dünyanın pek çok yerinde çeşitli hâllerde rastlanabilecek inanç. hatta öyle ki, bu asılsız inancın kötü etkisinden kurtulmak adına mısır'da nazar boncuklarıyla, almanya'da alnına insan pisliği sürülmüş çocuklarla, italya'da iç çamaşırını ters giymiş insanlarla, türkiye'de kurşun döktüren kimselerle karşılaşmanız pek tabiîdir.
zaman zaman bilim insanlarının da üzerine eğilip, "nazar vardır" diyebilecek hiçbir kesin kanıt bulamadığıdır. aynı zamanda büyücü-falcı takımın geçim kapısıdır ve de en önemlisi sorumluluklardan kurtulmak isteyenler için biçilmiş kaftandır. öyle ya, canlı ya da cansız varlıkların uğradıkları zararın nedeni bilinse de zararın sebebi kişi(ler) sorumluluğu üzerlerinden atmak için bundan daha iyisini bulamazdı kanımca.
kimi insanların en üst seviyede etkilendikleri bakıştır. normal hayatta nazardan kaçamazken, rüyanızda da nazarlanmaya başlamışsanız işte o zaman bir nazar duası şarttır size.
rüyamda tırnakların ne güzel dedi kadının teki, az önce tırnağım etten koparcasına kırıldı, üstten bir parçayı götürdü ve hatta.
kırıldıktan sonra hatırladım rüyayı.
olmaz olsun, ama oluyor.
bir nevi beddua anlamına gelir. kişi açıktan beddua etmese de, güzel bir şeye ve ya hoşuna giden bir kişiye baktığında, baktığı şeyin kendisinde de olmasını ister içinden, bakışı değer yani. nazar boncuğunun da nazar duasında bulunan ayetleri temsil ettiğine inanılır.
"yüreğimden çıkan sesi koydum şekerimin içine
tatlandırsın dilleri, sözleri cümle alemde
gelin siz de tadın, çoluk çocuk tüm beşer
şekerim herkese
korkmayın nefret ve kin yok içinde
ne güzel nane şeker!
günlerden pazar, herkes gezer, herkes tozar
duymasın nazar, sonra bize kızar, siniri tepesinde
kızın adı nazar, sessiz bakar ama dili yok sanma sakın
lafını da çakar, mum gibi yapar, henüz altı yaşında
varsın olmasın üç kuruş parası
istanbul'u var ceplerinde dopdolu
surdibi'nin bozuk düzen yolları
lodosları var, yağmurlar, sokakları
mendili, defteri, menekşe gözleri? (var, var, var!)
hatası, günahı, yanlışı, kabahati? (yok, onlar yok!)
önlüğünde yakası, saçında tokası? (var, var, var!)
keyifli sohbeti, hayali, hasreti? (onlar çok!)
yolla gelsin çikolata şekerim
nazar değer kırk bir kere maşallah
sabah akşam başına gelenleri
sen olsan çeker misin?
hadi ya!"
söz: fehmiye çelik, sevilay saral (türkçe)
müzik: ayhan akkaya
(intro; ne güzel nane şeker) söz müzik: arto tunçboyacıyan
düzenleme: ayhan akkaya
(ne güzel nane şeker) solist: vedat yıldırım
(nazar) solist: fehmiye çelik
müzikal şölen olmasının yanında, sosyal bir olguya değinmesiyle de dikkat çeker aynı zamanda nazar.
bi de gözlerinizin önünde canlandırıverir hemen minik nazar'ı. kıpır kıpır, menekşe gözlerinden zeka fışkıran altı yaşında bir kız çocuğunu.
kardeş türkülerin harika seslendirdiği şarkıdır. sadece şarkı deyip geçmek haksızlık geliyor bana. bu kadar farklı müziklerin iç içe geçmesi ile insana doyulmaz bir zevk veren parçadır.
bu kavramın bertaraf edilmek istenişine dair, hala bazı metodlar uygulanmaktadır.
örneğin, pekçok evde, dış kapıdan girer girmez gözlerimize dev bir boy aynası çarpmaktadır. buradaki amaç da, olası kem gözlerin bakana çevrilmesini; yani "yansıtmayı" sağlaması içindir.
bilhassa renkli gözlülerin baktığında, olumlu amaç güdülse de, bırakabileceği olumsuz etki, tedirgin edicidir...
Bazı kimselerde özellikle bakışlarında bulunduğu inanılan güç göz değmesi. nazar hak ve gerçektir. bu konuda Hz. Muhammed den rivayet edilen hadisler vardır... Günlerce baş ağrısı çekip bazen ilaç içtiğimiz, bazen de ninelerimize okutarak rahatladığımız zamanlarımızdır.
içinde yaşadığımız medeniyetin ne kadar sikko olduğunu, bir hikayeyle anlatacağım.
malezyalı bir arkadaşım var, bir süre ingilterede yaşamış. şahane ingilizce konuşuyor. yani hem malezya, hem de ingiltere kültürlerine hakim. istanbulda dolaşırken, nazar boncuklarını sordu, ben de anlattım. kötü enerji, kıskançlık vs. anlamadı. daha önce, ne malezyada, ne de ingilterede böyle bir şey duymamış.
şimdi buradan yola çıkarak kocaman sosyolojik analizler falan yapmayacağım. ama bunaldım lan. bu mutsuz insanlar cehenneminden.