her şeyin beyinden geçtiğini düşünürsek söz gelimi kanser olan biri sadece ' yaşam güzel , hayatta kalmaya değer ' diyerek hastalığını yenebiliyorsa mutsuz değilim , hayat güzel şu olumsuzlukların karşısında bu güzellikler var deyip pekala insan kendini o halden çıkarabilir. fakat mutsuzum mutsuzum diye olunduğu yerde durulursa o an daha kötü olmak muhtemeldir.
mutluluk duygusunun kişiyi terk ettiği an çıkar mutsuzluk. daha doğrusunu terk etmesine izin verildiğinde. dolayısıyla alışılmaması gereken durumdur. bağımlısı olunulabilir , her şeyin kötü tarafını görmek daha kolaydır zira...
eninde sonunda yakanıza yapışıyor.. bir kere sizi yakalayınca da, çırpınmak boşuna.. tek yapabildiğiniz birazcık erteleyebilmek hepsi bu. bir çok tanıdığımın kanser olması gibi, aslında düşündüğünüzden çok daha yakın size ne yazık ki.
Çikolataya abanıp örgü örmeye başladıysanız dahası kadın programlarını seyretmeye başladıysanız mutsuz insanlar kategorisine girmiş olma ihtimaliniz yüksek.
insanın mutlu olamama hali. bir boktan zevk alamama hali, yalancıktan gülme hali. içten kahkaha atamama hali. yarıla yarıla gülerken bile bir tarafın o gülmeye katılmama hali. insanı güldüremiyor. ne kadar gülersen gül, seni mutsuz eden şey ***** aklına gelince tutuluveriyorsun. en kötüsü de mutsuz eden şeyin bir çözümünün olmaması ve o mutsuz eden şeyin zamanını boşa akıtması. gidiyor zaman ve hiçbir şey yapamıyorsun. öylece izlemek dışında bir çaren yok. bitene kadar izleyeceksin. ha bittikten sonra aldıkları yüzünden başlaması da bir o kadar zor olacak. dönüp bakarsın arkadana ulan nerede yaptım bu yanlışı diye çıkar gider çocukluğuna dokunur ucu. ölümü daha çok akla getirir hem. ölü gibi yaşayacağıma, yaşar gibi ölseydim diye iç geçirirsin. içinden içinden düzelecek bunlar dersin. sonra da şimdi düzelmemişse sikeyim ben düzelmesini dersin. soğutur yaşamaktan, bu sebeple tembellik de gelir oturur içine hem de öyle bir oturur ki sıkıntıdan ölsen bile bir şey yapmazsın. çözüm elinde olsa bile. kimseyi görmek istemezsin, uzun zamandır görmediğin arkadaşlarını da görmek istemezsin. öylece durayım da nasıl durursam durayım dersin. böğürmek istersin* eve bildiğin böğürmek "yeter laaan" diye. içine doğru yaparsın o eylemi. o da iyice mutsuzluk gazıyla doldurur içini. sonra karnın ağrır osurursun ve sigara yakarsın.
canınızın birşey istemediği istesede yapmaktan zevk almadığınız mutluluğu kaybettikten bir sonra ki duaraktır,kimbilir belkide mutluluğa gelmeden önceki duraktır.
mutlu olmak için hayattan zevk almak gerekir. Hayattan zevk almak icinde hayatı iyi tanımış olmak gerekir. Hayatı iyi tanımak içinse Bu dünyadan ayrılmak gerekir. Yani; mutlu insan soyut insandır.
gitmiyor anasını satayım. canım çıktı, üzülmekten de mutsuzluktan da. nefret ediyorum. yaka silkiyorum. her sabah, "bugün herşey güzel olacak. her şey dünde kaldı." diyorum kendi kendime. gülümsüyorum sonra, moralimi bozan tüm olaylara rağmen yine gülümsüyorum. inadına gülümsüyorum. ama olmuyor, nasıl illet bir duyguysa; ruhumu bırakmıyor. hergün ağlamaktan da, ağlatan olayları yaşamaktan da, ağlatan kişilerle hala konuşmaktan da bıktım.
hiçbirisini istemiyorum. çünkü, hepsi; evet hepsi; ailem de dahil; herkes kendini düşünüyor. ve ben de kendimi düşünmek istiyorum artık.