--spoiler--
Yıldızları senmi yaktın mülayim
Ozanlara senmi kıydın mülayim
Bir dikili ağacın bile olmadı
Herkes yedi sen mi doydun mülayim
Sert oldunda ne değişti mülayim
Mert oldunda ne değişti mülayim
Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
Hırt olsaydın yaşardın be mülayim
Ormanları senmi yaktın mülayim
Çetelere senmi taktın mülayim
Düşüneni yazanı ve çizeni
Zindanlara sen mi tıktın mülayim
Sert oldunda ne değişti mülayim
Mert oldunda ne değişti mülayim
Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
Hırt olsaydın yaşardın be mülayim
Mülayim mülayim
Alem adamsın be mülayim
--spoiler--
Bende; Bizlerle muhatap olması bizler için bulunmaz nimet olan bir ingiliz asilzadesi hissiyatını uyandırmış yazar. YAzdıklarının bir çoğu doğru - ki azıcık tarih okumuş olan herkes bunu bilir- lakin bu doğru kelimeleri benim dilimde benim medeniyetimi aşağılamak için kurmuş olması beni acıtmıştır. Bir kişi ile munakaşaya gireceğim diye haddini aşmak buna denir.
ikinci tekil şahısa geçersek; Türk medeniyeti nedir ne değildir - ne kadar köklüdür - kendi kütüphanelerinde bulabilirsin. Bunu benim gibi bir taksi şoförünün, kapıcının, bebek bakıcısının yada tuvalet temizleyicisinin sana anlatabilmesi imkanı sıfır. Ama şu doğru ki kendi nikimi türkiye haricindeki diger sitelerde yada iletişim araçlarında kendi dilimde olduğu gibi yazamıyor ş'yi sh olarak yazmak zorunda kalıyorum. Çünki bu meret sizin icadiniz, klavyesini dilime çevirmek, dilime çevirdiğim klavyesini işletim sistemlerine tanıtabilmem yıllarımı aldı. Bugün bile internet tarayıcısından türkçe ayarları yapmadan kendi harflerimle yazamıyorsam dediklerinin doğru olduğunu tarih okumayan bile bilir. Dediklerinin doğruluğu şurdadır ki benim atalarım sahip olduğu gücün,ilmin ve ihtişamın sarhoşluğu ile tembel tembel nargile fokurdatıp kahve içerken sizler şu anda bizim yapmaya çalıştığımız gibi bizlerin dilinden ilimi tercüme edip üzerine birşeyler eklemeye uğraşıyordunuz. Çalıştınız elmanız kızardı, biz yattık uyuduk ve battık. Ama bu doğruları yazdıktan sonra sahip olduğumuz tarihimizi ve medeniyetimzi bu doğrulara dayanıp ne idüğü belirsiz diye sınıflandırmışsın ya işte orada haddini aşmışsın. Aslında dilimizi konuşup burada bizim gibi mahluklarla sürtüyor olman senin safkan olmadığını seninde bir yerlerinden bu medeniyete bağlı olduğunu gösteriyor. Bari buna saygı duy, sen iskoç viskini yudumlarken bizi ayranımızla rahat bırak.
sevdiğim, saydığım, dert ortağı, büyük insan ve yazar. kötü günler geçirdiğim zamanlarda hep yanımda oldu ve fikirleriyle karanlık düşüncelerimi aydınlattı. hepsi için çok teşekkür ederim, bilmeli ki; burada hep onu bekleyen bir arkadaşı, dostluğuna aday adayı olan biri var.
çocuk oyuncağına dönmüş bir işe isyan etmiş yazar kişisi, hakketen çocuk parkı mı lan burası ? havan kime güzelim diye bir laf vardır ya işte öyle dikkatle ;#6885278
son zirvede arzı endam ettiği öğrenilen yazar. oysa ki listede ismi yoktu. * sırf onu canlı canlı görmek için bile orada olmak isteyeceğim sözlük efsanesi.**
ilk gördüm bunu selebiritiymiş bakmadı yüzüme
sonra çaktırmadan girdim vucudunun her yerine
ulan yazarlar çok hinsiniz ne alakası var bunun
her yerine dediysek hem aklına hem kalbine
her muhabbete açık var bu adamın kültürü
karı kız değil derdi sadece ortam
konuşunca ses tonu sanki şark bülbülü
yakında makara var merak etme senide çağırıcam
engin bilgileriyle genç nesillere örnek olan ve her zaman yardımcı olmaya çalışan; çalışkan, kendinden emin, her zaman sığınabileceğiniz bir dost, bana da süleymaniye'de kuru fasulye+pilav sözü olan yazar. nickaltı kastırmışken hatırlatayım dedim.*
bana zirvede birkaç isim vermiştir, araştır dedi lakin acaba gizli gizli temizle şunları mı demek istedi pek emin olamadım. neyse bu hat güvenli değil, dinleniyor olabiliriz de.
(bkz: #7472825) şeklindeki yazısı ile biran zihnimde gel-gitlere vesile olmuş yazardır.
epeydir sözlükteki kişisel iletim aynı ve yazıyı okuyunca farkettim kendimi nasıl öldürdüğümü... kış uykusundaki bir ayıdan farkım yok gibi, hele ki son zamanlar iyiden iyiye ayyuka çıktı bu durumum. kaybolanların hasretinde, közlerini avuçlarken ütopyamın yarından banane ki? gün, bugündür ve bütün tılsımı ile yaşayabildiğin oranda bugünü hayatını seversin. güneşi özledim sanırım. yaz gelmeli artık, küresel ısınma bile kış mevsimi kadar kasıt olmasa gerek hayatıma... hele ki istanbul'da hava kapalı, ha yağdı ha yağacak ise eyvah ki ne eyvah. işte hepsi de bundan ibaret bütün bir gün, tek bir andan, tılsımlı bir dürtüden ibaret... bütün hayat o dokunuştan ibaret. ve elinde sihirli değnek ile çıkıp gelecek hiçkimsen yok kendinden başka. konuşanları dinleyeceksin, nasihatlere kulak vereceksin ama bu hayatı da birgünden ibaret yaşayacaksın... "yarın yeni birgün ama yine birgün nihayetinde."
model araba koleksiyonum yoktu mesela benim. ve arabalara karşı da biraz fazla ilgisizdim sanırım öteden beri. 68 fastback hariç... ki ona da araba diyen çarpılır sanırım. kendisi yunan mitosunda yolların tanrısı ilan edilebilir pekala... dağıtmadan devam edelim. dünün hikayeleri, bugünün yaşantıları ve yarının anıları olmaya mahkum zamanın geçmeye muktedir yapısı karşısında.
velhasıl diyeceğim o ki dün fazla hayali, yarın ise alabildiğine muallakta kalmış ki gün, bugündür... seveceksen bugün, kaçacaksan bugün, silahına davranıp da çatışacaksan bugün. dünün anımsattıklarına, seni içine çeken şaşasına ve yarının kendini bilmez patavatsızlığına inat edercesine...
anılar, türlü çeşitli
yarınlarda yine öyle
ola ki günün birinde
gemiler döner geriye
kimin için yolculuklar
ve kalan kim geride
beni, kendi içimde böyle bir buhran sıçmaya iten yazardır. yaşanan görüntü kirliliği affola.
bir söz de beni böylesine bir ruh halinin ortasına atıp da kaçan mulayim'e: kınıyorum... kınıyorum... kınıyorum...