ersin karabulut'a hayrandır bu. yalın'ı pek sever. sonra şebnem ferah dinler. onun şarkılarının sözleriyle sırayı karalar. sonra rejim yapar haftada bir. haftada bir bırakır rejimlerini. şimdi diyorumda o doğmamış olsaydı, yerine biri gelir miydi acaba, bana biraz daha arkadaş olabilecek? iyiki doğmuş. sıra arkadaşım, sandık içimin son karesi...
dün itibariyle 18'ine giren şirin yazar, sevilesi insan. 17 sene önce açtı gözlerini şu sarhoş dünyaya. henüz anne kucağındayken öğrendi sevmeyi. ilk önce renkleri sevdi; pembe, sarı, yeşil, mor... sonra sokaklarından geçen şekerci amcadan aldığı horoz şekerlerini. büyüdü biraz, kelebekleri sevdi. sokağa çıktı, çamurda oynamayı sevdi annesinden fırça yemek pahasına.
mutlu insanlar gördü, gülümsemeyi sevdi. belki kırdı birilerini, ya da kendi kırıldı küçükken elinden düşen o bardaklar gibi; paramparça. ama sevdi herkesi, her şeyi; ne sayfalarca, ne dünyalar. sevebildiği kadar sevdi, yüreği kadar. ve yüreği de elleri kadar küçük değildi.
geride bıraktığı kısa hayatı boyunca kimilerinin sevdiği oldu, birilerinin seveni. sevmeyi sevdi, en başta kendini.
bir de doğumgününü sevdi, her ne kadar "29 şubat" esprilerine maruz kalsa da. yaşamayı sevdi, ve * hayatına giren herkesi, geride bıraktığı 17 senesini... *
(bkz: hayatıma giren herkese, yaşanmış her şeye; teşekkürler.. büyüyorum sizinle)
yanlış okumalarıyla yaran mazoşist olmasını dilediğim samimi, böyle çok yakın, dost, nasıl desem ki,hani anlayan böyle, içini, herşeyini. utancını, heycanını, üzüntünü.
karaoke bar.taksimde bilindik bir yer olmasına rağmen çok da süper denilemez. kötünün iyisi dediklerimizden. ha bide girişte ücret alınıyor şimdilerde.
bir tane kemalist çıkıp da küfretmeden yazı yazmayı becerebilir mi bilmiyorum. ben görmem herhalde. işte onlardan bir örnek yazar daha. o küfreden ağzınıza....
(#8761958)