gir kalabalıklara, kalabalık dediysem yabancı değil arkadaşlarının arasına... bunlar sıkı dost dediklerin değil karıştırma, öyle hemen kendini bırakma. mutsuzluk zehirinin ucuz panzehiri karışmaktır insanlar arasına.
hala evdesin di mi? üşeniyorsun hazırlanmaya. hadi kalk artık, kafa dağıtmalısın sağda solda.
üzgün süzgün, düşünceli, kırgın yürü yolda. kime ne? kimse seni izlemiyor ya. sıkıntıların bir kısmını evde bıraktın nasılsa. yükün az hadi! gidene kadar arkadaşına az vaktin var kendini toparlamaya.
hah geldin mi? ev kalabalık belli. silkele kendini. "gülmekten gözümden yaş geldi" diyerek acının kanattıklarını dökerken az yalan söylemedin etrafına. bir idman daha az gelmez sana. de haydi çal kapıyı şimdi...
mümkünse çok konuş, gül hatta. kahkaha patlat ara sıra. sonbetten kopma. cümlenin son kelimelerini yakalayıp aval aval kafa sallama.
elini kolunu sallayarak bir şeyleri anlatmayı sevdiğini bilirim. saklama bağdaş kurduğun bacaklarının arasına o elleri.
gitmeye niyetlenirken "tekrar görüşelim" de mutlaka. ileriye dair umudun var gibi bir tavrın olsun hep. uygulayamayacağın planlardan bahset. "yalan söyleyemem ben" deme, yalancısın sen şimdi...
sonra git evine nasıl istersen. kime ne? kimse seni izlemiyor ya...
milyon yıldır uğraşıp kurduğumuz medeniyet gururla sunar.
bir şirketler dünyası ve insan zekası ortak yapımı.
zaruretler dünyasına hoş geldiniz.
hanımlar beyler.. bu geriye dönecekler için son çağrıdır.* bundan sonrasının kontrolü mecbur olmadığınız halde mecbur olduğunuz şeylerde olacaktır.
uluslararası bir amerikan rüyasının ilk şartı mutlu olmaktır. yo yo aslında tam ifadesi ile "mutlu ol!"
işte mutsuzluğun altın çocuğu budur.
kimileri şöyle diyebilir; "mutlu olmak için mutsuzluğu da paylaşmak gerekir. neden mutsuzluğunu gizliyorsun ki? paylaş, sevdiklerine anlat, açılırsın. " ahhah, nah açılırsın.
"mutlu" görünmeye çalışıyorsun çünkü "mutlu" olman gerektiğini düşünüyorsun. çünkü gerçekten de "artık" mutsuzluk ayıp bir şeydir. başarısız, basit, basiretsiz insan olmanın ürünüdür.
diyorum ki; ancak mutlu olmak zorunda olmadığınızda mutlu olabilirsiniz. tabi bir yüz yıl kadar geç söylüyor olabilirim.
eskiden de, yani çok eskiden de.
pek çok şey yine aynıydı ama en azından suçlusu biz değildik.
ne bileyim zengin değildik ama napalım allah bize vermemişti. bazı şeyler doğuştandı ve sen fakir doğmuştun. kader, kısmetti.
ne bileyim güzel mi değilsin? neticede allah vergisidir kendine münasip biriyle evlenirsin olur biter.
senin suçun değildir. kaderdir, kısmettir.
yo yoo artık yok öyle. kadermiş kısmetmiş, hangi çağda yaşıyosun yavrum sen.
artık her şeyin, başına gelen her şeyin suçlusu sensin. hiç ona buna, sisteme falan bok atma.
neticede sana ideal bi hayatın resmini çizdik. (dergiler, gazeteler, diziler, filmler)
nasıl mutlu olunacağını da gösterdik. (bolca para, güzel bi yada bi kaç kadın, güzel arabalar ve evler)
-ee kadınlara bi yol gösterilmedi mi kardeşim? gösterilmez mi.. önceleri kadınları da erkeklerle aynılaştıralım dediler.
feminizm.. kendi ayakları üstünde duran, mutlaka çalışan, giyinen, erkeklerle eşit. o kadar eşit ki nerdeyse acımasızlıkta bile eşitleyeceklerdi. lan kadın yer mi bunu. milyon yıldır duyguları ve kadınlığıyla evrimleşmiş. neyse konu bu değil. sonra kadınlara uyacak bir hayat tarzı geliştirdiler ki dergiler, filmlerde pompalanmaktadır o da. kısaca bolca para yada parası olan erkek, güzel kıyafetler, takılar, mutlu bi yuva - (bu kadın bahsi ayrı bi mevzudur neyse. konu fena dağıldı)
yani kardeşim senin önüne mutlu olma şablonunu koymuşuz. bunun için gereken araçlara erişim de serbest. bak mehmet bey'e adam mağaradan çıktı ama şimdi transatlantik filosu var. ee sen neden yapamıyorsun. gerizekalı mısın sen?
bu "başarılı"ların senden ne fazlası var?
hem becereme, sonra gerizekalılığının suçunu bize at, sonra da mutsuzum de. olursun tabi.
çünkü sen mutsuz olmayı hak ediyorsun.
evet artık bize bunu diyorlar.
başarılı değilsin. mutsuzsun ve bu tamamen senin suçun, başkasının değil.
ve gerçek şu ki bu şartlarda haklılar.
ancak biraz başa dönsek mesela mutlu olmamız gerektiği kısmına. mutlu olmamız gerekmeseydi.
sonrasında bunu sağlayacak şartları edinmek zorunda hiç olmasaydık.
lan bildiğin götümüzü kaşıya kaşıya yaşasaydık sanki biraz daha kolay olmaz mıydı herşey? belki de mutlu olmaz mıydık?
şunu öneriyorum. bütün kavramları siktir edin. size iyi olduğu söylenen her şeyi masanın üstünden elinizin tersiyle atın.
ahlak, adalet, iyi, doğru, başarılı olmak, ne biliyim amk namuslu, vatansever, dindar ne kadar arkasında duracağınız kavram varsa hepsini atın. sonra içlerine tek tek bakarak yeniden bi elinize alın.
bunu yaptığınız da gerçekten elinize almış olacaksınız. ve iyi bir başlangıç için s.. tutmak gibisi yoktur.
yola ve yol olmaya devam.
------- the end -----
producer: efendilerimiz
director: efendinin uşakları
cast:
mutlu olmak zorunluluğu
mecbur olmadığınız halde mecbur olduğunuz şeyler;
bi işte çalışmak zorunda değilsiniz
evlenmek zorunda değilsiniz
burada kalmak zorunda değilsiniz; istediğiniz yere seyahat etme özgürlüğünüz var.
bi iş kurma ve büyütme hakkınız var
bizim gibi düşünmek zorunda değilsiniz; düşünme ve fikrinizi yayma hakkınız var.
istediğiniz gibi giyinme ve görünme özgürlüğ...
zorunda değilsiniz.
zorunda değilsiniz.
zorunda değilsiniz.
konuk oyuncular: ahaha nah değilsiniz.
seni her türlü yaftalama hakkımız var.
başarısız ve embesil görme hakkımız var. (ki sadece biz değil tüm çevren, ailen ve arkaşların da böyle görecek)
sürüm sürüm süründürme hakkımız var. (ki bunu hakettiğini, kendi kendini ne hallere düşürdüğünü en yakınlarından duyacaksın)
şimdi mutlu ol yada en azından öyle görün.
çevresindeki diğer insanların da morallerini bozmamak için yapılandır.böyle durumlarda en güzel çözüm,ortamdan acilen uzaklaşmak ve kendinle başbaşa kalmaktır.belki ağlamak...
tüm geceyi ağlayarak geçirdikleri için kıpkırmızı olan gözlerine "dün de sabahladın di mi? eğlen bakalım ohh valla" yorumunun yapılmasına gülerek karşılık verip, ne kadar eğlendiğinden bahsedebilmektir. insanı çok yorar, çok yıpratır ama etrafında sadece mutsuz olman için ellerini ovuşturarak bekleyenler ve mutsuzluğunun sebebini tüm beyin hücreleriyle uğraşsa bile anlayamayacak kişiler varsa zorunludur.