murathan mungan

entry481 galeri11
    453.
  1. Yazgını başkalarının ıstakalarının insafına bırakmanın hazin sonuçlarını anlatan cümlelerin sahibi.

    ..................

    Ayrıldığımız gündü.
    Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı,
    Her şey bambaşka görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta
    "Biliyor musun" dedin.
    "Sen neye benziyorsun biliyor musun?"
    Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç,
    Hem keder veren gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.
    Sis ışığa çıkmıştı.
    Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla.
    "Neye?" dedim, yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi, "Neye?"
    "Bilardo toplarına."
    "Neden?" dedim.
    "Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan..."
    Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya.
    Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu.
    Sonra iki arkadaşım geldi, birinin omzunda ağladım, hangisiydi şimdi hatırlamıyorum.
    Sonra birlikte başka bir kente gittik,
    Anlarsın ayrılığın ilk günlerinde o eve katlanamazdım,
    Sonra ben başka aşklara,
    Sonra başka evlerin duvarlarına başka takvimler astım.
    Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor kulaklarımda
    Ardından bilardo topları dağılıyor dört bir yana
    Seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha
    Bir daha
    Bir daha
    9 ...
  2. 452.
  3. eşcinsel mi :o

    ya adamı henüz görmedim tipini bilmiyorum ama murathan diye gay mi olur tanrı aşkına ?

    hayır düşüncesi bile itici amk, ibne olacak adamin adi deniz olur berke olur ne bileyim boyle daha unisex isimler olur, nasıl ki fahrettinden gay biri olmaz, murathan'dan da olmaz.
    1 ...
  4. 451.
  5. "solcunun eskisinden, ibnenin gizlisinden korkarım" diye bir laf etmiş başarılı edebiyatçı.

    eşcinseldir . üç aynalı kırk oda" romanında eşcinsel bir insanı öyle bir anlatır ki ezberlerinizi bozar.
    6 ...
  6. 450.
  7. 449.
  8. 448.
  9. " Bizi biz yapan şey ‘evet’lerimizden çok ‘hayır’larımızdır. Hayır demek bilinç ve güç gerektirir. Evetlerin çoğu itaat yatkınlığıdır."

    http://www.gercekgundem.c...-cogu-itaat-yatkinligidir
    2 ...
  10. 447.
  11. Ölü bir yilan gibi yatiyordu aramizda
    Yorgun, kirli ve umutsuz geçmisim
    Oysa bilmedigin birsey vardi sevgilim
    Ben sende bütün asklarimi temize çektim

    Imrendigin, öfkelendigin
    Kizdigin, ya da kiskandigin diyelim
    Yani yasamislik sandigin
    Geçmisim
    Dile dökülmeyenin tenhaliginda
    Kaçirilan bakislarda
    Gündeligin basibos ayrintilarinda
    Zaman zaman geri tepip duruyordu.
    Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    Sense kendini hala hayatimdaki herhangi biri saniyordun,
    Biraz daha fazla sevdigim, biraz daha önem verdigim.
    Baslangiçta dogruydu belki.
    Siradan bir serüven, rastgele bir iliski gibi baslayip,
    Günden güne hayatima yayilan, varligimi ele geçiren,
    Büyüyüp kök salan bir aska bedellendin.
    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün asklarimi temize çektim
    Anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana
    Bütün kazananlar gibi
    Terk ettin.

    Yaz basiydi gittiginde, ardindan,
    Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
    Kimsesiz bir yazdi. Yoktun. Kimsesizdim.
    Çikilmis bir yolun ilk duraginda bir mevsim bekledim durdum.
    Çünkü ben askin bütün çaglarindan geliyordum.
    Sanirim lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu
    Yüzündeki kuskun kedere, gür kirpiklerinin altindan
    Kisik lambalar gibi isiyan gözlerine
    Çerçevesine sigmayan
    Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
    Lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu.

    Yaz basiydi gittiginde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmisti Mayis.
    Seni bir siire düsündükçe
    Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
    Ucucu ve yumusak seyler geliyordu aklima.
    Önceki siirlerimde hiç kullanmadigim bu sözcük
    Usulca düsüyordu bir kagit akligina,
    Belkide ilk kez giriyordu yazdiklarima, hayatima.
    Yaz basiydi gittiginde. Bir askin ilk günleriydi daha.
    Ask miydi, degil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
    Eylülde ayni yerde ve ayni insan olmami isteyen notunu buldum kapimda.
    Altina saat: 16.00 diye yazmistin, ve 16.04tü onu buldugumda.
    Daha o gün anlamaliydim bu iliskinin yazgisini
    Takvim tutmazligini
    Aramizda bir düsman gibi duran zamani
    Daha o gün anlamaliydim
    Benim sana erken
    Senin bana geç kaldigini.

    Gittin. Koca bir yaz girdi aramiza. Yaz ve getirdikleri.
    Döndügünde eksik, noksan bir seyler baslamisti.
    Sanki yaz, birbirimizi görmedigimiz o üç ay,
    Alip götürmüstü bir seyleri hayatimizdan, olmamisti, eksik kalmisti.
    Kirilmis bir seyi onarir gibi basladik yarim kalmis arkadasligimiza.
    Adimlarimiz tutuk, yüregimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
    bakisiyorduk.
    Sanki ufacik bir sey olsa birbirimizden kaçacaktik.
    Fotoromansiz, trüksüz, hilesiz, klisesiz bir beraberlikti bizimki.
    Zamanla gözlerimiz açildi, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
    Gittin. Simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza.
    Biliyorum ne sen dönebilirsin artik, ne de ben kapiyi açabilirim sana.
    Simdi biz neyiz biliyor musun?
    Akip giden zamana göz kirpan yorgun yildizlar gibiyiz.
    Birbirine uzanamayan
    Boslukta iki yalniz yildiz gibi
    Aci çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    Bir zaman sonra batik bir asktan geriye kalan iki enkaz olacagiz yalnizca
    Kendi denizlerimizde sessiz sedasiz bogulacagiz
    Ne kalacak bizden?
    Bir mektup, bir kart, birkaç satir ve benim su kirik dökük siirim
    Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasinda
    Ne kalacak geriye savrulmus günlerimizden
    Bizden diyorum, ikimizden
    Ne kalacak?

    Simdi biz neyiz biliyor musun?
    Yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz.
    Umut ve korkunun hiçbir anlam tasimadigi bir dünyada
    Bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi
    Ve elbet biz de bu askta büyüyecek
    Her seyi bir baska aska erteleyecegiz.

    Kis basliyor sevgilim
    Hosnutsuzlugumun kisi basliyor
    Bir yaz daha geçti hiçbir sey anlamadan
    Oysa yapacak ne çok sey vardi
    Ve ne kadar az zaman
    Kis basliyor sevgilim
    Iyi bak kendine
    Gözlerindeki usul sefkati
    Teslim etme kimseye, hiçbir seye
    Upuzun bir kis basliyor sevgilim
    Ayriligimizin kisi basliyor
    Giriyoruz kara ve soguk bir mevsime.

    Kitaplara sarilmak, dostlarla konusmak,
    Yaziya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
    Camdan disari bakip puslu sarkilar mirildanmak....
    Böyle zamanlarda her sey birbirinin yerini alir
    Çünkü her sey bir o kadar anlamsizdir
    Içimizdeki issizligi dolduramaz hiçbir oyun
    Para etmez kendimizi avutmak için buldugumuz numaralar
    Bir aski yasatan ayrintlari nereye saklayacaginizi bilemezsiniz
    Çiplak bir yara gibi sizlar paylastigimiz anlar,
    Esyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattiginiz aliskanliklar
    Korkarsiniz sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsiniz aynalara,
    Çagrisimlarla ödesemezsiniz.

    Disarda hayat düsmandir size
    Içeride odalara sigamazken siz, kendiniz
    Bir ayriligin ilk günleridir daha
    Her sey asili kalmistir bitkisel bir yalnizlikta
    Gün boyu hiçbir sey yapmadan oturup
    Kulak verdiginiz saat tiktaklari
    Kaplar tekin olmayan gögümüzü
    Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
    Suyu bosalmis bir havuz, fisten çekilmis bir alet kadar tehlikesiz
    Bakinip dururken duvarlara
    Bos bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,
    Unutulmus bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
    Unutsam esyanin gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda
    Kendime bir yer bulsam, dedigimiz zamanlar gibi
    Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çikarmaya zorlandigimiz anlar gibi
    Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasina,
    Basimiza gelmis bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alinmaya
    Kendimizi hazirlar gibi.

    Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benligimizi
    Ama öyle sessiz baktigimiz duvarlar gibi olmaya çalisirken,
    Ve kazanmis görünürken derinligimizi
    Ne zaman ki, yeniden canlanir bagislamasiz bellegimizde
    Bir anin, yalnizca bir anin bütün bir hayati kapladigi anlar
    O tiktaklar kadar önemsiz kalir simdi
    Hayatimiza verdigimiz bütün anlamlar
    Göremeseniz de, bilirsiniz
    Hiç yakin olmamissinizdir intihara bu kadar.

    Bana zamandan söz ediyorlar
    Gelip size zamandan söz ederler
    Yaralari nasil sardigindan, ya da her seye nasil iyi geldiginden.
    Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
    Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadigini bildiginiz gibi.
    Dahasi onalar da bilirler.
    Ama yine de güç verir bazi sözler, sözcükler, öyle düsünürler.
    Bittigine kendini inandirmak, ayriligin gerçegine katlanmak, sirtinizdaki
    hançeri çikartmak, Yüreginizin unuttugunuz yerleriyle yeniden karsilasmak
    kolay degildir elbet.
    Kolay degildir bunlarla bas etmek, ugruna içinizi öldürmek.
    Zaman alir.
    Zaman alir sizden bunlarin yükünü
    O bosluk dolar elbet, yaralar kabuk baglar, sizilar diner, açilar dibe
    çöker.
    Hayatta sevinilecek seyler yeniden fark edilir.
    Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
    O bosluk doldu sanirsiniz
    Oysa o boslugu dolduran eksilmenizdir.

    Gün gelir bir gün
    Baska bir mevsim, baska bir takvim, baska bir iliskide
    O eski agri
    Ansizin geri teper.
    Dilerim geri teper.
    Yoksa gerçekten bitmissinizdir.
    4 ...
  12. 446.
  13. Sezen aksu'yla beraber uzaydan bi yerlerden buraya gönderildiğini düşünüyorum. Bu dünyadan olamayacak kadar muhteşem şeyler yazıyor çünkü.
    10 ...
  14. 445.
  15. 444.
  16. " solcunun eskisinden, ibnenin gizlisinden korkarım" diye cesur bir lafı var. üç aynalı kırk oda romanını okumanızı tavsiye ederim. eşcinselliğe bakış açınız değişir, ezberleriniz bozulur. o kadar samimi bir kitap.
    3 ...
  17. 442.
  18. Bu ne biçim Postacı
    Üç defa çalıyor kapıyı
    Bu ne biçim kel
    Hem merhemi var
    Hem sürmüyor başına
    Bu ne biçim biçimler
    istediğiniz kadar çoğaltılabilir
    Memleket çok müsait buna
    Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
    Bir baktım Fahriye Abla!
    Kırk yıllık bir rötar yapmış
    Erzincan Treni
    Ben gelmişim şu yaşıma
    O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
    Benimki ne biçim hayat
    Uymuyor ne gördüklerime
    ne duyduklarıma
    ne okuduklarıma
    Ben ne biçim benim
    Ne kendime benziyorum
    Ne başkalarına
    3 ...
  19. 441.
  20. Sezen aksu'nun erkek versiyonu bu adam.
    4 ...
  21. 440.
  22. Hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması; hayatın bize attığı en büyük kazıktır.
    2 ...
  23. 439.
  24. anlatabilirsem sende neler gördüğümu kimse inanmaz hayal derdi. bilselerdi sende neler gördüğümu yıllarca hayal görmek isterlerdi.
    3 ...
  25. 438.
  26. 'aşkın bir yolu vardır,her yaşta biraz gecikilen.' demiş.
    12 ...
  27. 437.
  28. üç aynalı kırk oda isimli kitabını mutlaka okuyun. hele de homofobikseniz. memleketi mardin'i, kapalı kapılar ardında yaşanan eşcinselliği, erkek bedenine hapsolmuş ama kadın duygularına sahip bir insanın iç dünyasını çok güzel anlatmış. tüm ezberlerinizi bozacak kadar gerçek ve samimi.
    5 ...
  29. 436.
  30. en son 'üç aynalı kırk oda' kitabını okumuştum.
    1 ...
  31. 435.
  32. bazılarının historik masturbatörü.
    1 ...
  33. 434.
  34. bir dergide hakkında söylenen hiçbir şeye neden cevap vermediği sorusuna - egom yüksek cevabı veren müthiş edebiyatçı.

    ağlamak istediğim zaman ''yalnız bir opera'' şiirini döner döner okurum. bu adam başka biri.
    3 ...
  35. 433.
  36. en sevdiğim şiiri "terkeden" olan şair.

    Kimdi kimdi kalan
    Giden mi suçludur herzaman?
    Ne zaman başlar ayrılıklar
    Dostluklar biter ne zaman

    Her geçen gün bir parça daha
    Aldı götürdü bizden
    Aynı kalmıyordu hiçbir şey
    Değişiyordu herşey
    kendiliğinden

    Artık çözülmüştü ellerimiz
    Artık bölünmüştü yüreğimiz
    Birimiz söylemeliydi bunu
    Ötekini incitmeden

    Kimdi giden kimdi kalan
    Aslında giden değil
    Kalandır terkeden
    Giden de
    bu yüzden gitmiştir zaten
    0 ...
  37. 432.
  38. ne kadar türkiye halkina göre eşcinselliginden dolayi aykiri bununsa da malum halkimiz muhafazakâr (!) yine de kalemine sağlik diyorum en sevdiğim şairler arasinda. efsane bir adam!
    0 ...
  39. 431.
  40. yıllardır derya köroğlu ile sevgili diye bildik. sonunda murathan açıklama yapmış, ya da 2012deki açıklamayı ben şimdi gördüm.

    http://www.milliyet.com.t....2012/1556447/default.htm
    0 ...
  41. 430.
  42. ince ruhludur. Yaşadıklarını mı yazar yoksa hayal eder mi yazar bilemezsiniz. Hem kitapları hem şiirleri özeldir.

    “Giderek seninle konuşabilmek olanaksız hale geliyor. Korkarım ki yakında yalnızca bir sayıklamaya döneceksin.”
    0 ...
  43. 429.
  44. en sevdiğim şiir:

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    ben sende bütün aşklarımı temize çektim

    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    geçmişim
    dile dökülmeyenin tenhalığında
    kaçırılan bakışlarda
    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
    zaman zaman geri tepip duruyordu. ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
    fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

    başlangıçta doğruydu belki. sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
    gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
    benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
    ve hala bilmiyordun sevgilim
    ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    bütün kazananlar gibi
    terk ettin

    yaz başıydı gittiğinde. ardından, senin için üç lirik parça
    yazmaya karar vermiştim. kimsesiz bir yazdı. yoktun. kimsesizdim.
    Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
    Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


    sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
    yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
    kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
    çerçevesine sığmayan
    munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
    lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


    yaz başıydı gittiğinde. sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
    mayıs. seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
    uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
    ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
    yaz başıydı gittiğinde. bir aşkın ilk günleriydi daha. aşk mıydı,
    değil miydi? bunu o günler kim bilebilirdi? eylül'de aynı yerde ve
    aynı insan olmamı isteyen notunu buldum kapımda. altına saat: 16.00
    diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

    daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    takvim tutmazlığını
    aramızda bir düşman gibi duran
    zaman'ı
    daha o gün anlamalıydım
    benim sana erken
    senin bana geç kaldığını

    gittin. koca bir yaz girdi aramıza. yaz ve getirdikleri.
    döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
    kalmıştı.
    kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
    arkadaşlığımıza. adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
    sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

    fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
    zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

    gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    birbirine uzanamayan
    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    ne kal acak geriye savrulmuş günlerimizden
    bizden diyorum, ikimizden
    ne kalacak?

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
    gibiyiz. umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
    şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
    artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
    ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
    her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz...
    1 ...
  45. 428.
  46. üç aynalı kırk odayı okuduktan sonra inatlaşma huyumdan vazgeçme sebebim. sebebi her ne olursa olsun her yaptığımız bizi bambaşka bir insana dönüştürmüyor mu nede olsa.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük