bugün

tarihle uğraşmaması gereken adam. gerçek tarihi anlatmamak için kurulmuş bir tuzak bu adam.
tarihin en önemli kurallarından biride tarihçilere sahip çıkmaktır demiş zat. *
programında her bulduğu fırsatta Atsız'ı anıyor olmasıyla gönüllerimizi hoş eden kişi.

iyi ki varsın.
En son katıldığı pelin çift ve gündem ötesi programında daha ilk saniyelerinde pelin çift’e şunu demesi içimin yağlarını eritmişti.
”lozan’ın gizli maddeleri gibi safsatalar sizin programınıza çağırdığınız adamların uydurması” “sizin programınızda uyduruldu hep” gibisinden sözler sarf edip pelin çift’i adeta rezil etmişti.

Tanım : sağlam belgelere sahip gazeteciden bozma tarihçi, müzisyen.
hürriyet gazetesinde de araştırmaları yayınlanan popüler tarihçi.
ben hayatımda böyle nato kafa nato mermer anlayış görmedim. üniversite harçlarının arttırılması konusunda kendileri üniversitelerin masraflı olduğunu, o paraların tuvalete, suya gittiğini iddia etmektedir.

okuyacaksınız parasını vereceksiniz, çalışın birinci öğretime girin diyerek düşünce yapısını, ülkesinin gerçeklerini bile anlayamadığını göstermiştir. her şeyi devletten bekelemeyin diyen sayın bardakçı'ya soruyorum? devletten ne bekleyeceğiz peki? devlet bu güne kadar ne vermiş ki biz daha başka bir şey beklemeyelim?

murat bey, parasını verin okuyun diyorsunuz, peki bizim vergiler nereye gidiyor? biz öss kazanmak için dersanelere gitmek zorunda mıyız?

(bkz: parası olan konuşuyor)
hanedan magazincisi.
aşk mektuplarını sadeleştirir, hangi paşanın, hangi hanedan kızına atladığını falan ispatlar.
kurumuş çiçekleri ve işlemeli mendilleri tarihi belge olarak kabul eden ilk adam olarak tarihe geçmiştir kendisi.
her ne kadar agresif bulsam da, artık izlerken beni çok gerdiği için izleyemesem de yine de bilgisi ve fazıl say kapsamındaki tüm entellerimize karşı yazdığı şu yazı ile gönlüme tahtını kurmuştur. nasıl entelsiniz siz bilin arkadaşım der nitelikte. anlayana!

Hayyam'ın 'kerhane'li tek bir satırı bile yoktur

Mâlûm piyanist yine bir iş yaptı, bu defa Ömer Hayyam‘ı vasıta ederek Twitter’den islamiyet ve inananlar hakkında tuhaf mesajlar gönderdi ve ortalığı birbirine kattı.
Piyanistin meyhane-kerhane kafiyeli mesajlarını burada tekrar etmeme lüzum yok... Ama, meselenin aynı şekilde önemli olan bir başka tarafı var: Bir zamanların harika çocuğunun bütün bunlardan sonra “Yazdıklarım bana ait değildir, Ömer Hayyam’a aittir” deyip tepki gösterenleri Hayyam‘ı bilmemekle suçlamaya kalkması, yani Hayyam‘ın arkasına sığınma hevesi ve etrafın da bu iddiayı yemesi...
Herşeyden önce şu hususu çok iyi bilelim: Ömer Hayyam‘ın piyanistin twit’inde söylediği bir sözü, rübaisi, şiiri, hattâ tek bir satırı yoktur! Hayyam rübailerinin içerisinde “Sen meyhaneci misin?” yahut “Kerhaneci misin?” gibisinden bir ifade geçmez, bulamazsınız. Rübailerin ne Farsça’larında, ne batı dillerine ne de Türkçe’ye yapılmış tercümelerinde böyle bir ifadeye rastlanmaz!

ÖYLE BiR GEYiK Ki...
Piyanistin naklettiği sözlerin nereden geldiğini merak mı ettiniz? Söyleyeyim: internetten! Adamın biri oturmuş, Hayyam‘ın adına böyle birşeyler gevelemiş, gevelediklerini internete koymuş ve sanal âlemde okudukları herşeyi doğru zannedip Allah kelâmı imişcesine sımsıkı sarılan cühelâ da bu edepsizlikleri Hayyam‘a ait zannederek ve işlerine de geldiği için alıp sahiplenmiş ve tekrarlamışlardır! işin aslı, faslı, işte bundan ibarettir. Ortada saçmasapan bir internet geyiği vardır ama eksantrik kafalar ve entelektüel olma sevdasındaki cühelâ, bu internet geyiğine hiç utanmadan ve de sıkılmadan sahip çıkmışlardır!
işin acı olan bir başka tarafı daha var: Piyanistin twit’lerine karşı hakaret mesajları gönderen tarafın ve “Bu sözler meğerse piyaniste değil, Hayyam’a aitmiş” diye başlıklar atan basınımızın da Hayyam‘ın böyle tek bir satırının dahi bulunmadığından haberdar olmaması ve internette dolaşıp duran aynı geyiğe inanması! Velhâsıl sanatçısından entelektüeline, moderninden muhafazakârına kadar okumaktan ve araştırmaktan uzaklaşmış; ekranda beliren satırların tek bilgi kaynağı olduğunu zanneden tuhaf bir toplum olduk!

BiLiN VE UNUTMAYIN!
Buradan sonra yazacaklarıma “Hatırlayın” yahut “Unutmayın” sözleri ile başlamak isterdim ama meseleyi bilmediğimiz için unutmamamız yahut hatırlamamız da imkânsız olduğundan, “Bilin” diye başlamak zorundayım...
Bilin: Ömer Hayyam sadece şair değildir, doğu kültüründe matematikçi ve analitik geometrici olarak çok daha önemli bir yeri vardır. Üçüncü derecede denklemlerin hallinde, 17. asırda yaşamış olan Descartes‘a kadar Hayyam‘ın geometrik yaklaşımından istifade edilmiştir. Ömer Hayyam‘ın matematik ve geometri konusunda kaleme aldığı bazı eserler bugün elyazması olarak elimizdedir, bunların bir kısmı zaten basılmıştır ama “rübai” dediğimiz dörtlüklerin hakikaten ona ait olup olmadığı yahut hangisinin onun, hangisinin de düzmece olduğu meselesi hâlâ karanlıktır.
Hayyam‘a atfedilen şiirlerin doğu dünyasında Hâfız‘ın yahut Sâdi‘nin eserleri kadar revaç bulmamasının ve elyazmalarına az rastlanmasının sebebi de hem bu karışıklık, hem de şaire atfedilen düşüncelerin islam toplumunda benimsenmemesidir. Türkçe’deki ilk ciddî Hayyam tercümeleri de bu yüzden 20. asırda yapılmışlardır.
Yine, aynı şekilde bilin: Ömer Hayyam‘ın batıdaki yıldızı, temelleri 19. asırda Avrupa’da atılan varoluşçuluk felsefesi doğrultusunda ve Edward Fitzgerald‘ın yaptığı rübailerin meşhur ingilizce tercümesi ile parlamış, varoluşçuluğun ikinci Dünya Savaşı sonrasında daha da bir revaç bulmasıyla Hayyam‘a atfedilen dörtlükler daha da bilinir olmuştur. Hayyam‘a mâledilen dörtlükler, şöhretlerini işte bu varoluşçuluk akımına borçudurlar. Meselenin aslı ne, bizim sanatçılarımız, aydınlarımız ve de muhafazakârlarımız neredeler! Ne kadar güzel değil mi?

http://www.haberturk.com/...ek-bir-satiri-bile-yoktur
http://www.youtube.com/watch?v=cRc7cuDI_yM
belgesiz konuşmaması, konuştuklarını kimsenin yalanlayamaması, akıcı ve bilgili konuşması ve samimiyeti ile, bende ap ayrı bir yeri olan, Tek üstad!
Tarihin arka odası geri gelsin.
tarihi günlük gazetede okunabilir kılan tarihçi. güncel olaylarlarla, benzer tarihi olayları karşılaştırır. kendini tarihçi değil gazeteci olarak tanımlar ve "bir tarihçi gibi yazsaydım kimse okumazdı, tarih benimle türkiye'de moda oldu" der. osmanlıca bilmeyen entellektüel cahildir ona göre.
iyi tanbur çalar.
dün geceki programda izleyicinin biri maille bir soru sordu:
-Lozan antlaşması ile ilgili en orjinal kaynak hangisidir?
Bardakçı'nın cevabı:
-Antlaşmanın kendisi.
Gece gece gülmekten öldüm ya...
cübbeli ahmet hocayı görünce saba tümer gibi kikirdeyen kişi.
tipik türk insanı argümanlarıyla eleştirilen über tarihçi.

neymiş? kibirli. o kadar bilgiyi siz de hazmedin, memleket gezin, dil bilin, çevreniz olsun, kibirlinin allahı olursunuz amk. çok bilen insan kibirsiz olmaz.

ayrıca, şu kibir denen zırvayı da, hiçbir baltaya sap olamamış, entelekt altyapısı zayıf herifler özellikle dile getiriyor. insanın kendi potansiyelinin bilincinde olması neden kendini beğenmişlik olsun? adam övünüyor belki ama, içini de sonuna kadar dolduruyor. ona buna laf yetiştireceğimiz yerde biraz araştırıp okusak, bu yavan eleştirileri de yapmayız herhalde.