Ne zaman ne me quitte pas dese Jacques Brel, içimde bir yerleri üzen şarkı.
Bu şarkı eşliğinde bir sabah erkenden çıkıp gitmiştim. beni terk etme diye diye, geride bırakmıştım onu. çok doğru bir karardı. hatırladıkça kendimle gurur duyuyorum ama her ne me quitte pas, kalbimi sıkıyor.
ingilizcesi de fransızcası da mükemmel. umarım bunu türkçeye çevirecek bir kişi yoktur ülkemizde. çünkü genelde bok oluyor bizdeki çeviriler. uyarlamalar yani.
la vie en rose ile birlikte fransızcaya karşı merak uyandıran şarkıdır.
Jacques brel, her ne kadar sonrasında bu şarkı aşkı değil, aşkın insanı ne kadar alçalttığını anlatıyor** dese de gözleri dolu bir şekilde söylerken bu şarkıyı aşkı da anlattığını hissedebiliyor insan.
ismi lazım değil bi arkadaş tarafından keşfettirilen müziği acayip eğlenceli, yalnız sözleri de bi o kadar buruk bi parça. bi aranje hatası var orası kesin * şşşş takip ediyosan bak unutmadım bu şarkıyı ara ara dinliyorum şimdi olduğu gibi *
aşkın ve ayrılık acısının yoğun bir şekilde yansıtıldığı aşmış parça. edith piaf'tan dinlemek tavsiye edilir. sözün bittiği yer ise keman ve pianonun buluştuğu bölümdür. boğazda bi düğüm oluşur. hele bir de ayrılığın eşiğindeyseniz, aman ha diyeyim. hayata küsersiniz. sadece bu parçayla gecenin koynuna girip, bu parçayla inadına parlayan güneşe uyanırsınız.
candan erçetin'in fransızca albümünde seslendirdiği şarkı aynı zamanda. düzenleme oldukça farklı olmuş. bu şarkı fanları hatta hiç sevmedi. ama benim hışuma gidiyor. bence başarılıdır. geçer not almıştır.
bir nevi besame mucho sendromu. bu sarkiya, erkeklerin soylemesini yakistiramiyorum. nasil besame mucho'da op beni diye yavsayan bir erkek modeli kafamda canlaniyorsa, bunda da beni terketme diye yalvaran gozu yasli bir tip beliriyor hayalimde. ayrica nedense tam bir kadin sarkisi diye degerlendirsem de, sadece jacques brel ve sting versiyonlarini begendim su gune kadar. biz ki mahallede top oynarken dizini kanatmis insanlariz, biz ki arkadasi uzulmesin diye kiz bizden hoslansada arkadasi daha cok seviyor diye geri cekilen bir nesiliz, biz ki bize verilmeden istemeyi gurur meselesi yapan bir kusagiz. nasil beni terk etme diyelim cok istesekte.
jacques brel'in kült sarkısı. james bond serisinin sean connery'si ne ise, bu sarki icin de kendisi odur. cunku sarkıyı onunla sevmisizdir. beni terketme derken huzunludur ve caresizdir. nina simone versiyonu gorece daha yavas, ama daha vurguludur. sarkının huznunu korur hatta cokca abartır. beni terketme derken zavallıdır. marlene dietrich versiyonu almanca'dır. almancanın ask sarkılarına ve romantizme yakısmadıgının bir kanıtıdır. sarkıyı konusur gibi soyler. be-ni ter-ket-me, sonucu kotu olur der gibidir. sandie shaw versiyonu genclik dizisi arka fon sarkısı gibidir. belki serinin en hızlısıdır. daha light'dır, sanki huzunleri evde bırakmıs gibidir. beni terketme, yada terket ya baskasınımı bulamayacagım sanki tadındadır. gilbert becaud versiyonu jacques brel versiyonuna yakın ama daha dinamiktir. sanki beni terketme dedigi sevgilisi daha genctir jacques brel'inkine gore. neil diamond versiyonu ingilizcedir. fransızcadaki orjinalligi ve huznu bulamazsınız ne kadar huzunlu okumaya calısmıs olsa bile. sozler bile degismistir, beni terketme yerine, eger uzaklara gidersen denir sarkıda. (bkz: if you go away) serge lama versiyonu nina simone versiyonu gibi baslar, ama sozlerini degistirmistir sarkinin, bu yuzden orjinal degildir. ve diger versiyonlara gore cok kısadır. beni terke.. demektedir. wende snijders versiyonu cok kadıncadır, sanki kadın dinleyiciler icin yazılmıstır. sarkı marlene dietrich versiyonundaki gibi yavastır, siir okur gibi soylenmektedir, ama az da olsa daha muzikaldir.
ve edith piaf - charles aznavour versiyonu.. baslangıcı farklıdır, alıstıgımız piano baslangıcı degildir, bir duetir. bu yuzden insanın beni terketme derkenki yalnızlıgını bulamazsınız, ve huznunu. beni terketme degil, bizi terketme demektedir sanki. aslında bu baska bir sarkıdır. *
kısacası ne me quitte pas, sedece bir sarkı degildir..