ankara'da bulunan bu hoş mekanın kendilerini tanıttığı yazı şöyledir:
"Nada, ispanyolca'da hiçbir şey, Rusça'da gerekli, Sırpça'da umut, Sanskritçe'de mistik ses(the origin of sound) anlamına gelir. Söylenmesi eğlenceli, duyulmamış ve gizemli bir fonetik eleman olarak nada, açılış tarihi olan 2008 Ocak ayından beri beklenen ilgiyi görmüş, minik-şeker-ergonomik tabelasına meydan okurcasına tüm Ankara'lılar tarafından kısa zamanda keşfedilmiş, hızlıca değil; yavaş yavaş keyifle tüketilmektedir. Hakkında güzel şeyler yazılıp çizilmiştir. Kimileri nada'yı New York adlı kentin bağrından kopup getirmiş, kimileri onda oturma salonlarının sıcaklığını bulmuş, kimileri ise içerde herkesin tanıdık olmasına ilgi duymuş, fındıklı votkasına aşık olmuş, yemeklerinde kendilerini kaybetmişlerdir.
Velhasıl Nada, Ankara'da bir eşi daha bulunmayan, içinizden "en sonunda" şeklinde bir ohh çektirecek katagorize etmeye zorlanmaması gereken bir adrestir. Nada çok yönlüdür. Leziz yemeklere sahip seçkin mutfağının yanısıra, yemek sonrası müşterilerine modern mimarisinin ferahlığında seyir keyfi ile zengin bir içki menüsü sunar. ister ruhunuzu, ister midenizi, ister sinir sisteminizi rahatlatmaya gelin, nada her derde bir ilaç bulur; en kötü yandaki eczaneden aldırır.
"
çok iddialı. ama yıldızları da kapmışlar. inanmıyor musun? baaaak:
hani herkes bilmemkaçıncı entrysini bilmemkime armağan ediyor ya...
ki bu entry numaraları genelde 100, 500, 1000 falan oluyor. moderasyon tarafından kurban edilen bir entryim olmazsa bu benim 888 yazıyla *yalnızsekizyüzseksensekiz*inci...
dedim yazmayayım, ne gerek var öyle kendi nickaltın falan..sonra laf ederler aman efendim nicki sol frame de olsun da, başkaları da yazsın diye yazmış da vs.
ama neydi? biz bu tür lafları takıyor muyduk?cıks cıss
öncelikle sevgili sözlük sana sitem edicem,ben bile ne zaman burda yazmaya başladım, ne zaman üye oldum buraya bilmiyorum.
sonra dikkatimi çekti, burda entry armağan etme yanında birinci yıl kutlama adeti de var.
benimkisini kimse kutlamadı. tamam sen de diyosun şimdi "senin bile bilmediğin şeyi millet neden bilsin"
bilsinler sözlük...
4. nesil diye aşağılamayı biliyolardı, madem 3-2-1. nesiller benden bi farkları olsun dimi, bilsinler işte benim bilmediğimi...
hava da zaten çok basık, yağmur yağdı, mis gibi toprak koktu bide güneş olsaydı o anda tadından yenmezdi.
şimdi ne alaka di mi, o zaman tanım yapalım. ama bu anlık bir tanım;
çevresindekiler tatile çıktığı, kendisi de ankara sıcağında ofisine tıkılmak zorunda kaldığı için sözlüğe dadanan yazar.
ilginç tarafı uzun yazmaya başladım entryleri, geçenlerde fırtına kişisi "ne o entryler öyle önsöz gibi" demiştir...
nick altıma bu kadar uzun entry girince sözlüğü bırakıyorum sandım bi an.
birde hazır yazmışken itirafta bulunayım dedim.
hani hep yazmış ya arkadaşlarım, çinlilerle ilgili...ben de yazmıştım, sevmiyodum hiç.
ben seviyorum artık onları sözlük, çok alıştım.yemeklerini bile yiyorum.hatta geçenlerde vize alamadığım için gidemedim ya üzüldüm.öyle işte...
birde kafama takılan konu sözlükteki tüm hatunlara nickaltı yazan zinani beni neden bu kadar geç keşfetti.bigün uyandım, hava nasıl güzel, uykumu almışım falan. dedim kesin zinani bana entry yazdı, bugün ondan bu kadar güzel. sonra bi baktım sözlüğe gerçekmiş.
son zamanlarda rüyaları sürekli olarak çıkan yazar.
şimdi burda tek tek anlatılmaz da sözlük bi tanesini paylaşayım, sonuçta bi kere 888. entrym olucak.
rüyamda park yerinden çıkarken arabanın arkasını servise vuruyordum, servis sahibi amca da geç geç deyip gülüyordu.
iki gün sonra arabanın arkasını servise vurdum, amca da güldü. şok oldum, o şokla el frenini indirmeyi unutup bi 7-8 km el frenini indirmeden gitmişim.
ehliyeti nerden aldın kardeşiiim.
bitirirken...
888. entrym nick altındaki 88. entrye denk gelse ne güzel olurdu diğmi.
Ernest Hemingway "a clean well lighted place" adlı kısa hikayesinin sonunda her yönden anlatır "nada"yı eski ingilizce kelimelerle,tabi anlarsan:)
"It was a nothing that he knew too well. It was all anothing and a man was a nothing too. It was only that and light was all it needed and a certain cleanness and order. Some lived init and never felt it but he knew it all was nada y pues nada y naday pues nada. Our nada who art in nada, nada be thy name thy kingdom nada thy will be nada in nada as it is in nada. Give usthis nada our daily nada and nada us our nada as we nada our nadas and nada us not into nada but deliver us from nada; pues nada. Hail nothing full of nothing, nothing is with thee. He smiled and stood before a bar with a shining steam pressure coffee machine.
"What's yours?" asked the barman.
"Nada."
hazır sola gelmişken...
gerçek hayatta henüz denk gelmedim ama sözlükte sürekli olarak karşılaştığım bir durum var.
farklı görüşte ki yazarlar bir başlığa yazıyorlar, herkes düşündüğünü, bildiğini söylüyor. direten diretiyor, çok nadir de olsa özürünü dileyen diliyor.
bir de akıllı geçinen insanlar var, bu fikrinde diretip, ne olursa olsun bi şeyleri alet ederek de olsa kendimi haklı çıkarmalıyım diyenler...
nasıl mı?
mesela son zamanların gözde konusu kürt & türk ilişkileri.
Herkesin kendince savunduğu bir konu, bir şeyler yazılıyor, saldırılıyor, yeri geliyo hakaret ediliyor. Ama o da ne? Birdenbire işin içine anneler giriveriyor.
Kürtçe seni seviyorum başlığında vay efendim neymiş kürt analar yavrularına o şekilde seni seviyorum diyormuş. Ya sen kimi kandırıyosun? Sanki Kürtçe anaların ifade şeklini vermek için açtın o başlığı. Amacının ne olduğu belli, böyle kutsal kavramları alet etme. Kendini savunabiliyosan savun, beceremiyorsan da bulaşma böyle konulara.
Mesela benim Kürtçe seni seviyorum başlığına yazdığım yazılar için nick altıma bir şeyler yazılmış.
(bkz: nada/#4222136)
Yine işin içinde analar var. Annelerinden öğrendikleri dil diye...
Annelik en kutsal şey, evet. Ama bu ajitasyonlar baydı artık. Eğer o ananın bir tavrı başka ananın yavrusunun canına mal olacaksa kutsallık gider tamam mı...
O analar kutsal da benimki ne?
Görev başında kapı kapı aile planlaması için dolaşırken sokağın başına kadar kürt analar tarafından kovalanan benim anamın günahı ne?
Arkadaşım bu olay güneydoğu da olmuyor, iç anadolunun göbeğinde oluyor.
Benim anneme "ne aile planlaması, pkk ya kim adam gönderecek o zaman" diyorlar.
kovalıyorlar sokağın başına kadar...
Bunlar n'olacak?
Benim annem oğlunu sınırda askerlik yapmaya gönderdiğinde her gün bin kere öldü... ben bin kere öldüm.
Haber dinlemeye korkar mı bi insan, elim gitmedi haber saatinde televizyonun düğmesine 6 ay boyunca.
Neden bu haldeydik biliyo musunuz, o kürt ana pkk ya çocuk doğurduğu için.
Genelliyorum değil mi?
Bu konuda üzgünüm, ama Kürtler üzerinden pkk sempatizanlığı yapanlara saldırın biraz da.
Pkkyı da, bu olayları da meşrulaştıran onlardır.
Teröristler öldükçe çoğalıyorlar, bu böyle olduğu sürece evet ben de bu şekilde düşünmeye devam edeceğim.
Faşist ikinci nickaltım oldu, yeni etiketler de umrumda olmaz.
Ama şu anayı katmadan yazın artık, diyeceğim odur.
sağ kulağını tutmak için sol elini kafasının ardından uzatanların anlaması zor yazar. hal böyleyse sevmek zor kendisini zira fikirler farklı olsa da kimi zaman; tartışmayı, konuşmayı, gülmeyi, güldürmeyi, kızdırmayı bilen hakikatli arkadaş.
seni seviyorum yazmak abes olacak zira en değerli cümle değildir bu bizim gözümüzde neden çünkü hareketlerle ifade etmeyi kıymetli buluruz. nefret mi öyle kolay barınamaz içimizde. alıngan mı hiç değiliz yazanı okuruz farklı bir fikir savunsa da yeri gelir elini sıkarız. bileği bükmek isteyenlere, kendisinin aksini düşünenlere tahammülü olmayanlara başka sözümüzde olamaz zaten ya neyse.
ne konuştuğunu bilen, yazdıklarının arkasında duran, kendisini tanıyan, tanıdığından mütevellit kendine güveni olan dosttur kendisi.