şöyle düşünelim
kadın veya erkek birine aşık olur, karşısındaki de ona
e dolayısıyla bi süre sonra sevişirler
sonra araları bozulur belki biri ölür falan
ve yıllar sonra sen bu kişiye karşılıklı ve deli gibi aşıkken bunu öğrenip, o kişiyi terk edersin
sonrasında başka biri karşına çıkar kimseyle seks yapmamıştır
tam benlik falan dersin
ama seks dışında yemediği yapmadığı şey kalmamıştır,
yalan, iftira, hırsızlık, kul hakkı vs.
sen de bunun farkındasındır ama kimseyle sevismemiş kafasındasındır.
şimdi tam olarak kim namussuz oluyor?
Yanlış yapan insandır. Namus insanın beynindedir. Bir bekaret işine veya cinsel özgürlük konusuna kafaya takarak, namus arayışına girmek gerçekten çok yanlıştır.
Hırsızlık yapanların 2 günde içeriden salıverildiği, borca kefil olup taahhütname imzayanların ödeyemeyince 3 ay tazyik hapsine yatırıldığı bir türkiye düşünün ki; adaletin olmadığı bir memlekette namustun bahsetmek sadece abesle iştigaldir.
Ya bana kimse maval okumasın namusu bacak arasında aramiyoruz ama bacak arandan yasak oldugu halde o kadar kişi geçtiyse namussuzsun bunu evirip çevirmenin anlamı yok.
bu şekilde bacak arasını önemsizlestirmeye çalışan gevşek gavatlar çok basit algı yapıyorsunuz bunlar uzun vadeli algılar degil doğal süreç dogru olana kayacak mutlaka.
benimdir. lakin arayan derken yanlış anlaşılmasın bacak bacak gezmiyorum.
şimdi ben sana bir şeyi ödünç verdim diyelim. senin o şeyi bana aldığın gibi geri getirmen gerekmez mi?
ya da şöyle sorayım
x'ini bana verdin bir kaç günlüğüne, aklın x de kalmaz mı? kazasız belasız geri gelsin istemez misin? istersin tabi.
diyelim ki x kırıldı, parçalandı, kayboldu. yarın bir gün değerli bir şeyini ödünç istesem, verir misin? vermezsin tabi. bir x'e bile sahip çıkamayan adama niye değerli bir şeyini veresin değil mi?
şimdi ben bi insana hayatımı vericem, canımdan can, kanımdan kan bilicem. yeri gelicek onun canı için kendi canımı öne sürücem. hayatım boyunca verebileceğim en değerli, en büyük sözümü vericem ona. aynı şekilde o da hayatından hayat, canından can vericek, o da hayatının en büyük sözünü verecek. hayat arkadaşı olucaz.
hayatımı ipotek edicem resmen üstüne. onu flosh royal bilip all-in giricem. yeri gelecek iki zara yüz bin yatırıp, ekrem abilerle yüz göz olucam.
neyse anladınız yani hayatımda verebileceğim en değerli şeyi emanet edicem ona. hiç kimseyi sevmediğim gibi sevicem onu. benim ilk aşkım olacak. benim son aşkım olacak.
lakin kız gelip bana diyecek ki ikimizinde geçmişleri, yaşanmışlıkları var.
benden önce başkasına aşkım demiş, başkasıyla hayaller kurmuş, hayatını başkasına söz vermiş. ve sözünde durmamış.
ben o saatten sonra bana verdiği sözlere nasıl güvenicem? ben ilk aşkı olmadığım birisinin son aşkı olacağımı nerden bilicem?
dolayısıyla bacak arasına sahip çıkamayan bir insana ben hayatımı, hayallerimi, sevinçlerimi, üzüntülerimi nasıl emanet edicem?