yüz yüze tanışmaya nail olduğum güzel yürekli insan. o eserleri sanki o değilde sen yapmışsın gibi teşekkür ettikçe yanakları kızaran asi sokak kızı. "gerçek" sanatçı olmak, olabilmek bu olsa gerek. hüzünlü bir çift göze mütevazilik bu derece mi yakışır. muhteşem söz yazarı, muhteşem insan.
Eski fotoğrafları, radyoları, dikiş makinelerini, makinist odalarını (sinemaların), daktiloları, eski istanbul'u, eski damalı taksileri, eski Vosvos'ları, haritaları, köy yollarını ve evlerini, dağ çiçeklerini, bülbül seslerini, bahar dallarını, odun ateşini, gelincik tarlalarını, kış denizlerini, iyot kokusunu, takaların motor seslerini, deniz fenerlerini, balıkçıları, sabahçı kahvelerini, hazan yapraklarını, parkları, pansiyonları, trenleri, tren istasyonlarını, garları, pastaneleri, sokak adlarını, sokak lambalarını, içinde kitap olan odaları, gazeteleri, çiçekli kahve fincanlarını, ev ekmeğini, peyniri, limonatayı, düğün salonlarını, boş sokakları, yağmurlu günleri, güneşe uzanmayı, gece sohbetlerini, konu komşuyu, sahaf dükkanlarını, öğretmenleri, şarapçıları, serserileri, arzuhalcileri, çatı odalarını, roman kahramanlarını, çizgi romanları, karikatürleri, tiyatro ve sinema salonlarını, kartpostalları, ıslık sesini, sessizliği, renkleri ve sabahlamayı seviyor..
Otel odalarını, asansör müziklerini, apartmanları, siteleri, hastaneleri, karakolları, silahları, üniformaları, mahkeme salonlarını, lojman evlerini, yuvarlak masa toplantılarını, protokol yemeklerini, özel günleri, karanlık adamları, maymun iştahlıları, baştan savmacıları, yarım kalan işleri, hariçten gazel okuyanları, laf ebelerini, iddiacıları, sabit fikirlileri, nutuk atmayı, ahkâm kesmeyi, çok bilmişliği, her şeyi ben bilirimcileri, aferin budalalarını, kendine âşıkları, meraklıları, dalkavukları, gamsızları, bana necileri, doktora gitmeyi, kahkaha atmayı, bir işi ertelemeyi, belirsizliği, eşek şakalarını, sitem etmeyi, ev işlerini, yemek yemeyi, kokonaları, uzun tırnakları, güneş gözlüğü takan ve parfüm kokan erkekleri, sakız çiğnemeyi, yağlı saçları, reklamları, parayla saadet diyenleri, hesaplı kitaplı davranışları, önyargıyı, ırkçılığı ve ayrımcılığı, düzenli bahçeleri, puro kokusunu, floresan ışığını, tavuk etini, havyarı, viskiyi, kilitli çekmeceleri, moda isimleri, modayı, kuştüyü yastıkları, çalar saatleri ve veda etmeyi sevmiyor..
"ne evlere sığıyorum ne sokaklara
karşıdan karşıya geçerken havalara bakıyorum, üstüne yürüyorum arabaların
daha ne söyleyeyim bilmem ki!" 7'n bitirdin
çok büyük sezen aksu kompleksleri olan bi kadın.Kaldı ki sezen aksu'dan daha iyidir bana göre.ha sezen aksu kadar istikrarlı değildir,zira sezen in kötü şarkısı yoktur hemen hemen fakat bu insanın kimi şarkıları sezen aksu nun yapmış olduğu bütün şarkılardan daha iyidir ***
Çocukluğu
Üç kızkardeşten ikincisi olan Nazan Öncel in çocukluğu, kendisinin konuşmak istemediği bir konu olmakla beraber fazla bilinmemektedir. 5 yaşında Acı Tesadüf adlı bir filmde oynayan Nazan Öncel in anne ve babası ayrılmış, belirli bir süre evden uzak kalan annesi başka biriyle tekrar evlenmiştir. Annesi ve üvey babasıyla yaşamaya başlayan Nazan Öncel, Demirden Leblebi adlı şarkıda "... elleri bacaklarımda/geziniyordu anne/babacığım yapma dedim/bir hayvan gibi soluyordu..." dizeleriyle üvey babasının tacizinden bahseder, bu konu hakkında da daha fazla konuşmayı reddeder.
Beni hatırla bir şarkı tut gibi şarkılarla da aşkım baksana bana hay hay gibi şarkılarla da insanı ölüme sürükleyen güzel insan.
Sibirya ' dan beter bir yatak
yattım mı batıyor panik atak
ağlıyorum sanıyorsun sadece
ne uyku var ne dur durak
Sen kendine müslüman
bu aşk değil bu tekme tokat