--spoiler--
"mülk gibi söz de, ne senin, ne benim.
cümle gibi aşk da, ne senin, ne benim.
söz de, aşk da,
ne senin, ne benim.
bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya,
ağustos göklerinde başımın üstünden geçen bulut,
mayıs gülü,
ışıklı nisan yağmuru,
ne kadar allah'tansa;
mülk gibi söz de ve aşk da o'ndan.
'sen' tahtına yazıcı kimi oturtsa da;
beşeri bir sevgili ya da cismani bir aşk gibi görünen,
hiçbir yol o'ndan özgeye çıkmıyor aslında,
gönül tahtına o'ndan özge sultan olmuyor.
değil mi ki her şey o'ndan;
gidecek yer yok o'ndan başka,
gelinen yer yok o'ndan başka..."
--spoiler--
1957 trabzon doğumlu, güzel kitaplara imza atmış yazar ve akademisyen. pazar günleri zaman gazetesi'nde yazmış olduğu yazılar okunmaya değer. nezdimde "Bir demet nergis al kendine" ve "nergis hatırası" en güzellerindendir.
bir roman kitabı okurken ağlayacağımı hiç düşünmemiştim. yusuf ile züleyhayı okurken beni hıçkıra hıçkıra ağlatmıştır. öperim saygıyla ellerinizden hocam.
dün facebooktan bugün sultanahmette söyleşisinin olduğunu gördüğüm* buna rağmen 14 saat uyuyup kendisine yetişemediğim yazar. neyse efendim kısmet değilmiş...
fakültemde akademisyen olarak mesleğini icra eden zat. geçenlerde koridorda rastladım ''merhabalar hocam'' dedim ''merhaba canım'' dedi ama nasıl bir deyişti o eridim ulan eridim !*
Bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
Bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
Seni anan beni de ansın, Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
Bir "ile" koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.
ölüme giden kalbe son anda hayat veren yazar.
--spoiler--
ey gelmişin ve geleceğin rabbi! ey isimlerin sahibi! ben ayağımın nerede sürçtüğünü, ben hatamı, ben yanılgımı adımı bilir gibi biliyorum. ben bin kere kabul ettim kabahatimi, sen bir kere affet!
--spoiler--
alıp götürendir.
--spoiler--
Bileğimdeki yaşam bağı kopmak üzere. Saçlarımın arası kum sızısı, ağzım dilim, gözüm kulağım kum dolu. Yeni yeni anladım bir ırmakta akıyorum zannederken çöl olduğumu. Doğruymuş dara düşenin kendisini çöllere vurduğu ve çölün, ismine açılan yepyeni bir defterde durduğu.
--spoiler--
--spoiler--
aşkı taşıyan her kalbin muhkem olduğunu zannediyordum oysa. meğer aşk, indiği kalbi ihya ediyordu ya, ihya edemezse yok ediyordu. kazasız belasız kurtulmanın imkânı yoktu.
--spoiler--
--spoiler--
Akşamın kısacık vaktinde, şahitlik eden parmağıma batıp da, zor şartlarda aldığım abdestimi bozan gülün dikenini sever gibi sevdim onu.. Sonra vaktin çıkmasına çok az kala yeniden bulduğum bir suyu sever gibi.
--spoiler--
'' Züleyha, Yûsuf'a bir mektup yazmaya başlayınca. Yûsuf diye başladı, Yûsuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelâm yok. Ve Züleyha'nın lügatinde Yûsuftan öte sözcük yok''. demiş bitirmiş insandır.
"isim ile ateş arasında" adlı kitabında hayat ve varoluş hakkında insanı düşünmeye teşvik eden şahsiyet. Türkiye standartlarında anlaşılması güç, derin anlatımıyla felsefe doktorası yapanlara ilaç olabilecek fikir dünyası harika üstü bir kadın. Yaşayışı konusunda bende merak uyandırmayı başaran tek yazar...
Öğrencisi olmak ile gurur duyduğum çağımızın en önemli yazarlarından. Yusuf ile Züleyha'nın yazarı. Kendi deyimi ile ders anlatmayı sevmeyen bir üniversite hocası
ktüde bulunduğum bir esnada kendisiyle tanışmaya nail olduğum, saç modeliyle kişiliğini koyacak aydınlanma çağı filozofu arayışında olduğuna inandığım öğretim üyesi, yazar. üslup ve dil açısından dikkate değer biri. çok zarif ve tatlı bir hanım. facebookta okurları ile buluşmaktadır.
la sonsuzluk hecesi ve muhtelif yerlerde hayatı şöyle anlatılır:
3 Mayıs 1957, Trabzon.
Dört yıllık üniversite hayatı hariç hep bu kentte yaşadı. Bulut. Deniz. Yağmur.
Türk Dili ve Edebiyatı eğitimini Erzurum'da aldı. Kar. Rüzgâr. Ova.
Halide Edip'le doktor,
Nigâr Hanım'la doçent.
Şimdilerde KTÜ Fatih Eğitim Fakültesinde profesör. Suyun kıyısında.
iki kız çocuğuna anne.
Görünürdeki hayatı bundan ibaret
3 Mayıs 1957 günü Trabzon'da doğdu. Edebiyata ilgi duyan bir ailenin üç çocuğundan en küçüğüydü. Babası, Hedef; adlı bir mahallî bir gazetenin sahibiydi ve edebiyatın yanısıra Osmanlı tarihine ilgisi vardı. 14 yaşında iken babasını yitirdi. Babası, içinde Bir Sızı Var adlı hikayesinin kahramanı olmuştur.
ilk ve orta tahsilini Trabzon'da yaptıktan sonra Erzurum'a giderek Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1979). Öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve Orta Asya estetiğinin peşinde idi. Bunu bir ölçüde ilk hikâyelerine de yansıttı. (Hava Hanım Öldü). Gerek sanatkâr, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası Orhan Okay'dan teşvik ve destek gördü[1].
Dört yıl lise öğretmenliği yaptıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edip Adıvar'ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını 1987 yılında tamamladı. Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigâr Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995).
ilk kitabı olan Nun Masalları'nı 1997 yılında yayımladı. 1998'den itibaren KTÜ'de açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan Bekiroğlu, 4 Mayıs 2001'de profesör olmuştur. Çeşitli dergilerde çok sayıda bilimsel makale, deneme ve öyküsü yayımlanmıştır. iki çocuk annesidir.
güzel olması bir yana "ahlak ötesi insan" tavrı oluşturmaya çalışması bünyesinde onu hiçbir zaman olduğu gibi görünmekten geri koymuyor, beni duyuyorsa kendisine sesleniyorum: kendin ol, sen ol ama "o" olmaya çalışma.*