, tanidigim 1.5 sene boyunca bana cok farkli gorusleri ogreten guzel kisi vurulmustu.
ertesi gundu, kocatepeye kosa kosa gitmemiz. alkislarla ugurlamamizi istemisti sengul hanim(esi). biz de bu ricaya uymustuk ama slogan atamadan da duramamistik. tum ogrencileri ordaydik ve arkadasimizi sadece susarak yollayamazdik.
ama sonra o tum ogrencilerden simdi hatirlayani kac tane? sengul hanima hala destek veren kac kisi var?
dahasi katilleri bulma sozu veren burokratlar nerde? kac tanesi hala ahkam kesiyor? necip hocamin ustunden prim yapmayi biliyorlardi ama!..
aradan geçen 6 yılda pek bişey değişmediğini anladığımız ve andığımız aydın.
onu eğitimden başka herşeyle uğraştırdığımız, çay ocaklarında oturttuğumuz, elinde çanta göçebe gibi gezdirdiğimiz, araştırmaları- gerçeği ortaya çıkartması sebebiyle kendisini öldürdüğümüz için tüm samimiyetimizle özür diliyoruz. *
türkçü bir düşünür, araştırmacı ve yazardı. fettoş davasında bilir kişiydi. bergamada siyanürle altın çıkarılmasına karşı olanların almanlar tarafından desteklediğini iddia etmiş bununla ilgili bir kitap yazmıştı. ismail gaspıralı hakkında da bir kitabı mevcuttur.
"star: Alman vakıflarının tek faaliyet alanı Türkiye'deki altın rezervlerinin işletilmemesi mi? Başka ne gibi çalışmalar yürütüyorlar?
HABLEMiTOĞLU: Tek faaliyet alanları bu değil. Almanya; MGK ve dolayısıyla TSK aleyhindeki faaliyetlerini yeni bir boyuta taşıyarak bu işle Yehova Şahitleri'ni görevlendirmiştir. "Vicdani Retçiler" kimliği altında yasadışı faaliyet gösteren ve halkı askerlikten soğutmayı, askere gitmemeyi öngören bu yapılanma, başta yasadışı Heinrich Böll Vakfı temsilciliği olmak üzere, bugüne kadar Alman vakıflarından destek gören tüm sivil toplum örgütlerince desteklenmektedir." (http://www.savaskarsitlar...ID=1&ArsivAnaID=11460 )
"yasadışı faaliyet" nedir ya?... Nasıl yasadışı faaliyet?... resmen provokasyon bu, "silahlı örgüt" gibi gösterme çalışması, çabası... Bir insanın çıkıp da "Ben askere gitmeyeceğim" diye kamu önünde açıklamasına "yasadışı faaliyet" denmez, "bilinçli hukuk ihlali" denir... Bu insan da bunu yasalara meydan okuyarak, açıktan yapar... Gizlenerek değil... ve ceremesini de çeker, çektiler de... Hala çekenler de var... "Profesör" sıfatına sahip olmak hiçbir şeyi değiştirmiyor demek ki işin içerisinde "kasıt" olunca, bilmiyor muydu sanki böyle olduğunu, gayet de biliyordu... Hablemitoğlu insani değerler düşmanıydı, hedef göstericiydi, infaz emriydi... ötesi değil... ilginç tesadüftür ki infaz emri vermeye çekinmeyenlerin de başına aynı şeyler gelebilmektedir...
şimdi düşündüm de; ben dayanamıyorum artık kardeşim... deliriyorum ben... kafayı yemek üzereyim... "Bu ülkede keşke gerizekalı doğsaymışız, ya da olsaymışız" diyorum artık, aklım, mantığım fazla geliyor bana buradayken... ızdırap veriyor sıradan, normal bir zeka düzeyi bile bu kadar mantıksızlık, laf ebeliği, anlamsızlık bombardımanı altında... arggghh... Bu nasıl bir sersemlik düzeyi ya?... ve gerçekten salak yerine koydukları insan kitlesinin bunu hakedecek derecede salak olduğunu düşünüyorum artık... öff beee; sıçarım böyle işin içine... ne kardeşim bu ya?
tarikatlerin devlet içine nasıl,neden ve ne dereceye kadar yerleştiklerini yazdığı köstebek aldı kitabı mutlaka okunmalıdır. tırt aydın değildir. cumhuriyet aydınıdır. uğur mumcu gibi, ahmet taner kışlalı gibi, niceleri gibi...
türk çocuğu olduğu için katli fazla popüler ve araştırmaya değer olmamıştır kendisinin. soyadı hablemityan olsaydı şimdiye kadar hepimiz necip olmuştuk.
Bilinen bir şey var ki, birilerinin tavuğuna kışt demiş. Yahut şöyle diyelim, - rivayete göre- fazla dikkat çekmiş ve bu yüzden susturulmak, cezalandırılmak istenmiş olabilir. diye söylentiler var...
necip hablemitoğlu' nu fethullah gülen' in öldürmüş olma ihtimali yüzde sıfırdır. köstebek isimli kitabını yazmış olan hablemitoğlu nu göz göre göre köstebek te eleştirmekte olduğu fethullah gülen öldürmüş olamaz. bunu yapsa, kendi başının yanacağını bilir.olay, danıştay saldırısında olduğu gibidir.
kimlerce öldürüldüğü bilindiği halde katilleri ergenekon'a bağlanan aydın.
yazdıkları yüzünden yüzlerce kez tehdit edilmiş, taciz edilmiş; odasından atılmış, çay ocaklarında,arabasında derse hazırlanıp gitmiş kişidir. yıldıramayınca öldürmüşlerdir. utanmadan, arlanmadan bir de ulusalcı cete öldürdü yakıştırmasını yaparlar. hadi bu ülkede sizden hesap soran yok da öteki dünyada bu söylediklerinizin, yaptıklarınızın hesabını nasıl vereceksiniz? şayet inanır göründüğünüz allah'a gerçekten inanıyorsanız.
Kendisi gibi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile evli, Kanije (Osmanlı'nın en batıdaki kalesi) ve Uyvar (Osmanlı'nın en kuzeydeki kalesi) adında iki kız çocuk babası idi.
kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Necip_Hablemito%C4%9Flu
kafası 1400 yıl geriden gelen, amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah sayan kafalarca katledilmiş bilim adamıdır.
Necip öyle bir dönemde susturuldu ki, sanki bugünün sisli, ağır, karmaşık havasının, bütün kavramların ve değerlerin yerlerini yenilerine bıraktığının ilk işareti oldu. " eşi.
içinde yaşadığı toplumu içinde yaşadığı toplumun doğruları ile savunan küstahça bir cinayetle evinin önünde gözünden vurularak şehit edilmiş türk aydını. aydınlık beyinler feyz alsın diye azınlık vakıflarından, bazı cemaatlerin iç yüzlerinden tutun da, dış türkler sorununa kadar onlarca kaynak bıraktı ardında. fikirlerini ifade ettiği için öldürülenler listesinde ne yazık ki pek popüler olamamıştır. bazılarında olduğu gibi haftalarca haber edilmemiştir. iki gün haberlerde adı geçmiş sonra unutulmuş, unutturulmuştur. ama olsun ne diyor bukowski nadiren ettiği edepli sözlerinden birinde popüler olmak, moda olmak lanetlenmektir. geride kalan eşi demektedir ki "Necip aslında kendisinin değil bir anlamda Türkiye'nin kaderini yaşadı". Mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın.