uludağ sözlük'le rekabet etmek gibi bir niyetleri yok. zira orada "kalite" diye bir kriter belirlemişler. hani buralarda daha az görülen bir şey, orada bu kalite denilen şeyin katsayısı daha yüksek, ben orada yazdığım sürece en azından bunu gördüm.
bir adamı eleştirecekken bile direkt olarak ağzına gelen neyse onu söylemiyor buradaki adamlar örneğin. tutup muhsin yazıcıoğlu başlığına "ölmüştür, oh olsundur." ya da türkan saylan başlığına "sonunda kendisinden kurtulduk." gibi tek kelime, iğreti, kalite namına hiçbir şey ifade etmeyen entryler girmiyorlar. yani entry girmenin dahi bir sınırı, bir kalitesi var. en azından ben öyle gördüm.
buradaki daha ismini telaffuz -evet telaffuz kelimesi "lafz" kökünden gelir- edemeyen aya çıkmış don kişotların krater içinden seslenmeleri ve hatta bunu genele yayıp uzay boşluğunda devinimli hokkabazlıklar çevirmeleri bu gerçekleri değiştirmiyor. laf sokmanın ya da eleştirinin dahi bir kalitesi vardır, bu kaliteyi sağlayamazsanız en kral küfürü de etseniz sizi okuyan kişiler en fazla "öfff bunlar da sıktı beeea" demekle de kalmazlar, sizi toplumdan aforoz ederler, yazarlık camiasından silerler.
son olarak, hani o çok istediğiniz "kalite" var ya, elde etmek için yana yakıla çöllerde bedevilerin peşinde aç bilaç dolaşıp durduğunuz, evet onu görebileceğiniz bir elin bir parmağını geçmeyen yerlerden, o bir parmak işte "mürteci sözlük". isteseniz de, istemeseniz de.
not: ben de oradaki alelade bir yazarım, düşün artık.
müsbet hareketi düstur edinip kendi mesleğinin muhabbeti ile devam eden sözlüktür.
ne zaman ki hakikati arayanlar yerine hakikat pazarlayanlar geldi,
ne zaman ki odunun eğrisi doğrusu olmaz, meclise girsin yeter ki diyenler bulundu,
ne zaman ki ilim yerine eğlence ve safsata ile vakit geçirmek için kullanıldı,
işte o zaman gözümüzden düşecek, şimdiki tahta klübemiz olmaktan çıkacaktır. *
